LAZ
HALK DANSLARI - HORONLAR
İsmail
BUCAKLİŞİ
Doğu
Karadeniz'de oynanan halk oyunlarına genel olarak Horon denilmektedir.
Hora, Grek kökenli kelimedir ve
Anadolu dillerine geçmiştir.
Laz dilinde bu kelime “horon oynamak” anlamına gelen "oxoronu"
fiili ile ifade edilirken, Lazca bilmeyenler arasında
horon tepmek, horon oynamak, horon kırmak, horon vurmak şeklinde
kullanılmaktadır.
Doğu'da
Hopa-Pazar arası, Batı'da ise Çayeli ve Trabzon arasındaki
bölge, tarihsel, kültürel ve dilsel olarak farklılıklar
taşır. Bu; horona, kullanılan enstrümanlara, oyunların
ritm ve figür özelliklerine de yansımıştır.
Rize'den itibaren Trabzon ve Giresun yörelerinde enstrürnan olarak
kemençe, davul-zurna ve kaval, Çayeli'nden doğuya doğru
gidildikçe Pazar, Hemşin, Furtuna Vadisi, Ardeşen, Fındıklı,
Arhavi ve Hopa'da tulum, Artvin yöresinde ise ağırlıklı
olarak tulum ve akordeon kullanılmaktadır. Çayeli, tulumla
oynanan horon ile kemençe ile oynanan horon arasındaki sınır
konumundadır. Ömer Asan, "Eskiden
Of’ta tulum ve zurnanın da çalındığını
ama her nedense yasaklandığını söylerler"diyerek
çarpıcı bir noktaya işaret eder. Geçmişte, tulumun
Karadeniz'in batı yörelerinde de çalındığı
ancak dinsel nedenlerden ötürü yasaklanıp unutturulduğu
bilinmektedir. Sınırlı düzeyde yapılan alan
araştırmalarında Gümüşhane'nin Karadeniz'e yakın
yerleşim birimlerinde, Rize Merkez'e bağlı köylerinde
kemençenin yanında tulum da kullanılmakta ve bununla horon
oynanmaktaydı. Doğu Karadeniz'de yapılacak detaylı
bir alan araştırması yörenin folklorik özellikleri
hakkında ilginç ve çarpıcı sonuçlar ortaya çıkaracaktır
ve bu yönüyle bölge bakir bir alandır.
Lazlar
Doğu Karadeniz’in sahil şeridinde ve sahile çok uzak
olmayan köylerde yaşarlar. Geçmişte denizcilik, kendir,
pirinç, mısır ekimi yaparlar, gurbete çıkarlardı.
Bugün çay tarımı, balıkçılık ve fındık
üretimi ekonomik altyapıyı teşkil eder. Geçiş
bölgesinde yaşamalarından dolayı tarih boyunca yabancı
kültürlerle etkileşimleri daha yoğun olmuştur. Lazlar'da
yakın zamana kadar kan davasına rastlanabiliyordu. Atmaca
avlamak, ehlileştirmek ve atmacayla avlanmak Doğu Karadeniz
bölgesinde Lazlarla özdeşleşmiş bir uğraştır.
Gerçekte kendi içlerinde sert ve asabi bir doğaya sahiptirler.
İşte bu sertlik ve asabiyet Lazlann horonlarına da
yansımıştır. Kaçkar dağlarının
eteklerinde yaşayan Lazlar yaylacılıkla da uğraşırlar.
Bu coğrafyada yaşayan insanların doğayla oldukça
uyumlu bir yaşamları vardır. Yine de Doğu Karadeniz
halklannın dilsel, kültürel, sosyal, üretimsel ve tarihsel
birlikteliğin ortaya çıkardığı ortak bir
kişilik prototipine sahip oldukları gerçeğini de
göz ardı etmemek durumundayız.
KEMENÇE
VE TULUM
Kemençe
ve tulumun kökeni, birçokları için önemli bir merak konusudur.
Ortaya birbirinden farklı birçok görüş atılmasına
rağmen inandırıcı bir tespitin varlığından
bahsetmek pek mümkün değildir. Zira, bu görüşler karşıt
milliyetçi argümanlardan beslenmekte ve bilimselliği
şüphe götürmektedir. Tulum, dünyanın birçok yerinde benzerlerine
rastlanan bir enstrümandır; İskoçların Gayda'sı,
Fransızların Cornemuse'si gibi.Milliyetçi
görüş, tulumun bir Türk halk çalgısı olduğunu
iddia eder.Fransızlar'ın
fochette, İngilizler'in Kit adını verdiği yaylı
çalgıyla akraba olan Karadeniz kemençesinin Anadolu'ya ne zaman
geldiğini ve hangi yoldan girdiğini belirlemek güçtür.Yine
de bu enstümanların yerli olma ihtimallerini de hesaba katmakta
fayda vardır.
Horon
ise eski çağlardan beri Anadolu halkları tarafından
bilinen ve oynanan bir oyun, hatta dinsel tören biçimidir. Ve muhtemelen
Anadolu halkları ortak tanrılara ve benzer dinsel inanışlara
sahip olmuşlardır.
Lazlar
tulum kadar kemençeyi de kendilerine yakın bulurlar ve kullanırlar.
Ne var ki Lazların kullandığı kemençe Karadeniz
kemençesine göre yapısal ve melodik anlamda farklılıklar
taşır. Ayrıca Laz kemençesi ile Karadeniz kemençesinin
çalış tavrında da farklılıklar vardır.
Bu noktada Karadeniz kemençesi ve Laz kemençesi şeklinde bir
ayrım yapmak mümkündür. Hemşinliler şarkılarına
eşlik sazı olarak ya da horonda kemençe kullanmazlar.
HORONLAR
Çayeli
- Hopa arasında ise Mtzanu, Anzheli, Memethina, Alikha, Hemşini,
Bakhva (Bakhoz), İki ayak, Ğvandi, Rize, Phaphilati, Mimikhi
(Kaçkar), Kotuna, Paaçkul (Kız horonu), Yali horonu, 3harişka,
adı ile bilinen horonlar tulumla oynanmaktadır. Ayrıca,
her bir horonun köyden köye değişebilen versiyonları
vardır. Mesela Mtzanu horonunun, Eski Mtzanu ve Yeni Mtzanu
olarak bilinen versiyonları vardır.
Halk
arasında en çok bilinen oyunlar Hemşin ve Rize horonlarıdır.
Kemençe ile oynanan oyunlarda görülen omuz titretmelere tulumla
oynanan oyunlarda sık rastlanmaz ya da bireysel tavır
olarak karşımıza çıkar. Tüm horon türlerinde
hareketler sert ve hızlı olmasına rağmen tulumla
oynanan oyunlarda hareketler yuvarlaktır, ani ve keskin dönüşler
yoktur. Bütün vücut aynı anda aynı yöne doğru hareket
eder.
Horon
sadece erkekler, sadece kızlar ya da kız-erkek karşık
olarak da oynanmaktadır. Karışık oyunlar Hemşinlilerde
yaygınken geleneksel kalıpların egemen olduğu
yerlerde halen kız-erkek ayrımı yapılmaktadır.
Eğer bir kız horon oynayacaksa yakınlarının
kolunda oynamayı tercih eder. En azından böyle davranması
beklenir. Son dönemde bu durumun yavaş yavaş aşıldığını
söylemek yanlış olmayacaktır. Bunun yanında
yaşa göre de horon oynayanlar ayrılırlar. Genelde
yaşlıların daha otantik horon oynadıkları
düşünülür. Bu yüzden kimi düğünlerde gençlerin katılımı
olmaksızın sadece yaşlıların horon oynamaları
beklenir.
Düğünlerde,
asker uğurlama gibi bazı özel günlerde, yayla şenliklerinde
horon oynanmaktadır. Kırk sene evveline kadar, özel zamanları
beklemeksizin bir eğlence biçimi olarak horon oynandığı
anlatılır. Her köyde tulumcu bulunurdu. Horon, doğal
yaşamın vazgeçilmez bir parçasıydı. Zaman geçtikçe
ekonomik koşulların zorlaşması, göçün yaygınlaşmasıyla
horon oynama alışkanlığı da gerilerneye
başladı. '70'li yılların başlarında
köy düğünleri artık tarihe karışmaya, düğünler
şehirlerdeki salonlarda yapılmaya başlandı.
Özellikle 1990'a kadar olan süreç, geleneksel değer ve alışkanlıkların
bir kenara bırakıldığı, şehirleşmeyle
birlikte modernleşme eğilimlerinin üst noktaya sıçradığı
bir dönemdir. Ancak son yıllarda halk arasında horona
karşı ilginin, düğün salonlarında horona ayrılan
zamanın arttığı ve özellikle gençlerin modern
danslara oranla horona daha çok ilgi gösterdikleri görülmektedir.
Batum
- Hopa – Çxala üçgeni
Burada
Batum – Hopa - Çxala arasında tulumla oynanan horonlara ayrıca
değinmek gerekir. Zira, bu horonlar diğer tulum kuşağı
horonlarına göre benzerlikler kadar oynanış şekilleri
ve figürlerde farklılıklara sahiptir. Hopa ve Ardeşen’i
tulum kuşağı horonları için iki ayrı merkez
olarak kabul edersek karşımıza iki farklı horon
kuşağı çıkacaktır. Hopa merkezli horonların
yaygınlık alanı Hopa ile sınırlı değildir.
93 Harbi dolayısiyle Batum – Hopa – Çxala üçgeninden Marmara
bölgesine göç eden geniş bir Laz kitlesi de bu horonları
oynamaktadır.
Horoncu
şahsiyetler
Çoğumuz
için horonu cazibeli kılan horonun kendisi kadar horoncu şahsiyetlerdir.
Mesela, Arhavili Yaşar Turna kemençe çalmadaki ustalığı
kadar horonculuğu ile de ün yapmış unutulmaz bir
isimdir.
Horonların
isimlendirilmesi
Horon
isimlerine topluca baktığımızda, bunların
şahıs, akraba grubu ya da yer adları olduğunu
görürüz.
- Bakhva(Bakhoz)
: Adını,
Furthuna vadisi Laz köylerinden Bakhva ya da Bakhoz’dan almıştır.
Son derece dinamik bir horondur.
- Rize:
Adını Rize kelimesinden alır. 5/8 ritmdeki horonların
en bilinenidir. Arhavi yöresinde bu horon Rize-Pazar adıyla
bilinir. Bu da horonların yöreye göre farklı isimlendirilebildiğini
göstermesi açısından iyi bir örnektir.
- Kotuna[b]
: ...
- Paaçkul:
Daha çok Ardeşen
ve Furthuna vadisi köylerinde bilinen bir horondur. ...
- Tzarişkha:
Adını Pazar ilçesine bağlı “Tzarişkha”
adlı köyden alır. Tarz olarak diğer horonlara göre
farklıdır. Oldukça düşük
tempolu bir danstır.
- Dumli:
Adını “Dumli” adlı bir şahıstan alan
bir horondur. Ardeşen, Çamlıhemşin, Pazar civarında
horonculuğu ile bilinen birisidir. Horona eşlik eden
bir şarkı bulunmaktadır. ...
- Memethina:
Adını “Memethina” adlı bir şahıstan alan
bir horondur. Kaynağı bilinmemekle beraber, diğer
horon adlarının isimlendirilmesine dayanarak, “Memethina”
adlı bir kişiye atfen bu horonun adlandırıldığını
söyleyebiliriz. Özellikle Arhavi’de iyi bilinen, ve tulum eşliğinde
oynanan bir horondur. Tarz olarak Hemşin isimli horona benzer.
- Hemşin
:Adını Hemşin yöresinden alan ve oldukça yaygın
olarak bilinen bir horondur.
- Alikha:
(Ali + kha) “-kha” Lazcada isimlerin sonuna konan bir ektir. Alikha,
Memethina’da olduğu gibi bir horona isim olmuştur.
- Mtzanu:
Furthuna vadisinde bir Laz köyünün adıdır. Eski Mtzanu
ve Yeni Mtzanu olmak üzere, ritim ve melodik olarak farklı
versiyonları vardır.
- Phaphilati:
Bugünkü Pazar’da bir Laz köyünün adıdır. Rize horonuna
benzer bir horondur. Horonun en tipik karakteristiği kollar
yukarıda iken birden aşağıya salınması
ve aynı anda horonun durmasıdır. Ayrıca, Arhavi’de
“Phaphilati” adını taşıyan bir köy ve aynı
ada sahip bir horon vardır ki bu horon Pazar – Phaphilati
horonundan farklıdır.
- Anzhel:
Rize - İkizdere’de bir köyün adıdır. Ancak bu horon
Pazar ve Ardeşen çevresinde bilinir. Ardeşen’de oldukça
yaygın bir horon olarak karşımıza çıkar.
- Mimikhi:
Furthuna vadisi Laz köylerinden Mtzanu’da bir ailenin ve aynı
zamanda bir horonun adıdır. Duygu dolu ve düşük
tempolu bir melodisi vardır. Tarz olarak Rize isimli horona
benzerlik gösterir. Bu horon “Kaçkar” adıyla da bilinmektedir.
- Tolikçeti:
Furtuna vadisi Laz köylerinden “Tolikçeti”nin adıyla anılan
bir horondur. Melodisi bilinmekle beraber geniş çevrelerce
bilinen bir horon değildir.
- Ğvandi:
Furthuna vadisi Laz köylerinden “Ğvandi”nin adıyla anılan
bir horondur. En önemli özelliği horona hareketli bir şarkıyla
eşlik edilmesidir. Son dönemlerde yaygınlaşmıştır.
...
Eskiden,
“Pozoni Vadisi”nin
uzak köylerinde Zeçifina (Zülküf) adında horoncu bir
adam yaşıyordu. Zeçifina, horonu oldukça yavaş bir
tempoda ve kendine has tarzıyla yorumlayışı
sayesinde bu bölgede bir isim haline gelmiş ve artık günümüzde
de temposu düşük horonlar “Zeçifina horonu” adı ile adlandırılır.
HORON
BİR İBADETTİR KARADENİZ'DE
Horon
sadece bedenle oynanan bir halk dansı değildir. Horoncular
bedenleri ile değil, ruhları ile oynarlar. Beden hareketleri
ruhsal coşkunun bir tezahürüdür. Horoncu kendini tulum sesinin
ritmine ve derinliğine bırakır. Bu şekilde saatlerce
horon oynamaya devam eder. Gün ortasında başlayan bir
horonun ertesi günün sabahına dek sürmesi ruhsal bir motivasyonu
zorunlu kılmaktadır. Aksi takdirde beden çok çabuk yorulacak
ve horon kısa sürecektir. Bu yüzden ruhsal motivasyonu yakalayamayanlar
uzun süre horon oynayamazlar. Tulum sesinde insan ruhuna hitap eden
bir derinlik vardır. Horonun oynanma süresi uzadıkça horoncuların
mistik bir havaya bürünmelerinden bu kolayca gözlemlenebilir. Horonu
seyreden bir kişi dinsel bir tapınma töreninde olduğunu
düşünebilir. Özellikle horonda belli bir süre geçtikten sonra
oyuncular ruhsal bir havaya bürünürler. Horoncu, horonun belli bir
aşamasından sonra trans haline geçer, büyük bir coşkuya
kapılır. Zikir törenlerinde hedef; yaradana ulaşmak
olsa da horoncunun asla böyle bir amacı olmaz. "Dionysos
ilk koralarını Anadolu 'da Tmolos dağında kurduğunu
söyler. Sonra Euripides, türlü vesileler bularak Dionysos için Anadolu
'da yapılan dansları, horonları tanımlar. Nasıl
el ele verip halka halka tepinirlermiş, nasıl ayaklarını;
yere vurunca başlarını havaya atarlarmış.
Koro başı "Euhay!" diye bağırınca
nasıl kendinden geçesiye hora teperlermiş!"
Evet
horon her yönüyle dinsel bir ayini hatırlattığı
için olacak günah olduğunu savunanlar hep var olmuş. İnanca
göre, horon oynayan birinin namaz kılabilmesi için boy abdesti
alması gerekmektedir. Kimileri, horon oynamadıkları
gibi, zevk alarak horon seyredilirse günaha gireceklerine de inanırlar.
Horon
bir isyan, bir başkaldırı olarak nitelendirilmiş
din adamları tarafından. Bu, o kadar etkili olmuş
ki, belli bir yaşın üzerinde olanlar, hacca gidenler,
sakal bırakanlar dine dönüşün bir göstergesi olarak önce
horon oynamamak için yemin etmişlerdir. Birçok tulumcu, din
adına tulum çalmayı bırakmıştır. Bazı
durumlarda tövbe ettiği halde kendini tutamayıp horona
katılan ve akabinde sakal kesenlere dahi rastlamak mümkündür.
Halk arasında söylenen "tu/um
şişer saruk baştan düşer"
sözü horona karşı geliştirilen dinsel
tepkiyi çok açık bir biçimde ortaya koymaktadır. Bugün
Rize'de, Trabzon'da tulum çalınmamasının bir nedeni
de dinsel baskı altında tutulmasıdır. Bu da
gösteriyor ki din, Doğu Karadeniz'de dilsel, kültürel asimilasyonda
çok önemli bir role sahip olmuştur.
Dinsel
yaklaşımların bu derece katı olması, addi
bir soruya yol açmaktadır. Din adamlarının horonla
alıp veremedikleri şey neydi? Neden horona bu denli karşı
durdular? Yoksa horon, Doğu Karadeniz halklarının
bir zamanlar dinsel ayinlerinde oynadıkları bir oyun muydu?
Evet.
"Lazlar, baharda ekime başlarken, sonbaharda hasat
sonu, denize çıkmadan önce, savaş öncesi ve sonrasında
“oxvame” adı verilen tapınma yerlerine gider, yırtınırcasına
horon oynarlardı. Oxvame, köyün yüksek ve düzbir
yerinde bulunurdu ". Bu
ifadeler Lazların çok tanrılı dinsel inanışlarında
horonun dinsel tapınma biçimi olduğuna dair göstergelerdir.
Sadece Lazlara özgü olmayan
bu duruma, komşularında da rastlanır. Hemşinlilerin
Ağustos ayında yayladan inişlerde kutladıkları
Vartivor şenlikleri iyi bir misal teşkil eder. Bu şenlik
bir hafta kadar sürer ve şenlik boyunca horon oynanır.
TULUM
ŞİŞER HORON TUTUŞUR
Tulum
şişer, sağ el üstte olacak şekilde eller tutulur,
bir çember oluşur. Böylece horon tutuşmuş olur. Alanın
genişliği oranında çok sayıda insan oyuna katılabilir.
Katılan biri oyunu bozmayacak kadar horonu iyi bilmek zorundadır.
Her horonda bir horonbaşı bulunur. Bu kişi oyunu
çok iyi bilen, konuşmasıyla oyuna ahenk katan, liderlik
özelliğine sahip biri olmalıdır. Horonun akışı,
yönetimi, temposu, hangi figürün kaç kez tekrarlanacağı
ve sonrasında hangi figüre geçileceğı tamamen bu
kişi tarafından belirlenir. Horonbaşlarının
kişiliği horonun da kişiliği olur. Tulumcu oyunun
akışına göre tulum çalar. Tulumcuyu gayrete getirmek
için onu öven, bazen de kızdırmak için onu yeren sözler
söylenir. Horon sırasında horonbaşı dahil herkesin
söyleyeceği sözler tulumun melodisine uygun olmak zorundadır.
Horon sırasında konuşulmaz. Horonbaşı oyunu
bozan birini dışarı atabilir. Bu, horondan atılan
için hoş bir durum olmasa da çoğu zaman gurur meselesi
yapılmaz.
Horoncular
da oyunun ritmine uygun anlamlı ya da anlamsız sesler
çıkarabilirler, horonbaşına, tulumcuya ya da dışardan
birine sataşabilirler. Karşı tarafta aynı şekilde
melodiye uygun olarak cevap verebilir. Bu da oyunların neşeli,
keyifli ve ahenkli geçmesine yardımcı olur. Horon esnasında
türküler söylenir. Bir grubun söylediği türküler bir başka
grup tarafından tekrarlanır.
Karadeniz
insanı doğaya, horon Karadeniz insanına, Karadeniz
müziği ise biraz da horona göre biçimlenmiş. Son yıllarda
Karadeniz'de ortaya çıkan dilde, kültürde, müzikte ve sosyal
yaşamdaki dejenerasyon beraberinde nitelik arayışlarını
da ortaya çıkarmış. Zuğaşi Berepe, Kazım
Koyuncu, Birol Topaloğlu, Fuat Saka, Volkan Konak gibi sanatçılar
genelde Karadeniz, özelde Laz kültürü üzerinde tarihsel gerçekliğe
yakışan ürünler ortaya koymaya başlamışlardır.
Bölgenin etno-kültürel değerlerini gün ışığına
çıkarmaya çalışan dergiler çıkarılmaya,
kitaplar yazılmaya başlandı. Sevindirici gelişmeler
olmakla birlikte halk kültürüne sahip çıkılmadığı
sürece kültürel değerlerin süreç içinde eriyeceği açıktır.
DİPNOTLAR
-
Kudret Emiroğlu. Trabzon.Maçka Etimoloji sözlüğü.
-
Omer Asan, Pontos Kültürü, s. 125.
-
Anabritannica. tulumla ilgili madde.
-
Bu konudaki milliyetçi görüş; tulum ve horonun orta
Asya kökenli olduğu şeklindedir
-
Sabahattin Eyüboğlu, Mavi ve Kara.
-
Anabritannica, kemençe ile ilgili madde.
-
Sabahattin Eyüboğlu, Mavi ve Kara.
-
Doğu Karadeniz'de bir halk sözü.
-
Mtzanu: Furtuna Vadisi’nde bulunan bir Laz köyüdür. Horon
ve müzikte oldukça zengin bir altyapıya sahip olan
bu köyde, çok sayıda horon türüne rastlamak mümkündür.
-
Kelimenin sonundaki “-na” ekinden dolayı bu
kelimenin Lazcada kullanılan bir kelime olduğunu
anlayabiliyoruz. Bu isim aynı zamanda Lazcada bir armut
türünün de adıdır.
-
Lazcada “Tzari
su + şkha
orta, orta yer” isimlerinin birleşmesinden oluşan
bir kelimedir.
-
(Mehmet + na) “Mehmet” adının Lazcadaki
söyleniş biçimi “Memethi”dir. “-na” soneki ise Lazcada
isimlerin sonu konarak sıkça kullanılır.
-
|