FORUM KONUK DEFTERI MOVIE FLASH KLIPLER Lazca Dil Kursu Laz Örgütlenmeleri / Tolga Uzun / Lazuri.Com

LAZ ÖRGÜTLENMELERİ

Tolga Uzun

Osmanlı Devleti sınırları içinde, Türkiye’de ve Türkiye dışında Laz adıyla veya yerel isimler altında bazı örgütlenme çabalarının olduğu bilinmektedir. “Ayrılıkçı” bir amaç taşımamaları ve var olan sistem dahilinde sorunlarına çözüm aramaları bu örgütlenmelerin ortak paydası olmuştur. Lazlar tarafından tüm bu örgütlenmeleri iki grup altında incelemek mümkündür. Bunlardan birincisi, aynı yöreye mensup insanları bir araya getirmeyi amaçlayan, sosyal, kültürel, ekonomik yardımlaşma ve dayanışma amacıyla ortaya çıkmış yöre dernekleridir. İkincisi grup ise, Lazca bir isim taşıyan, Laz dili ve kültürünü yaşatma amacı güden ve Laz kültürel kimliğine vurgu yapan dernek, vakıf ya da dergilerdir. Dil-kültür-kimlik mevzuları çerçevesinde kendini biçimlendiren bu örgütlenmelerin yurt dışında 1980 sonrası ve Türkiye’de 1990 sonrası Laz dili ve kültürünü yaşayma çabası içinde oldukları görülmektedir.

Aşağıda Lazlar tarafından kurulan dernek, vakıf ya da dergiler incelenmiştir.

Laz Tekamül-i Milli Cemiyeti
Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinde yardımlaşma ve dayanışma amaçlı iki Laz cemiyeti bulunmaktadır. Bunlardan biri, 1914 tarihinde İstanbul’da kurulan “Laz Talebe Cemiyeti”dir. Bu cemiyet amacını “Laz talebeleri arasında dayanışma ve maddi destek sunma olarak tarif etmekteydi.”[1] Aynı yıl yine İstanbul’da, “Laz Tekamül-i Milli Cemiyeti” kurulmuştur. Bu cemiyet de amacını “hayır ve yardımlaşma olarak belirtmiştir.”[2] Tarık Zafer Tunaya, “Bölgeci bir görüş olarak “Laz”lık Meşrutiyet yıllarında da vardır” demek suretiyle her iki Cemiyeti bölgeci olarak nitelendirmektedir.[3]

Örneğin 1914 (1330) yılında “Laz Talebe Cemiyeti” kurulmuştur. Fakat “Laz”lık, bölgeci olmakla beraber bölücü ve ayrılıkçı bir amaç olarak ortaya çıkmamıştır. Durumu kanıtlayacak bir kuruluş “Laz Tekamül-i Milli Cemiyeti”dir. Hayli uzun ve ayrıntılı “nizamname-i esasi”sinde cemiyet yalnızca bir hayır ve yardımlaşma kurumu olduğunu belirtmiştir.[4]

Tunaya’ya göre bu cemiyetler amaçlarını gerçekleştirme fırsatı bulamamıştır.

TÜRKİYE DIŞINDA ÇABALAR
1980 yılından sonra, Avrupa’da yaşayan Lazlar arasında Lazcanın unutulma tehlikesi ile karşı karşıya olduğu tespitinde bulunurlur. Türkiye’den eğitim ve ekonomik sebeplerden ötürü Federal Almanya göç etmiş Lazlar arasında Lazcanın yaşatılması yönünde adımlar atılır. Öte yandan, Batı Avrupa ülkelerinde yaşayan Lazların çok kültürlü toplum yapısı içinde hızla asimilasyona uğrama korkuları beraberinde bir kimlik sorununun algılanmasına ve kimlik arayışına neden olur. Faliyetler bir yandan Lazcanın yaşatılması yönünde ilerlerken öte yandan Laz tarihi, kültürü ve kimliği gibi konular bilgilenme alanlarına dahil olur ve 1980’lerden itibaren örgütlenmeler gerçekleştirilir.

Lazebura (Laz dili ve kültürü için çalışma gurubu)
Lazebura, Laz dilinin korunması ve yaşatılmasını amaçlayan ve birkaç kişiden oluşan küçük bir çalışma grubudur. Eylül 1984’de Stutgart kenti yakınlarında Freundenstand’da kurulmuştur. Dernekler masasına kayıtlı olmayan grup o tarihte dört kişiden oluşuyordu. Lazebura Çalışma Gurubu Laz alfabesinin geliştirilmesi ve dağıtımı görevini önüne koyar. “Parpali” dizisi adıyla iki çalışma yayınlanır. Diğer çalışma ise “Nananena” adlı çocuklara Lazca öğretme amaçlı kitaptır. Lazebura Çalısma Gurubu 1992 yılına kadar çalışmalarını devam ettirir.

Laz Alfabesi (Lazoğlu Alfabesi)
Lazebura çalışma grubunun çalışmalarından biri, Laz alfabesinin tanıtıldığı “Lazebura” adlı broşürün çıkartılmasıdır.[5] Bu broşürde Türkiye’deki Lazlara yönelik Latin harf sistemine dayalı ilk Laz alfabesi yayınlanmıştır. “Lazebura” adlı bröşürde grup, Lazcanın yaşatılması yönünde atılacak adımlarla ilgili kısa bir bilgi vermektedir.

“Lazebura, Laz dili ve kültürünü korumak ve yaymak için oluşturulmuştur... Laz halkı üzerine önemli yazıları ve kitapları ‘Parpali’ serisinde yayınlamayı amaçlamaktadır. Yılda bir Lazona’ın güzelliklerinden ulaştıran takvimimiz ‘Ağani wana” çıkacaktır... Lazebura, gelecek yıldan itibaren kendi dergisi ‘Lazuri Nena’yı Laz halkının ve ilgi duyanların hizmetine sunmayı planlamıştır... Aynı şekilde Laz kütüphanesinin inşası için çalışmalar yürütülmektedir... Umarız ki, bu çalışmalar geçmişi çok eskilere dayanan Laz halkının kültürü üzerine ilginin yeşermesine ve olumlu gelişmelere küçük bir katkı olur!”[6]

Bu dönemde, Alman Etnolog Wolfgang Freurstein, grup adına Kafkasoloji kongrelerine katılarak yeni geliştirilen Laz Alfabesini tanıtır.[7] Lazoğlu alfabesini taşıyan bu alfabe Kafkasoloji kongrelerinde kabul görür. Laz alfabesinin mimarlarından W. Feurstein Lazcanın ancak yazılı hale getirilmesi durumunda yaşatılabileceğini düşüncesindedir.

“... 70’li yıllarda Fahri Kahraman[8] ile yakın bir çalışma içindeydim. ... Son dönüşümde bir alfabe üzerinde düşünmüştük. Bizce açık bir şey vardı ki, oda Laz dilinin ancak yazılı şekli ile bir şansı olabilirdi. Yalnızca Georgé Dumezil’in[9] transliterasyonunda anlaşmıştık...”[10]

1980’li yılların başında, Türkiyeli Lazların da katılımı ile oluşturulan Kaçkar Kültür Merkezinde alfabe meselesi yeniden gündeme gelir. W. Feurstein, geliştirilecek Laz alfabesinin basit ve her Laza yazma olanağı verecek şekilde ve aynı zamanda bilimsel olarak uluslar arası transliterasyona uygun olması gerektiği düşüncesindedir.  W. Feurstein’a göre, sorunsuz olarak Lazcadan Gürcüceye ve Megrelceye geçiş olanağı sağlayacak düzeyde kullanışlı olmalıydı. Nihayet, Laz alfabesi Kaçkar Kültür Çevresi-Lazebura çalışma grubu ortak çalışmaları sonucu hazırlanır. Laz alfabesi, Temmuz 1984’de Viyana Üniversitesi’nde yapılan 2. Kafkasoloji kongresine, davetli olarak katılan W. Feurstein tarafından “Bir Laz Alfabesi Taslağı” adıyla sunulur.[11] Alfabe büyük ilgi uyandırır.[12]

Feurstein, Mjora Yazı kuruluna gönderdiği mektupta, dönemin koşullarından dolayı (1984) Alfabenin gayri resmi yollardan Türkiye’ye sokulduğunu ve birçok Laza ulaştırıldığını ancak ufak tefek olumlu tepkilerin haricinde bir ciddi hareket oluşmadığını belirtmektedir. Feurstein, 1984 yılında alfabenin Almanya’da yayınlanmasından sonraki süreçte, alfabenin kabul görüp görmeyeceği konusunda endişeleri vardır:

“İlk Lazca alfabe ile yazılan satırlar Selma Koçiva’ya aitti ve 1987 yılında Pogrom dergisinde yayınlanmıştı... Bekleme yılları ardından sorulan soru şuydu: Alfabe kabul görür müydü yoksa çekmecede mi kalırdı? Bu soru iyi bir yanıt buldu... Bu OGNİ sürecinde görüldü. Bu başarı Lazların Türkiyedeki faliyetlerinde görülüyordu...”[13]

Alfabenin Lazlar tarafından benimsenmeye başlamasının yanında tepki duyanlar da olmuştu.

“Bana bu alfabe kişisel olarak ne getirdi? Gürcistan’daki milliyetçiler için ihanetçiydim. Zira, Lazlar Gürcüydü ve kendi dilleri ve alfabeleri olmazdı. Bir Gürcü bilim adamı bana “Laz dili ölsün daha iyi yanlış bir alfabeyle yaşayacağına” demişti... Bazı dilbilimciler alfabeyi kıskançlıkla karşılarken bazılarına göre deli saçmasıydı. Prof. Chris Hann İngilizce yayınlanan bir bir yazıda alfabeyi alaya alıyordu. Neal Ascherson’a göre alfabeyle Laz ulusunun kuruluşunu hedeflemekteyim ki böyle bir saçmalık okumadım... Geleneksel Türk tarafının tavrı belliydi: Böyle bir alfabe güzel Türkçe karşısında bir şey değildi. ya da olsa olsa bölücülük olurdu.”[14]

İlk kez 1993 yılında Ogni adlı kültür dergisinde yayınlanarak Laz okuyuculara sunulmuş ve çok sayıda Lazca materyal bu alfabe kullanılarak yayınlanmıştır.[15] Ayrıca, Lazoğlu alfabesi ile yayınlanmış bir Lazca sözlük, Lazca şiir kitapları ve kültür dergileri bulunmaktadır.

Kaçkar Kültür Çevresi
1992 yılı, Mayıs ayında, Almanya’nın Stutgart kentinde, Lazların dışında başka grupların da katılımı ile Kaçkar Kültür Çevresi adıyla bir dernek kurulmuştur.  Lazebura Çalışma Grubu, Kaçkar Kültür Çevresi’nin bir alt birimi olarak oluşturulmuştur. Diğer bir alt grup ise Hemşin Çalışma Gurubudur. Kaçkar Çalışma Gurubu Doğu Karadeniz’in dilsel, kültürel değerlerini bilimsel ve akadermik bir tarzda inceleme amacındaydı. Bu konularda bir çok seminerler ve toplantılar düzenlenmiştir. Bu çalışmaların sonucunda, Lazuri Ambarape (Lazca haberler) adlı tek sayılık bir dergi çıkarılır.[16]

LAZEBURA - Laz Dilini ve Kültürünü Koruma ve Yasatma Birliği
Almanya’da yaşayan Lazları biraraya getirmeyi, aralarındaki iletişimi arttırmayı ve Almanya’daki Laz çocuklarının anadillerini öğrenmelerini hedefleyen bir dernek oluşturma çalışmalarına 1997’de başlar. Dernek, 27 Ağustoz 1998 tarihinde, Köln Dernekler masasına kaydedilerek resmîleşir. Birliğin resmi adı, “Laz Dilini ve Kültürünü Koruma ve Yaşatma Birliği - LAZEBURA’dır. Birlik, faliyetlerini Dortmund kentinde sürdürmektedir. İlk kurulduğu yıllarda Lazebura’nın başkınlığını yürüten Selma Koçiva, Almanya’da bir Laz derneği kurmaya götüren sürece ilişkin şu değerlendirmeyi yapmaktadır.

“Lazebura Birliği`nin Laz aileleri açısından en önemli işlevi, aileler arasında iletişimin sağlanmasıdır. Kültürel Tolpantılarda bu alandaki ihtiyaca cevap verme konuları tartışılmaktadır. Lazebura Birliği, ayrıca yılda bir kez bülten yayınlamaktadır. Yurtdışı koşullarında özellikle üçüncü kuşak için kurumumuz önemlidir. Üçünü kuşak Lazcayı öğrenemeden büyüyor. Almanca ve Türkçenin yanısıra Lazcayı öğrenen çok azdır. Yapacağımız çalışmalarla bu yitik kuşagı bir parça olsa geri kazanabiliriz. Zira, çok kültürlü bir toplumda yaşıyoruz, anadilimizi bulunduğumuz her ortamda korumak istiyoruz.”[17]

Lazebura Birliği’nin tüzüğünde kuruluş amaçları şöyle sıralanmaktadır:[18]

1. LAZEBURA, Laz Dili ve Kültürünü desteklemeye hizmet etmektedir.
2. Kültürel ve dilsel amaçlar güden LAZEBURA, bilimsel temellere dayanan, kültürler arası eğitim öğretim ve kamuoyunu bilgilendirme çalışmalarını destekler. Özellikle çok kültürlü bir toplumun uluslararası genel ahlaki değerleri temelinde eğitimini amaçlar.
3. LAZEBURA, dil ve kültürlerin özgürce kullanlması genel bir insan hakkı olarak kabul eder. Kültür ve dillerin sınırsız gelişimini her insanın vazgeçilmez bir hakkı olarak kabul eder.
4. LAZEBURA, dünya barışı ve halkların kardeşliği için çalışan her kişi, kurum, kuruluş ve gruplarla birlikte çalışır.
5. LAZEBURA, yok olma tehlikesi ile karşı karşıya kalan Laz dili ve kültürünün yaşamasını sağlamak, uluslararası alanda tanınmak için imkanlar dahilinde şu alanlarda çalışmalar yapacaktr: Laz Dili ve Kültürü üzerine bilimsel çalışmalar yürütecek grupların oluşturulması; Özellikle de Laz Dilinde yaynların çıkarılması (Dergiler, Kitaplar, Dil Bilgisi kitapları, sözlük, şiir ve öykü kitapları v.s.); Bilimsel ve kültürel toplantların düzenlenmesi (seminer, sergi v.b.); Dil derslerinin planlanması ve uygulanması; Kütüphane ve Arşivlerin oluşturulması; Laz dili ve kültürünü kabullenen kişilere dil ve kültür konularnda yardımda bulunma; yok olma tehlikesinde olan diğer dil ve kültürlerle uluslararası ilişkilerin sürdürülmesi ve karşılıklı bilgi alış verişinde bulunulması.

Lazebura e.V., Kamu Yararına Çalışan bir grup olduğunu tüzüğünde belirtmiştir. Halen faliyetlerini Almanya’da sürdürmektedir. “Lazebura” adlı bir yayın[19] çıkaran dernek, geceler, seminerler ve Laz dil kursları düzenleyerek bir yandan Laz dili ve kültürünü korumaya yönelik çalışmalar yürütmekte, öte yandan Almanya’da yaşayan Lazlar arasındaki kültürel iletişimi sağlama amacıyla Laz aileleri bir araya getirmeye yönelik orgaziasyonlar düzenlemektedir.

Türkiye dışındaki diğer bir örgütlenme ise, 1980’lerde SSCB zamanında, Batum’a bağlı Sarpi köyünde kurulan, Laz Dili ve Kültürünü Yaşatma Derneği-OXVAME’dir.[20] Dernek tüzüğünde, köyde yaşayan Lazların  ana dillerini muhafaza etme ve ve kültürlerini yaşatabilme amacıyla kurulduğu belirtilmektedir.[21]

LAZ KÜLTÜR VAKFI GİRİŞİMİ
1992 yılı Sonbaharı’nda, İstanbulda, bir grup Laz, amaçlarını “Laz dili ve kültürünün yaşatılması olarak ifade ederek Laz Kültür Vakfı Girişimi adıyla bir deklarasyon yayınlar.”[22] Ogni dergisinde yayınlanan, “Laz Vakfı Girişim Komitesi’nden Yüksel Yılmaz ile Görüşme” başlıklı mülakatta, Yüksel Yılmaz vakıf girişiminin amacını ortaya koymuştur.

“Evet. Bir grup Laz arkadaş, dilimizi, kültürümüzü yaşatmak ve geliştirmek; tarihimizin gerçeklerini ortaya çıkarmak için bir araya geldik. şu anda da vakıf çalışmalarımız devam etmektedir.”[23]

OGNİ DERGİSİ
Türkiye’de, Laz dili ve kültürünü yaşatma amacı güden ve Lazca isim taşıyan ilk yayın organı OGNİ adlı kültür dergisi olmuştur. 1993 Kasım’ında yayın hayatına başlayan derginin ilk sayısında yer alan “Çıkarken” başlıklı yazıda; Lazların kendi kimlikleri ile var olmaları, kimliklerini yeniden ve çağdaş bir içerikle kazanmaları ve korumaları, özgür ve korkusuzca yaşama hakları vaz geçilmez bir doğal hak olarak tanımlanmakta ve şöven ve inkarcı bakışa karşı durmak, ana dilini özgürce kullanmak, türkülerini özgürce söylemek ve atalarından kalan isimle çağrılmak haklarını kazanmak için örgütlü ve birleşik mücadelenin meşru zeminde başlatılması gerektiği belirtilmektedir. Aynı yazıda, Lazların Anadolu mozaiğinin parçası olduğu ve durumlarını sorgulama ve kazanılmayı bekleyen hakları için örgütlü ve birleşik mücadeleyi meşru zeminde başlatma çağrısı yapılmaktadır.[24] Bu mücadelenin biçimi ise şu şekilde tanımlanmaktadır:

Bu mücadelenin muhtevası, biçimi ve araçları Lazların elde etmek istediği özgürlüğün sınırları ve kapsamı trafından belirlenecektir kuşkusuz. Lazların bugünkü gerçekliği taleplerinin kendisini de belirlemektedir. Yukarıda genel hatları ile anlatmaya çalıştığımız perspektif bugünkü meşru mücadelenin de ana eksenini de oluşturacaktır.[25]

Ogni dergisi, yukarıda aktarılanlara bağlı olarak amacını şu şekilde belirlemiştir;

“Bu perspektifi ile Ogni, Anadolu mozaiğinin parçası olan Lazların dili, tarihi, edebiyatı, folkloru, müziği, sosyolojisi, etnografyası, arkeolojisi, coğrafyası ve diğer; bilim, kültür, sanatta, araştırma, tanıtma ve yeniden inşa için yayın faliyeti ile evrensel kültüre katkıda bulunurken diğer yanda Kafkaslar ve  Anadolu’da yaşayan hakların ortak sesi, bölge halklarının kardeşlik köprüsü olacaktır.”[26]

Ogni dergisi, yayınlandığı dönemde yerli ve yabancı basın tarafından büyük bir ilgi ile karşılaşır. Ayrnı şekilde Ogni Lazlar için de önemli bir süreç olmuştur. Zira Lazlar, Laz dili, kültürü ve kimliğini irdeyen kendilerine yönelik böyle bir yayınla ilk kez karşılaşırlar. Kimi kesimlerce şüphe ile yaklaşılan dergi, kimilerince de büyük bir ilgi ve coşku ile karşılanmış ve sahiplenilmiştir.[27] Ancak, derginin 1. sayısı İstanbul 1 Nolu DGM tarafından zoralımına karar verilmiş ve derginin sahibi ve yazı işleri müdürüne dava açılmıştır.[28] Böylece Cümhuriyet tarihinde ilk kez bir Laz, kendisine Laz’ım dediği için yargılanır. Dava berratla sonuçlanmıştır (Bkz. Ek-1).

Dava süresi boyunca derginin yayını devam etmiş ve toplam altı sayı yayınlanmıştır. Eylül 1994’ten itibaren yeni sayıları yayınlanmamıştır. Ogni dergisi, Türkiye’de ilk kez, Laz dili ve kültürünün kamusal alandaki ifadesi ve kültürel kimlik arayışının savunucusu olarak, bir çok Laz için önemli bir kilometre taşı olmuştur.

OGNİ dergisinin ardından çok sayıda Lazca ve Türkçe kitap, dergi ve gazetelerde yayınlanan Lazlarla ilgili makalelerde gözle görülür bir artış olmuştur.[29] Bu çalışmalarda dikkati çeken en önemli nokta, yayınların kendilerini Laz olarak tanımlayan kişiler tarafından yapılmış olmasıdır. Ayrıca, Kasım 1995’de 105.7 Mhz’den yayın yapan Çevre Radyo adlı özel bir radyoda Türkiye’de ilk kez Tanura isimli Lazca programlar yayınlanmıştır.[30] Tanura programı üç yıl boyunca yayınını devam ettirmiş ve Haziran 1998’de program yapımcılarının kendi inisiyatifleri doğrultusunda, yayınını sonlandırmıştır. Programların amacı Lazcanın bir radyo yayınında kullanılabileceğini kamuya duyurmak, yok olmakta olan Laz dili ve kültürüne dikkatleri çekmekti.[31]

Ayrıca, Ogni mirasının taşıyıcısı olarak kendini deklere eden MJORA isimli Lazların tarih, edebiyat, kültür ve sanat dosyası Şubat 2000’de ilk sayısını yayımlamıştır.[32] Mjora dergisi, 1990 sonrası Lazlara yönelik yürütülen yayınlarda izlenen perspektifi aynen devam ettirmiş ve amacını Laz dili ve kültürünün yaşatılması olarak belirtmiştir. Dosya iki sayıdan sonra sonra yeni sayılar yayınlanmamıştır.

SİMA Doğu Karadenizliler Hizmet Vakfı
Laz kültürü ve dilinin yaşatılması amacıyla bir grup Laz tarafından oluşturulan örgütlenmelerden biri de SİMA-Doğu Karadenizliler Hizmet Vakfı’dır. Vakıf, 1996 yılında İzmit’te kurulmuştur. Kanuni sakıncalarından dolayı vakıf senedinin herhangi bir yerinde “Laz” sözcüğü geçmemektedir. Bununla birlikte, bir Laz vakfı olduğu vakıf senedinden ve yöneticilerinin demeçlerinden anlaşılmaktadır. Vakfın Başkanı Orhan Bayramin, birkaç kuşak sonra Lazcanın da, kültürünün de yok olacağı kaygısını taşıdıklarını, bu vakfı kültürümüz sürsün, gelecek kuşaklara aktarılsın, topluma örnek insanlar yetişsin diye kurduklarını belirtmektedir.[33] Sİ-MA adı Lazcada “sen-ben” anlamına gelen iki sözcüğün birleşmesinden türetilmiştir. Türkçede sesdeş bir sözcüğün bulunması (sima) ve böyle bir sözcüğün vakıf adı olarak seçilmesi aslında muhtemel kamusal ve kanuni tepkilerden sakınma amaçlı olduğunu göstermektedir. Ayrıca, Lazlığın üstü kapalı tutulmaya çalışılması, bir kimlik olarak kamusal alanlardan dışlanmışlığını ve Lazların kimliklerini ifade etmede kendilerini baskı altında hissettikleri gerçeğini ortaya koymaktadır.

Vakıf senedinde, SİMA vakfının amaçları şöyle sıralanmıştır:

  • a) Borçka, Hopa, Arhavi, Fındıklı, Ardeşen ve Pazar ilçelerinde yaşayan,
  • b) Kökeni bu bölgeler olup ekonomik vesair sebeplerle yurdun çeşitli yörelerine dağılmış olan,
  • c) Bu bölgelerde benzer kültürlere sahip yurt dışında kalmış yerleşim birimlerinde iken savaşlar ve savaş sonrası göç sebebi ile yurdun çeşitli yörelerine yerleştirilen,
  • d) Yukarıda üç bölümde sayılan özelliklere sahip olup halen yurt dışında bulunan,vatandaşlar arasında;
    • Ekonomik ve sosyal dayanışmayı sağlamak,
    • Müşterek kültür ile örf ve adetleri yaşatmak,
    • Eğitim, sağlık, spor ve turizm alanlarında gelişmesine katkıda bulunmak, yörenin özgün amaçlarına varmak için kurulmuştur”[34] denilmektdir.

Açıkça bir Laz vakfı olduğunu belirtmeyen Vakıf, hedef aldığı grubu coğrafı tanımlarla belirleyerek üstü örtük dahi olsa Lazlığı temel aldığı görülmektedir.

Ayrıca, SİMA Vakfı tarafından üç ayda bir SİMA adlı bir dergi yayınlanmaktadır. Dergide Laz dili, kültürü ve tarihiyle ilgili gelen konular işlenmektedir.[35]

Lazlar tarafından Türkiye’de ve Türkiye dışında gerçekleştiren birbirinden bağımsız örgütlenmelerin ortak amacı Laz dili ve kültürünü korumak ve geleceğe taşımak olmuştur. Lazların kendi dinamikleri ile oluşturdukları dernek ve vakıflarla çıkardıkları yayınların ana dillerini korumak gibi aynı amaçları paylaşması, farklı ya da aynı coğrafyalarda ancak farklı dil ve kültüre sahip olan toplumların tarihleri, üretim süreçleri, örgütlenme biçimleri, gelecekten ve içinde yaşadıkları toplumdan beklentilerinin farklılıklara sahip olduğunu, kendi iç dinamiklerine, tarihsel, sosyal ve kültürel gerçeklerine uygun özgünlükler taşıdığını göstermektedir.



[1] Tazık Z. Tunaya, Türkiye’de Siyasal Partiler: Mütareke Dönemi, cilt II., İletişim Yayınları, İstanbul, 1998

[2] Tunaya, a. g. e.

[3] Tunaya, a. g .e.

[4] Tunaya, a. g .e.

[5] Lazoğlu, Fahri, Lazuri Alboni, Lazuri Ç’aralepe, Parpali 1, Gundelfingen, Federal Almanya, 1984

[6] A. g. e.

[7] Koçiva, Selma, Lazebura Birliğinin Hikayesi, http://www.lazebura.com/lazeburae.V/index.htm?cid=12

[8] Arhavili bir Edebiyat öğretmenidir. Lazcanın yazılı hale getirilmesi çabalarında önemli bir katkısı vardır.

[9] Fransiz Dilbilimci. Kafkas dilleri üzerine yaptığı araştırmalarla ünlüdür. Bu alanda çok sayıda yayını bulunmaktadır. 1930’larda bu çalışmalarından dolayı, İstanbul Üniversitesi tarafından kendisine Fahri Doktorluk ünvanı verilmiştir.

[10] Feurstein, W., “Mjora Yazı Kuruluna Açık mektup: LAZURİ ALFABE”, Kaçkar Kültür Çevresi-Güney Kafkas Dilleri ve Kültürleri için Enternasyol Cemiyet, Glatten, 15 Mart 2000

[11] Feurstein, W., a. g. e.

[12] Feurstein, W., a. g. e.

[13] Feurstein, W., a. g. e.

[14] Feurstein, W., a. g. e.

[15] OGNİ - Skani Nena, Laz Alfabesi, Sayfa 31, Sifteri Yayıncılık, İstanbul 1993

[16] Koçiva, Selma, Lazebura Birliğinin Hikayesi, http://www.lazebura.com/lazeburae.V/index.htm?cid=12

[17] Koçiva, Selma, Lazebura Birliğinin Hikayesi, http://www.lazebura.com/lazeburae.V/index.htm?cid=12

[18] Lazebura e. V. tüzüğü, Arbeitskreis Lazebura, Postfach 104026, 44145 Dortmund, Almanya

[19] Lazebura- Laz Dili ve Kültürünü Yaşatma ve Koruma Birliği yayın Organı, Sayı 1, Dortmund, Federal Almanya Cumhuriyeti, Mart 1988

[20] Oxvame, Sarpi-Batumi-Gürcistan Cumhuriyeti

[21] Oxvame dernek tüzüğü, Çev. Cemal Vanilişi, Sarpi-Batum

[22] Akman, Haşım, “Laz Enstitüsü Kuruluyor”, Aktuel dergisi, İstanbul, 1992, s. 66.

[23] Ogni, “Laz Vakfı Girişim Komitesi’nden Yüksel Yılmaz ile Görüşme”, Sayfa 7, İstanbul, Kasım 1993

[24] OGNİ-Skani Nena, “Çıkarken”, Sayı 1, Sayfa 2, Sifteri Yayıncılık, İstanbul 1993

[25] A. g. e.

[26] OGNİ-Skani Nena, “Çıkarken”, Sayı 1, Sayfa 2, Sifteri Yayıncılık, İstanbul 1993

[27] OGNİ-Skani Nena, “Okurdan Mektuplar”, Sayı 2,3,,4, Sayfa 2, Sifteri Yayıncılık, İstanbul 1993

[28] İstanbul 1 Nolu DGM, Esas No: 1993/415

[29] Memedali B. Beşli, “Tarihe Karşı Kısa Bir Tarih”, MJORA Lazepeşi Nena, Sayfa 16, Çiviyazıları Yayınevi, İstanbul 2000

[30] Metin Sever, Kafdağı’nın Bu Yüzü, Doğan Kitap, İstanbul 1999, s. 130.

[31] Sever, a. g. e.

[32] MJORA Lazepeşi Nena, Çiviyazıları Yayınevi, İstanbul, 2000

[33] Sever, a. g. e. S. 115.

[34] SİMA-Doğu Karadenizliler Hizmet Vakfı, Vakıf Senedi

[35] SİMA, Doğu Karadenizliler Hizmet vakfı, Kültür Sanat Edebiyat dergisi, Sonbahar 2000

   

 
Copyright © 2002-2024 Lazuri.Com | Telif Hakları saklıdır.