ETNİK
MÜZİK-POLİFONİ
CİHANGİR BİLGİN
Popüler müziğin günümüzde toplumlara yönelik gelip geçici kişisel
renk ve basit temaların negatif anlamda müzikal doyuruculuğunun
gözler önünde olduğunu hepimiz bilmekteyiz. Özellikle insanların
tercihi dışında “ne diyorsak o, ne dinletiyorsak
o” mantığı ile insanların müzikal zevklerine
fırsat tanımamaktadırlar. Tabiiki insanlar da sanatsal
boyuttaki her alanda seçici olmak zorundadırlar.
Etnik Müzik bugün dünya çapında büyük organizasyonlarla ( festival
) dinleyici kitlesini her geçen gün artırmaktadır. Hayatımızda
sağlıklı bir yaşam için nasıl doğal
besinleri seçiyorsak, müzikal alanda da dinleyici kitlesini doğal,
otantik, sade ve dehasa atmosferler büyüleyen etnik çalgı ve
ezgilere yönelmeleri ve dinlemeleri zevkli, seviyeli bir davranıştır.
POLİFONİCA – POLYHONİGUE (çok ses, polyphonie
bütün seslerin az çok melodik olduğu müzik tarzı )
bu tarz Canon–Fugue–Motet’lerde doğdu. (Prof. DEMİRTAŞ
Süha, Müzik terimleri sözlüğü, say. 67 )
Polifoni; insan seslerinden oluşmuş çok sesli koronun
enstrüman sesleri çıkararak ya da bu tarzda yazılmış
eserleri melodik yapıda seslendirme anlamına da gelmektedir.
Aynı zamanda Tulum – Kemençe – Gayda vb. sayabileceğimiz
bazı enstrümanlar akort sistemleri ve teknik yapıları
dolayısıyla polifonik sazlardır.
Etnik müzik hakkında görüşlerime yer vermek isterken orijinalite
konusunda kültürün kendi olgusu çerçevesinde bir noktayı açıklamakta
fayda görüyorum. ( Halkların içiçe yaşamları kültürün
zaman içerisinde derin, mekan içerisinde de yaygın olması
) özelliğinden dolayı bir kardelen çiçeği gibi beklemediğimiz
anda, sürpriz bir şekilde başka bir orijinalite ile karşımıza
çıkması – ilginçtir.
Kültür ( Halk kültürü ) yaşayan, nefes alıp veren,
kızıp coşan, aynı zamanda dinlenmeye çekilen
bir canlıdır. Halk kültürümüz kayboluyor tellallığı
yapan kültür kurtarıcılığı aslında
kültürel motiflerle finans elde etmeye çalışan art niyetli
düşüncelerdir. Ve de bilmelidirler ki kültür ve uygarlıklar
M.Ö. de vardı şimdi de var ve hiçbir zaman kaybolmaz.
Mutlak ki siz olmasanız bile bir başka aktarıcı
eski orijinal motiflerimizi kültürel bazda karşımıza
çıkaracaklardır.
Halk çalgılarından TULUM günümüzde çok az sayıda
yöresel sanatçı tarafından icra edilmektedir. Ses volumü
çok yüksek olduğundan tulumu apartman hayatında insanların
çok istemelerine karşın çalmayı öğrenemedikleri
apaçık ortadadır. Ayrıca; temiz ses çıkartmak
ve çalım tekniğinin yakalanması çok zordur. Tulum
derisinin hava kaçırması, kuruması ve çatlaması
navındaki entenasyon bozuklukları enstrümanın (
Tulum ) akordunun çabuk bozulmasına yol açmaktadır.
Bakımı, kullanımı oldukça titiz saz olan tulumu
çalıyorum diyen bir insan gerçekten cesur bir insandır
ki mutlaka çift sesi ( 4’lü aralık ) net olarak sesleri
basabiliyordur. Dinleyicilere hoş melodiler sunarlar.
Tulum, kemençe, davul, zurna, kırnata ( klarnet ), darbuka
gibi meydan sazlarını icra eden üstatlara yeterince sahip
çıkılmamaktadır. Toplumca da önemsenmemektedir. Kemençenin
yıllarca gazete kağıtlarına sarılarak,
palto altında gizlenerek gezdirilmesinden dehşet derecede
rahatsız olmuşumdur. “Tulum çalmak günahtır” denilerek
insanların dini duygularını sömürerek tarihi çok
eski zamanlara uzanan bu etnik sazımız bir köşe de
kalakalmıştır. “Tulum çalmak ayıptır” Tulumun
sesini duyup ta kulakları diklenen büyük coşkularla horon
tepen insanlarda ayıp mı ediyorlar? Bu caydırıcı,
mantıksız ve lüzumsuz söze şöyle bir dize ile cevap
verelim;
VURUN
VURUN VURALUM
TAHTALARİ
KİRALUM.
Ve şunu da unutmayalım ki; Davul Şamanizmden bu yana
insanlarla beraber günümüze kadar ulaşmıştır.
Buna endeksli kemençe ve tulumda Lazların var oluşundan
bu yana, kamışında, telinde, nağmesinde geçmişteki
kültürümüzü bizlere ulaştıran önemli bir enstrüman olmuştur.
Bir insanın hayatı en çok 100 yıl iken etnik çalgılarımız
asırlarca yaşamış ve ölümsüzdürler.
Yakın zamanda elime geçen bir albümü çok severek dinledim.
Albümü inceledim ve edindiğim bilgiler ve müzikal yapısı
hakkında OLUMLU – OLUMSUZ görüş ve eleştirilerimi
etik kurallar çerçevesinde sizlerle paylaşmak istiyorum.
Sn. Bayar ŞAHİN’in ( Horona çağrı ) isimli
Gürcüce - Türkçe Kafkasya müziği temelinde gördüğü etnik
ezgilerden oluşan bir repertuar oluşturup bir albüm çıkarmış.
Bu albümde ki en çok beğendiğim ezgiler GANDAĞAN
– PATARA GOGO VE LALEBİ isimlerini taşımakta. Kompozisyon,
müzikal yapı, duygu, ifade ve her şeyi ile çok düzeyli
ve mükemmel yorumlandığını belirtmek isterim.
Sn. Bayar ŞAHİN’de ana dilinin Gürcüce olduğunu,
bu ezgileri okurken gösterdiği başarılı performansı
ile kanıtlamaktadır.
Sn. Bayar ŞAHİN Kaf dağı müzik topluluğu
vokal isti – ve Gürcistan’da vermiş olduğu bir dizi konserden
anlaşıldığı üzere etnik müzikle uğraşan
derlemeci, araştırmacı, müzisyen ve akademik boyutta
bir sanatçıdır. Yönetmenliğini Sn. İberya ÖZKAN
ve Bayar ŞAHİN beraber üstlenmişler. HORANA ÇAĞRI
albümünde bas panduri, çonguri, panduri ( İberya ÖZKAN
) GARMON ( AZERBAYCAN ) dilsiz kaval, doli ( Nagara
) Bendir, SİPSİ vb. orijinal akustik halk çalgılarını
da kullanmaları orijinal müziğin temasını ve
atmosferini zenginleştirmiştir.
Yapıcı,
destekleyici ve olumsuz eleştirilerimi de bu arada sizlerle
paylaşmak istiyorum. Albümün ( HORONA ÇAĞRI ) kapak
tanıtım yazısında;
“
vurgulamakta yarar var; aslında polifonik halk çalgısı
olan tulum yerine ( çok istenmemesine karşın ) ülkemizde
çok sesliliğe dönüştürülerek dejenere edilmesi, yöresel
tavırda, geleneksel çok seslilikte ve doğru teknikte çalan
Tulumcu bulunmaması nedenleriyle SİPSİ
kullanmak zorunda kalındı.Yörenin ana çalgısı
olan TULUM olması gereken ve hakkettiği konumuna bir an
önce kavuşması gerekmektedir.Bayar ŞAHİN ‘
in ilk kaseti olan bu çalışma türküleri
,orijinal dili ve tavrı ile söyleme ,özgün çalgıları
doğru teknik ve yöntem ile kullanma yok olmakta olan yöresel
müzik kültürünü ortaya çıkarma ,bu kültürü n temelinde nasıl
bir çok seslilik ve gelişmişliğin var olduğunu
sergilemek tüm bunları çağdaş bir yorumla işleyerek
günümüze kazandırma yönleriyle oldukça dikkat çekmektedir.
”1O-11-1997
Tırnak
içinde yazılan kaset kapağı tanıtım yazısını
aynen aktarmak istedim. Şu ibareye katılmadığımı
belirtmek isterim.
“ Yöresel
tavırda, geleneksel çok seslilikte ve doğru teknikte çalan
TULUMCU bulunmaması nedeniyle SİPSİ KULLANILMAK zorunda
kalındı .Hakkettiği konuma kavuşması gerekmektedir.”
Sanatçı camiasının ulaşamadığı
TULUMCU ibaresi hiçte doyurucu bir açıklama olmamakla beraber
başta Remzi BEKAR Mahmut TURAN Selim BÖLÜKBAŞI gibi en
az ona yakın Tulum üstadı senelerce insanların gönlünde
olan yöresel ve de bir o kadarda profesyonel TULUM üstatlarıdırlar.
Ve de “Geleneksel çok seslilikte doğru teknikte çalan tulumcu
bulunmaması nedeniyle SİPSİ kullanmak zorunda kalındı.
” İbaresi hiçte kaale alınacak tatminkar açıklama
olduğunu ihtiva etmemektedir. Sn.Bayar ŞAHİN .in
ALBÜMÜNDE ;
› CİLVELOY
ezgisi Gürcistan oyun topluluklarının büyük bir ustalıkla
çok sesli okudukları ve orijinal danslarını seyrederek
hayran kalmışımdır. Bu ezgide ( Cilveloy
) çok eski zamanlardan bu zamana kadar gelebilmiş orijinalinin
dışına çıkılmasına izin vermeyen halk
ezgilerinden önemli bir örnektir.Bu ezgi Lazlar Gürcüler Artvin
çevresinde var oluşundan bu yana yaşam ve eğlence
kültüründe Lazca Gürcüce belki de Megrelce bile söylenmiştir.Sn
Bayar ŞAHİN bu ezgide SİPSİ çalmış.
› VAKETİ
( Şavşat barı., Çift jandarma, Ağırlar
)Bu ezgide Sn Bayar ŞAHİN SİPSİ çalmış.
› KOBAK
( İki bölüm halinde orijinal ve otantik bir yorumla seslendirilmiş.
) Sn Bayar ŞAHİN Bu ezgide sipsi kullanmış.
› PATARA
GOGO; Orijinal bir gürcü ezgisi çok kaliteli yapı, tema ve
kompozisyon olarak mükemmel bir gürcü halk ezgisi. Nefesli saz kullanılmamış.
› CİHANUN
TEPESİNE ( Nani Nani ) Lazca aksanı kullanılması
açısından çok başarılı bir duyum var. Sn
Bayar ŞAHİN SİPSİ kullanmış.
› EHLOCAN
Bu ezgi Şavşat ilçesine ait Meydancık türküsü. 10
/ 8 lik bir varyantını Sn Remzi YENİ’nin ”Ben Artvim’liyim
dostlar.” Adlı kasetinde dinlemiştim. Bu albümde Sn. Nurullah
AKÇAYIR ( TRT BAĞLAMA SANATÇISI ) Ehlecon türküsünü
seslendirmiştir.
Fırsat
bulursanız lütfen dinleyiniz. Sn Bayar ŞAHİN ( Ehlocan
)türküsünü albümünde 3/4 birim zamanda ( varyant ) seslendirmiştir.
( Gürcüce ). Bu Ezgide Sn Bayar ŞAHİN nefesli sazlardan
Dilsiz Kaval kullanmış.
› GANDAĞAN
: Gürcü – Acara halk ezgisi. Lazca da okunmuş bir varyant ezginin
olduğunu düşünüyorum. ( Birol Topaloğlu HEYAMO
Albümü ) Bu ezgide dilsiz kaval çalınmış.
› ARTVİNİ
GÖRMEDEN ÖLME :Sn. Nejat Uygur’ a ait güzel bir şiir ve Bayar
ŞAHİN’ e ait Bir beste. Ezgi ve söz uyuşmazlığı
var. Fonetik yapıda bozukluk görülmekte, kelime sonları
havada kalmakta ve müzikal yapıyı bozmakta. Bence beste
kendi formatında güzel ama Artvin’i Göremeden Ölme şiiriyle
örtüşmüyor. Nefesli sazlardan dilsiz kaval kullanılmış.
› MAÇAXEL
( MAÇAHEL ) : Türküsü eşlik eden sazlardan sipside enternasyon
bozukluğu duyulmakta. Orkestra sazlarıyla sipsi aynı
frekansta sesleri vermiyor. Sipsiden çıkan seslerde başlangıçtan
itibaren netlik yok. Toplam beş notadan oluşan orijinal
bir tulum ezgisiyle karşı karşıyayız. Sipsi
ya da çalınan üflemeli sazın ( Çifte, Tulum navı,
Çığırtma ) yerine kesinlikle tulum kullanılması
gerekirdi. Sn. Bayar ŞAHİN bu ezgide nefesli sazlardan
sipsi çalmış.
› GELİN
HOŞ GELDİN : Bu ezgide nefesli sazlardan dilsiz kaval
kullanılmış.
› LALEBİ;
Bu ezgide nefesli saz kullanılmamış. Yorum orijinal,
telaffuz çok başarılı.
› HORONA
ÇAĞRI : ( Sis Dağının Başında Horona
Bak Horona. ) Orijinal ( Artvin-Rize-Hemşin bölgelerine
ait bir ezgi. ) Bu ezginin varyant ezgileri de bulunmaktadır.
Halk oyunu ( Artvin yöresinde ) 1 – Hemşin Horonu, 2
– Atom ( Artvin )
Derede
ola baluk
Girdi
taşın altuna
Kız
yastuğun yok ise
Kolum
başın altuna.
sözleriyle
okunan – oynanan üçüncü bir varyantı da vardır. Sn. Bayar
ŞAHİN dilsiz kaval kullanmış.
Albümün
repertuarını nefesli saz açısından bu şekilde
inceledikten sonra, şu sonuca varılabilir...
1
– Cilveloy 2 – Kabak 3 – Nani nani 4 – Maçaxel türküsü. (
Bu türkülerde sipsi kullanıldığı tespit edilmiştir.
) Bu bağlamda polifonik ( çok sesli melodik yapı
) yapıya ulaşmak, çok sesliliği ortaya çıkarmak
ve doğru tekniklere ulaşmak amacında sipsi kullanarak
çağdaş bir yorum elde edilmiş midir?
Cilveloy – Nani Nani – Maçaxel Türküsü – Kabak ezgileri 5 – 6 aralıktan,
notadan oluşan ezgiler olmakla beraber en vasat tulum ustalarının
bile rahat çalabileceği ezgilerdir. LA – Sİ – SOL Kararlar
çerçevesinde bütün ezgileri polifonik yapı içersinde kesinlikle
tulum eşliğinde seslendirileceği mutlak olduğu
apaçık ortadadır. Sipsi kullanarak tulum çalgısının
büyük ölçüde edası yakalanmıştır ama sipsi tek
sesli bir ses sınırlamasında çalgıdır.
( Teke Yöresi nefesli çalgısı. ) Albümdeki nefesli
saz, sipsi adındaki enstrüman büyük ölçüde tulumu ayrılmış
nav ya da çifte benzeri bir enstrüman olması gerek ki polifonik
bir duyum algılanmakta. Ayrıca Gürcü dilinde icra edilen
ezgilerin Türkçe çevirilerini, nereye ve kime ait olduklarını
ifade etmelerini isterdim. Çok sesli okunan bazı ezgilerde
ana temanın bastırıldığını yöresel
sazların ön planda duyulmadığını ifade
etmek istiyorum. Panduri, çonguri orijinal sazlardan bir örnek melodi
dinlemek isterdim.
Aynı
zamanda Tulum çalmak o yörenin, o atmosferinde suyundan içmek ve
otantik yaşamın bir öğesi olmak ve usta çırak
ilişkisine dayalı bir alın teri ve zaman ayırma
ve müzikal aşkla ilgilidir. Karşılıksız
gönül verme ve maddiyatla ölçülmeyecek derecede ulaşılması
güç bir olgudur. ( Tulum çalmak )
Bu
açıklamalardan sonuç olarak kısa öz şu mesajı
vermek istiyorum.
-Tulum
üstatlarına ve her türlü etnik materyale ulaşmak için
maddiyat ve finans gerektirir.
-Tulum üstatlarımıza karşı daha yapıcı,
düzeyli eleştiriler yapılabilir.
-Enstrüman çalmak dünyanın en zevkli işidir yalnız
,yeri,mekanı,ve meslek etiği dikkate alınmalıdır.
-Repertuar seçiminde köşe taşları sayılabilecek
halk sanatçılarının okuduğu ezgileri okuyor
iseniz .Bu ezgilerin.,Saundlarını-trafiğini-telaffuzunu
ve her türlü ayrıntısını dikkate alarak paye
çıkarmamız bizlere hiçbir şey kaybettirmez. Aksine
daha çok ilham ve yorumlama açısından destek vereceğine
inanıyorum.
Saygılarımla.
CİHANGİR
BİLGİN
LAZ KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMACISI (01.01.2004)
|