Gürcistan İzlenimleri
Kaldıraçta
yayınlanan (ocak 2003 sayı 33 sf. 49) “Üst kimlik kıskacında
Lazlar” adlı makalemi Ali İhsan Aksamaz sorun polemik’de benim
Kartvelist tezi desteklediğimi ileri sürerek sert bir dille eleştirmişti.
Sanirim Ali ihsan
Aksamaz bir konuda haklı: Gürcülerin (burada ana dili gürcü
olanlar, yani Kortu’ler) ile Laz-Megrellerin birbiri ile olan etnik akrabalığından
doğan durumla Gürcistan’ın resmi ideolojisini çerçevesindeki iddiaları
birbirinden ayırmadım. Ancak aynı yazıda Kartveli üstkimliğinin
Lazlar tarafından kabuledilemez olduğunu da vurgulamıştım.
Eğer temeldeki bu reddi, yani Kartvelistlerin iddiası olan Üst Etnos
olarak Kartveli veya birbirleri ile akraba olan Swan, Laz-Megrel ve Kortu (İberler=Gürcüler)
halklarının tek bir etnos anlamında ‘’Gürcü’’ olduğunu savunmanın
doğru olmadıgını yazdığımı dikkate alındığında
Ali ihsan Aksamaz’ın eleştirisi anlamsızlaşıyor.
Belkide burada
bizim duruşumuzu bir daha tekrar etmek gerekiyor. Lazlar ve Megreller Laz-Megrelce
konuşan (bunu linguistler Zanca ve Kolhice şeklindede adlandırmaktadırlar)
aynı ve tek halktır. Aradaki dinsel farklılık hiçbir şekilde
belirleyıcı deyildir. Swanlar ve Kortuler (anadili Gürcüce olanlar)
ile Megrel-Lazlar akraba halklardır. Burada dil etnosu belirleyici olandır
ve bu nedenler Kartvelistlerin öne sürdükleri iddalar yanliştır ve
bu ıddıa zaman içinde Laz-Megrelcezi ve Swancayı yok edecektir.
Eğer bir dil yazılmıyorsa, okullarda okutulmuyorsa yok olamaya
mahkümdür. Bu nedenledir ki Kartvelistlerin politikası kabul edilemez.
Şimdi kaleme
aldığım yazı ilk yazının bir detaylandırılması
ve gelen eleştiriye bir cevap olacaktır. Aynı zamanda geçen yaz
Gürcistan’a yaptığım gezide edindiğim izlenimleride kisa
bir değerlendirme şeklinde sunmaya çalışacağım.
Lazona
adlı kitabımda gürcü resmi düşüncesini yazmış, eleştirmiştim.
Ancak o dönemlerde Gürcistanda bir fiil bulunmadığım için, sahip
olduğum bilgiler biraz eksik kalıyordu. Ama son yıllarda Gürcistana
üç kez gitme fırsatım oldu. Son gidişimde, Ekim 2003, gürdüm
ki Gürcistanı ve Gürcleri anlamak için bu ülkeyı görmek insanlarla
konuşmak gerekir. Gürcüceyi bilmek bu bağlamda çok daha derin ip üçlarını
yakalama imkanı verecektir. Yazılı bir edebiyat dili olan gürcücede
ulaşamadığımız sayısız kaynak var. Bu iki
haftalık gezide bildiklerimi yeniden değerlendirmek durumunda kaldım.
Gürcistanın
Svanlar, Laz-megreller ve Gürcülerin ana vatanı. Bunu Rustaveli vakfı
başkanı Mişa Kurdiani böyle açıkladı. Ona göre bu halklar
aynı kökenden geliyorlar fakat her biri kendi kültürel özelliklerine sahip.
Oysa ben Gürcistanda herkes gürcüdür diyecek diye bekliyordum. Benim anlamadığım
neden bütün bu halklara (kartvelepe) kartveller denilerek üst kimlik getiriliyordu.Tarihsel
olarak bu nasıl ortaya çıktığını anlamak, bilmek
gerekiyor.
Gürcistanda yaşayan
halklara Kartveller deniliyor ve bu kavramdan yola çikilarak Sakartvelo
/Gürcistan türetiliyor. Sa- eki ‘yer’ anlamı veren bir ön ek. Kartveli
kavramı doğu Gürcistanda bir bölge olan Kartli”den gelmektedir. Gürcistandakı
resmi düşünceye göre üç halkın (Svan, Laz-Legrel ve Gürcü=Kortu=Kartı=İberia)
Kartveli ulusunu, yani gürcü ulusunu meydana getirmektedir. Ruslar Gürcistan
halklarının tümüne gruzi derler. Gruzi pers kökenli bir adlamadır.
Konuyu açıklayanlardan biri ‘gürcü’ kavramının sorunlu olduğunu
söyledi ve gerçeği tam ifade etmediğini belirtti.
Oysa batıda
ki bilinen anlamıyla Gürcistan çok kültürlü bir ülke. Sadece gürcülerin
değil laz/megrellerin savanların, Osetlerin, Abhazalarin, Abazalarin,
Ermenilerin, Azerilerin ve az sayıda Yahudilerin yaşadiğı
kğltğrel açıdan zengin bir toplum. Svanlar, Megrel-Lazlar ve
Gürcüler (Lazcada Kortu) akraba halklardir, birbirinin kardeşi ama aynısı
değil. Kartveli üst kimliği, sunni olarak yaratılmış
ortak bir kimliktir. Bu tanımlama Türliye Lazları tarafından
kabul edilmemektedir. Türkiye Lazları, Svan, Laz-Megrel ve Kortu (karti=etnik
gürcü) lerin akraba halklar olduklarını kabul etmektedir. Zira dilsel
açıdan bunu kabul etmemek imkansızdır. Fakat Kartveli üst kimliği
dayatmasını Lazlar ne anlayabilmekte nede kabul edebilmektedirler.
Bunu seb! ebi; Lazların Kortuleri tarihsel süreçte duygusal bir bağ
hissetmemeleri ve Kartveli üst kimlikle Türkiyede yaşananlara paralellikleri
olan ve bunun yanında gizli bir asimilasyon tehlikesini içermesidir. Bu
konu her defasında tartışılmasına rağmen hala
ortada ciddi fikir ayrılıkları mevcut.
Kartvelistler bu
sözkonusu üç halkın kolhi medeniyetine dayandıklarına
inanılıyor. Oysa benim bilgilerime göre Kolhi medeniyeti bir Megrelo-Laz
medeniytetidir, ve arkeolojik veriler Doğu Gürcistanda çok daha sonra ortaya
cikan ( M.Ö. 8-9 yy) Iberia medeniyeti ile (ana dili gürcüce olan, yani Kortulerle)
herhangi bir kültürel bağlantıları yoktur. Aynı şekilde
sonraki yüzyillarda karşımıza Lazika krallığı
çıkıyor. Lazika krallığı bir Megrel-Laz krallığıydır.
Bu dönemde doğuda, yani Kartlide başka bir oluşum görüyoruz.
Laz-Megrellerle Gürcü (Kortu) lerin ortak kültür yaratımları, daha
önce Yunan Ortodoks kilisesin! e bağlı olan Laz-Megrellerin Gürcü
Ortodoks kilisesine bağlanması ile başilamıştır.
Yoksa Kartvelist gürüclerin iddia ettiği gibi ortada milattan öncesine
dayanan bir Megrel-Laz ve Gürcü(Kortu) kültür birliği yoktur.
Gürcüler (veya
Kortuler) belki dilsel akrabalığa dayanarak duygusal olarak Kolhi
kültürünün aynı zamanda kendilerininde kültürü olduğuna inanabilir,
bunu böyle kabul edebilir. Ama tarihsel açıdan bunun böyle olmadığınında
bilinmesi gerekir.
Tabiiki ben tarihçi
değilim. Tartışmaya katılımım bu nedenler sınırlı
olacaktır. Bu yazıda da amacım değişik bakış
açılarını verip günümüz için sonuçlar çıkarmaktır.
Yine Mişa
Kurdiani’ye göre Gürcistanda yaşayan üç dil sözkonusu. Svanca Laz/megrelce
ve Gürcüce. Bu üç dil aynı kökenden gelmektedir. Kurdiani kendisi filolog
ve laz-megrelceyi svancayı ve değişik gürcü dialekletlerini bilmektedir.
Ona görede ortak ilk dilden, ki kartvelsitler buna, linguistik acidan yanlis
olarak, Proto-Kartvelce şeklinde adlandırıyorlarö zanı Proto-Güney
kafkasçadan ilk olarak swanca ayriliyor, Daha sonra bazi linguistlerin Zanca,
Kolhice şeklindede adlandırdıkları Laz-Megrelce ve Gürcüce
ortaya çıkmış. Svanca beş dialekte, laz-megrelce beş
dialekt gürcüce yirmi altı dialekte sahip. Lazca-Megrelce zamanla değişimler
geçirerek bugünkü duruma dönüştü. Gôichi Kojima’nin Laz-Megrel! ce arasındaki
ilişkiyi bir “bulutumsu” şeklinde açıklamaktadır. Bu şu
anlama gelir; Laz-Megrelceye yakından bakıldığında
Lazca ve megrelcede farklılıklar görülürken uzaktan bakıldığında
bu iksi aynı dildir. Bazı linguistler Lazca ve Megrelcenin
artık ayrı diller olduğunu savunurken bazıları ikisinin
bir dil olduğunu savunmaktadırlar. Görünüşe göre, bir çok dillerde
oduğu gibi, bu ayırımda politiktir ve/veya dil olma kriterlerinin
araştırmacıdan araştırmacıya göre değişmesinden
kaynaklanıyor. Bilimsel açıdan Gôichi Kojima’nın kullandiği
‘’bulutumsu’’ terminolojisi durumu en iyi açıklayanıdır.
Gürcistanda resmi
düşüncenin oluşumu sosyalistlerin ulusal sorundaki hatalarının
da bir takım sonuçlarını görmek mümkün. Örneğin Stalinden
sonra kendini gösteren küçük halkların kültürlerinin yeterince desteklenememesi.
Nufus kayıtlarına gürcü olarak geçirilmeleri gibi.
Mişa Kurdiani
edebiyat dilinin yani gürcücenin bu üç dilin gelişimi sonucu ortaya çıktığını
ifade etti. Fakat bu iddia mantıksal olarak anlaşılması
zordur. Zira bu durumda, yani Gürcüce bu üç dilin bileşiminden oluşmuş
olsaydı ortada Osmanlıcada olduğu gibi (tabii bileşimleri
açısından farklı olacaktı ama yinede benzer bir durumdan
söz edilebilir) bir melez dil olacaktı. Ama durum öyle deyil. Sanırım
Mişa Kurdıani’nin ifade ettiği durum sadece Gürcücede ve Laz-Megrelcede
ortak olan bazı kelimelerdir. Ama budurum, üç dilin aynı dil ailesine
yani, Güney Kafkas Dil Ailesine üye olması ile açıklanabilir.
Eski Gürcücenin laz-megrel diline daha yakın olduğunu b! elirtti.
Edebiyat dilinin kendi alfabesi vardir, şimdiki alfabeden önce iki ayrı
eski yazı kullanılmış. Şimdiki yazı eski yazının
sadeleştirilip geliştirilmesinden ibaretmiş.
Gürcistan’da laz-megreller,
svanlar, gürcü yazılı dilini kullanıyorlar. Mişa Kurdiani’ye
göre laz/megrel ve svan dillerinin gelişimi yazılı gürcü dilinide
geliştirecektir. İtiraf etmeliyimki bunun nasıl olabileceğine
dair pek bir fikrim yok.
Gürcistan’da laz-megrelcenin
yok olmasından kaygı duyan bir azınlık kesimde var. Bunlara
göre megrelce yazı dili olarak geliştirilmeli. Genel görüş ise
megrelce Gürcistanda tehlikede değıl ve okullarda okutulmasına
gerek olmadığı doğrultusunda.
Görüştüğüm
insanlar bizim latin alfabesini kullanmamıza sıcak bakmıyorlar.
Prof.Mişa Kurdiani kullandığımız alfabenin türkçe alfabe
temelinde geliştirildiğini ve rahatsızlığını
ifade ediyor. Aslinda Laz alfabe Türk alfabesi temeline deyil, Latin alfabe
temeline dayanir. Çünkü Türkçede Latin alfabesine dayanir. Bir eğitimci
olarak latin alfabesinin zorunluluğunu anlatmaya çalıştım.
Paralel olarak da isteyen gürcü alfabesinide oğrenilebilir dedim. Gürcistanda
megreller megrelce için gürcü yazısını kullanıyorlar Türkiy!
edeki lazların latın alfabesini kullanması pratik bir çözüm.
Lazlar latin alfabesini 1920 lerde kullanmışlardır. Ama megrelce
yi okuyabilmek ve Gürcistan’da çıkan lazca yazınları okuyabilmek
için gürcü alfabesini bilmek gerekiyor. Kültürel alışverış
içinde bu gerekli. Ama türkiye Lazları kararını vermiştir
ve buna saygı gösterilmesi gerekir.
Görüşümce
daha önce Gürcistan’da resmi düşünce ile ilgili yazılarımda haklılık
payı var. Megrellerin en azından bir kısmı huzursuz. Kartvelist
düşünceyi savunanlar ise Gürcistanın bütünlüğünü konusunda kaygılı.
Sanırım kilit noktada bu. Bu korku- ki türkiyedende çok iyi
tanıyoruz- aslında yersiz ve kanımca sağlıklı
bir demokrasi anlayışının gelişmemesi ve buna bağlı
olarak düşüncelerin korku ile hatta vesfeseli bir kişilikte oluşmasından
kaynaklanıyor. Burada Gürcistan’ın Türkıye gibi bir demokratlaşma
sürecinden geçtiğini belirtmek gerekir. Kasım 2003 sonlarında
yaşanan ‘’ kansız devrim’’ le Gürcüler bu süreçte çok büyük bir adım
atmışlardır. Umarım bu sürec en kısa zamanda tamamlanır.
Fakat megrelce
anadil dersi neden Gürcistanın bütünlüğüne karşi bir unsur olsun.
Bana göre bu yersiz bir korku. Bölgenin küçük parçalara ayrilması ancak
emperyalistlerin işine yarar, bunların başında Rusların.
Ben Gürcistanda ayrıllıkcı bir megrele rastlamadım. Hem
megrelce anadil dersi hamde bütünlüklü Gürcistan savunulabilir ve gerçekleştirilebilir.
Düşüncelerim oldukça net. Anadil dersi olmadan bir dilin yaşaması
mümkün değildir. Biz Türkiyedeki lazlar için anadil dersini savunurken
Gürcistan’dada megrelce için aynı taleplerde bulunmak gayet doğaldır
ve mantıklıdır, ve bunu ifade ediyoruz.
Beni davet eden
Georgi Andreadze’nin görüşüne göre lazca Türkiyede tehlikede ama megrelce
Gürcistanda yaşatılıyor. Bu benim ikna olmadığım
bir görüş. Andreadze çok misafirperver atalarının Kolhiler olduğuna
yürekten inanan bir genç insan. Maalesef onunla bazı nedenlerden dolayı
direk tartışabilme şansım olmadı.
Gürcistan Türkiye
gibi değil. Bunu çok çabuk kavradım. Ancak anlayamadığım
megreller neden huzursuz. Ve samegrelo organızasyonuna neden gerek görmüşler.
Bu grubun başkanı Çaçia ile programımızın yoğunluğu
ve Çaçia’nın rahatsızlanması sonucu gerçekleşemedi. Çaçia
konusunda çok önyargıvar. Rusça konuşmasına bile tepki duyuluyor.
Ben doğrusu bu megrel öncüyü merak ettim. Birde onun bakış açısını
görmek gerekliydi. Bu anlamda gezi eksik kaldı.
O gruptan bir kişi
ile tercüman aracılığı ile görüşme şansım
oldu. Tercümanı tanımadığı için olcak pek detaya girmedi.
Doğrusu iki ayrı bakiş açisina sahip iki ayrı Kolhi derneği
karşisinda biraz zorlandım.
Bu arada değişik
politik çevreler benimle görüşmek istediler. Gezinin amacı politik
çevrelerle görüşmek olmadığı için programımızı
uyguladık. Gerçekten de benim ilgi alanım kültür dernekleri ve üniversitelerdi.
Siyasi akımlar her ülkede sorunlu.
Gürcistanda rastladığım
insanlar öldürülen megrel asıllı devlet başkanı Gamzaxurdiaya
büyük saygı duyuyorlar.
Görüşümce
Türkiyedeki gürcülerden yola çıkarak Gürcistanın gerçekliğini
anlamak mümkün değil. Gürcistanın kendine özgü bir yapısı
var. Demokratik yapı oturmadığından çıkan sorunlar
var. Türkiyedeki gürcüler çoğu asimile olmuşlar ve türklerden bile
türkçü.
Ziyaretim sırasında
beni en çok şaşırtan şeylerden bir Gürcistanda herkesin
laz-megrelleri gürcülerin ataları olarak görmeleri. Beni sevindiren konulardan
biride Gürcistandaki hoşgörü ve kendi kültürlerine olan bağlılıkları.
Gezdiğim açık hava müzesinde halk kültürüne ait her şey muhafaza
etmiş. Sovyet sisteminde inşa edilen müzede laz-megrel, svan ve gürcü
evleri mevcut. Bir taş dolma laz evi ve ahşap bir laz camisi .Ahşap
işlemelere hayran kaldım.
Gürcistanda sovyet
sisteminin çözülüşünden sonra kilise güçlenmiş, inanç özgürlüğü
yaşanir olmuş. Önceleri din konusunda baskı yaşadıklarını
anlatan hırıstıyanlar şimdilerde ateist gelenekten uzaklaşma
gözlemleniyor. Halk arasında dinin önemi büyük. İlginç olan anadilde
ibadet yapılması laz/megreller kendi dillerinde dua ediyorlar. Tabiiki
kilisenin dili gürcüce, ayinler gürcüce yapılıyor. Ama misafiri olduğumuz
manastırdaki megrel rahibeler sofrada şarap içerken anadilde dua ettiler.
Bu beni çok etkiledi.
Daha önceki Gürcistan
gezilerinde olduğu gibi sofra geleneği beni şaşırtı.Tamada
seçilen en yaşlı kişi Tanrıya şükranlarını
sunar, kadehi kaldırır, sırayla masadakiler yüksek sesle dua
edip şaraplarinı içerler ve bir yandan sohpetlerine devam ederler.
Daha sonra tamada ölenlerin geçmişini, ataları anar ve herkes duygularını
belirtir ve kadeh kaldırır. Sırayla çocuklar ve gelecek için,
sevgi ve barış için, dünya halkları ve kardeşlik için iyi
dileklerde bulunulur. Tamadaya saygı olarakta içilir ve en son meyrem ananun
ruhu içilir. Sofradan hep birlikte kalkılır. Bu sofra geleneği
kafkas halklarında çok yaygın ve Batı Gürcistan doğu Gürcistan
farkı yok. Burada şarabın ve ekmeğin kutsallığı
kendini gösteriyor. Kiliselerde üzüm motifleri şarabın kutsallığının
göstergesi. Gürcistan bu yönü! yle rüyalar ülkesi, ayrı bir geleneğe
sahip.
Gezinin bir bölümü
tarihi kiliselerin ziyaretinden olşuyordu. Kiliseler muhteşem görünüyordu.
Kimi 4. yy dan kimisi 6. yy da yapılmış. Megrel bölgesinde bulunan
Hobi deki tarihi kilise 6. yy’dan kalmaydı. Laz kralları Gubaz ve
Tzate (3ate) orada bulunmuilar. Orada rastladığımız genç
bir papaz lazların müslümanlığı kılıç zoruyla
kabul ettiğini anlattı ve bize Dudimkvatu denilen bir yer isminden
sözetti. Başkesen anlamına gelen bu yer ismi tarihi
belgelerde geçmekteymış.
Daha sonra eski
başkent Mzğeta’daki laz bir ustasının insa ettiği kiliseyi
ziyaret ettik. Sveti3xoveli adını taşiyan kilise, once ahşap
inşa edilmiş daha sonra 11 yy’da şimdiki hali ile yeniden inşa
edilmiş. Konstantın Arsukidze Gamzaxurdai adındakı edebiyatçinın
bu Laz ustanın böyle bir eseri başka yerde yapamaması için sağ
elinin kesildiğini yazdığını söyledi.
Mama David kilisesi
yazarların ve önemli kişilerin gömülü olduğu bir yer. Bir yamaçta
yer alıyor ve Tiflise yukardan bakıyor. Yukardan bakınca Kura
nehri tarihe tanıklık yapıyor. Kura nehrinde moğollar bir
çok hırıstıyanı boğmuşlar. Bu kilisede Stalinin
annesi Ekatarina Cuğaşvili’de yatmaktaymış. Ayrıca
birçok yazar, aydın orada gömülü. Bunlardan biride Lazistan adlı
bir kitap yazan Zakaria 3i3inadze.
Tiflis hem kilise
hem cami hem de sinagogu bir arada görmek mümkün. Bu yönü ile istanbulu andırıyor.
Tiflis çok eski bir şehir. Eski Tiflis evleri gerçekten çok güzel ama maalesef
şimdi çok bakımsız. Şehrin en güzel yerlerinden biride Kura
nehrinin aktığı kesim. Türkiyede doğup Hazara dökülen Kura
nehri, şehrin ortasından geçip bir şal gibi sarıyor.
Tiflis güney kafkasyada
eğitim ve bilim merkezi. Toplumsal hoşgörü her alanda hissediliyor.
Çeşitli kökenden insanlar bu bir milyonluk şehirde bir arada yaşiyor.
Tiflisin sokaklarında
dolaşırken bir grup mengrele rastlıyoruz. Laz olduğumuzu
öğrendiklerinde bir kaç kişi daha yanımıza geliyor ve lazca
megrelce anlaşmaya çalışıyoruz. Yüzlerindeki sevinci görmeliydiniz.
Gürcistanda laz olmak çok olumlu bir durum.
Gürcistanda eski
sistemin bir zamanların sosyalizminin izlerini görmek mümkün. Poti ve Zugdidi’deki
şehir planlaması bunun göstergesi. Sovyet sistemi ekonomik refahlık
da demekmış, şimdi yanlız bırakılan Gürcistan
kendi yağıyla kavrulmaya çalışıyor. Bir profosorun
maaşı 30 euro. Halk Pazar için değil kendi tüketimi için üretiyor.
Halktan kişilerde
tarafsız Gürcistan özlemi var, ne Rus emperyalizmine ne de Amerikan emperyalizmine
boyun eğen bir ülke istiyorlar. Türkiye ile politik ilişkilerede mesafeli
ve kuşku ile bakıyorlar.
Universitelerden
Tarih bölümünü ziyaret ettik. Prof. Elberti Batiaşvili ile uzun uzun sohbet
ettik. Batiaşvili Kolhilerle İberlerin (Karti) ilişkilerini anlatan
bir araştırmadan söz etti. Fakat kitaba ulaşamadık. Batiaşvili
Kafkasyanın bütünlüğüne dikkat çeker ve bir kafkasya konfederasyonundan
söz eder. Politik durum buna uzak olsada düşünce olarak bana sıcak
geliyor. Demokratik bir Kafkasya konfederasyonu Amerika ve Rusyaya boyun eğmeyen
ve Türk yayılmacılığına direnen bir kafkasya için,
Güçlü bir Kafkasya için en mantıklı politikalardan biri.
Eski tarih bölümünde
megrel Prof.K’utalia Kolhetinin Gürcistan tarihindeki önemini anlatıyor.
Daha sonraki dönemlerde bu bölgeden Abhazya olarak söz edildiğini belirtiyor.
Abhaz gürcü çelişkisi
üzerine yapılan sohbetlerde, yaşanan savaşın kötü sonuçları
belirtilir. Abhazya’nın kültürel özerkliği anlatılır ve
abhazların %17 nufusla nasıl kendi devletlerini kurmaya kalktıklarından,
megrellerin evlerinde yurtlarından nasıl kovulduklarını
sayısıy megrelin nasıl katl edildiğini vurguluyorlar. Bu
konuda maalesef çok duyarsız kaldık. Görüşümce Abhazya’nın
Gürcistandan kopması yanlış bir politika. Bu Rusyanın ekmeğine
yağ sürer ve Rusyanın Kafkas politikalarının sadece bir
kısmı: böle ve yönet...
Bu konuda, yani
Abhaz-Gürcü sorununda Türkiye Lazlarının herhangi bir politikası
olmaması bence büyük bir eksiklik. Bu konunun Lazların gündemine gelmesi
gerekir.
Laz kimliği
açısından baktığımızda Kafkasya ile ilişkilerimizi
sanırım biraz daha yakından ele almamız gerekiyor.
Son Gürcistan gezimdeden
edindiğim izlenimlerden, Gürcü kardeşlerimizle iletişimde bazı
zorlukları yaşadığımızı bir kez daha gösterdi.
Gürcüler Türkiye Lazlarının neden Kartveli üs kimliğini kabul
edemediklerni, neden Gürcü alfabesi kullanmadıklarını anlamıyorlar.
Bence en temel sebep, Lazları Megrellerle aynı olması bir Megrelin
)Lazın) Gürcü olmadığını söylemesi, gurur duydukları
Alfabeyi, yani Gürcü alfabesini nasıl red edilebileceğini tasavvur
edilemiyor olmalarıdır. Ortada çiddi bir psikolojik direnme var. Sanırım
olayları biraz siyah-beyaz mantıkla ele alıyorlar. Ama eminim
karsılıklı saygı çerçevesinde kurulacak dialogla bunları
aşabiliriz. Bu nedenle sabırla dialoğun sürdürülmesi gerekir.
Türkiye Lazları
kendilerini kuzey anadolulu görüyorlar ve gürcü kimliğini kesinlikle kabul
etmiyorlar. Aslında böyle bir şeyin neden tartışıldığınıda
anlamıyorlar. Bir Türkiye Lazı kendini hiçbir şekilde Gürcü adı
ile bağlantılandıramiyor. Laz-Megrelce nin Gürcüce ile akraba
dilller olduğunu bile yeni yeni öğreniyor. Bu bağlamda Kartvelistlerin
neden Türkiye Lazları arasında bu denli bir red, bu denli bir tepki
aldığı kolayca anlaşılablir. Gürcistan gerçek bir demokratık
yapıya kavuşursa laz megrel kültürü orada yaşatilabilir. Megrelce
anadil dersi Gürcistanın bütünlüğü çerçevesinde savunulmalı.
Biz Türkiyedede aynı şeyi savunuyoruz.
Lazlar 17 yy dan
beri Müslüman olarak yaşıyorlar. Gürcistanda yaşayan kardeşlerimiz
Hırıstıyan. Bazıları tarafndan dezavataj gibi görünen
bu durum aslında dünyanında aktüel sorunu olan, farklı dinlerin
bir arada yaşaması, dinsel hoşgörüyü öğrenmek açısından
bizler için bence büyük bir fırsat.
Bence zamanla rahatlıkla
aşılabileceğine emin olduğum yukarda belirtilen bir iki
soruna rağmen şurası kesinki, Türkiye Lazları Gürcistandaki
kardeşlerimizle her alanda ilişkilerini geliştirmeleri gerekir.
Bu hem bizim kimlik mücadelemie yardımcı olacak, hemde Kültürümüzü
dahada zenginleştirecektir.
Anadolu ve Kafkasya
halklarının kardeşliği için
Selma K o ç i v
a |