FORUM KONUK DEFTERI MOVIE FLASH KLIPLER Lazca Dil Kursu Vaytilackimi / Servet Yüksel / makaleler-Anilar / Tkvani Nçarelepe ( Lazuri.Com )

Vaytilaçkimi. .

Küçükken, aslında çok da eski değil, bundan on sene önce çoğu hayattaydı. . Hani bilmezlerdi ya, ”turkça muço zopont, va gomaşinen” diyerek anlatmaya devam ederler di, yüzleri kırışıklar içerisinde ama inadına pamuk gibi didinana larımız, -babaannem-bayramda elini öpmeye gittiğim bütün yaşlılarımız.

Ben tükendiklerini sanmıştım, ”didinana doğuru” demişlerdi, tam da arkadaşlarla denize giderken, o günden sonra bütün yaşlılarımız teker teker ölüyodu, ya da ben öyle sanmışım. .

Sonra birkaç sene geçti, üniversite amaçlı (birazda kendimce Viée den kurtulma isteği) İstanbul'a geldim. . Zaten o zaman anladım herkes gibi insanlarımın güzelliğini. O bir zamanlar kurtulmak istediğim Lazona, bir an önce tatilleri kollayıp gitmek istediğim, doğal zenginliğini-yaşantıyı fotoğraflarla üniversitede ki arkadaşlarıma gösterip, beğeniler karşısında gururlandığım, ışıltısın rüyalarımdan eksik etmeyen bir kurtarılmış yer olarak beynime kazındı.

Sanırım iki yaz önceydi, 2003 veya 2002 olmalı. Beş Lazuri, artık gelenekselleştirdiğimiz dağ evi tatiline ilk kez çıkıyorduk. Viée'nin Piéxala köyünün yukarısına, Kfarbe denilen fazla insanın yaşamadığı (sadece çay hasat zamanlarında birkaç hane) uzaklardan denizi gören, Tuti'lerin cirit attığı, cennete yakın hissedeceğiniz bir tepe. Bir de, arkadaşımın dedesinin Almanya da kazandığı paralarla yaptırdığı dublex dağ evimiz. . Arkadaşın anlattığı kadarıyla her şey çok güzel olacaktı, sazlar gitarlar erzağı hazırladık. Birol Topaloğlu'nun Heyamoli'si eşliğiyle yolculuğa başladık. Ezbere bildiğimiz yollar, bir yabancının daha önce görüp göremeyeceği doğal güzellikteki köy yollarımız. . Türküler söyleyerek dereyle beraber, candan arkadaşlarla keyifli bir araba yolculuğu.

Piéxala'nın girişindeki, üzerinden geçerken sola baktığınızda yukarılardaki haşmetli dağları gördüğünüz eski köprüsünü geçtikten sonra, arazi vitesine takıp yola devam ettik. . Hemen ileride bir mahalle vardır bilmem bilirmisiniz, şirin taş evler populasyonunun doruğa ulaştığı korumaya alınması gereken bir mahalle. .

Mahalleyi geçtikten 5 veya 10 dakika sonra, ilk önce ne olduğunu anlamadığımız;daha sonra ne olduğunu anlayıp kim olduğunu anlayamadığımız yaşlı bir nine atikçe indi, üzerindeki yabani otları temizlemekte olduğu bayırdan. . Hemen yol kenarında. Durduk haliyle, müziğide kıstık.

“Muçoret berebe?” “So ulurt?” diye sordu ve tektek “Si miş bereren?” diye bizlere. . “Hocoğli İrfaniş mota bore, taniyamadun mi nine?” “Haa biçinam biçinam, va biçinam iyeni?” “Si miş biçi re” diye arabayı kullanan İrfan'ın yanında oturan bana sordu sonra. .

”Kavaziş Servetiş mota bore, Kurtume'denim (bizim köy) dedim. ” (Ne güzeldir ki biz Lazlar genelde dedelerimizin isimlerini alırız) . ”Haaa, papuli skani kayi reni?” faslını geçtikten “Sonra nereye gidiyorsunuz” faslı başladı haliyle.

Nine, görünüm olarak 90 belki 100 yaşında diyebileceğiniz bir fiziksel yıpranıma uğramıştı, ve bunun içindir ki her sorusuna güler yüzle, yüksek sesle açıklayıcı olarak cevap verdik, onun iç güzelliğini anladığımızı konuşmalarımızla belirtmeye çalıştık. (Ki bütün bu konuşma faslı 2-3 dakikayı geçmemiştir)

Konuşmalar bittiğinde nine, yüzündeki büyük şevkat belirtisi gülümsemesiyle bir ihtiyacımızın olup olmadığını sordu. Birbirimizin yüzüne bir an bakakaldık; bu çok yaşlı, üzerinde yıpranmış kıyafetleri olan, pamuk kalpli ninemiz bize alternatifler dahi sunmuştu. . “Pucepe koren“dedi .

Arkadaşım -Hocoğlu İrfanın torunu- İrfan (birazda daha önce o nineyle olan tanışıklığına dayanarak) boşboğazlık yapıp yoğurdun varsa bize versene dedi, daha sonrada ninenin onu ciddiye aldığını farkedip, ”Sağolasın teyze, biz zaten yarın sabah döneceğiz” diye ekledi. . Tabi biz de, lafa katılarak dağda bir gece kalacağımızı, herşeyimizin tam olduğunu ekledik. Vedalaştık . . Yolumuza devam ettik. . .

Tam üç gece kaldık Kfarbe'de, muhabbetin en dostçasını ettik, hep güldük, hiç sıkılmadık. . Hiç sıkılmadık, taa ki dönene kadar. .

Herşey bittikten sonra, sabah erkenden kalkıp evi bir güzel temizleyip, jipe eşyalarımızı doldurduk dönüyoruz. .

Vay tilaçkimi. . . ! O da nesi, nine 3 gün önce görüştüğümüz yerde –yol kenarında- elinde 5 litrelik sıvı yağ kabına doldurulmuş bir bidon süt. . ! O an ki durumumuz inanılmaz, insan gururlanmalı mı yoksa bu yaşlı teyzeye yaptığımız işkenceden ötürü yerin dibine mi girmeli?

Nine bizi 3 gündür bekliyomuş, her sabah gelinine sağdırıp yeni sütü getirmiş. . Nasıl bir düşüncedir, hangi millette vardır, bu nedir? Sütü aldık, fazla konuşamadık, sadece teşekkür ettik -ne diyebilirki insan böyle bir durumda- yolumuza devam ettik. . . Gerçek insan sensin nine, umarım yaşıyorsundur hala.

Vaytilaçkimi. .

Çocuklukta hiçbirşeyin farkında olmayışımızın sonuçlarına şimdi katlanmak. Suç bizim mi, ebeveynlerimizin mi?

18 yıl Lazona da yaşayıp, 5 lazca cümleyi ardarda kuramamak, yeteneksizlik mi yoksa?

Istanbula geldikten sonra ağlamak kaybolan dilinin ardından, yapılacakların sonuçsuz kalacağını öngörerek;yinede umutla bakmak kültürümüze. . Umutla ama süreksiz bir çaba. Sadece” luncaxeyi” veya kapçon gayi” yerken anımsamak güzelim çocukluğu. Utanmalı mıyız ncaxeyi” yerken?

Biziz işte. . Biz yazları memleketimize gittiğimizde geri kalmışlığa bakıp o güzelim yaşama 10 günden fazla dayanamayan.

Biz -üniversitede öğrenci, askerden yeni gelmiş, gelin olmuş zengin Türk'e -genç, bilinçli, kültürlü (!) biz. . !

Servet Yüksel (Kavazişi)
servetyuksel@hotmail. com Merkez, Vi3e (Fındıklı) RIZE Mayıs 2005
Yıldız Teknik Ünv, Malzeme –Metalurji Müh. 2. sınıf öğrencisi-ISTANBUL

   

 
Copyright © 2002-2024 Lazuri.Com | Telif Hakları saklıdır.