Uyarı:
Bu yazıda Lazca sözcükler için Alboni Font Kullanılmıştır
Windows\Fonts... dizininde Alboni Font olmayanlar karakterleri yanlış
görecektir bunun olmaması için Windows\Fonts dizinine
Alboni Font'u Buradan Download edebilirsiniz..
Ayrıntılı bilgi için LazuriPC
sayfamızı okuyunuz.
ĞVANDİ KÖYÜ YER ADLARI ÜZERİNE
Bir
halk içinde var olmak mı zor?
Bir
halkı var etmeye çalışmak
mı?
Osmzn PİZMA
Yer
adları, toplumların yaşadıkları topraklara kendi
dillerince yakıştırdıkları sözcüklerdir.
Bütün
toplumların yaşadıkları yerlere ilişkin
adlandırmaları söz konusudur. Lazlar da her toplum gibi
yaşadıkları topraklara; köylere, kasabalara, şehirlere,
bölgelere, ekip biçilen yerlere, otlaklara, yaylalara kendi yaşantılarına
uygun, anlamlı, tarihi gerçekleri yansıtan adlar vermişlerdir.
Bu adlar, yerin biçimine, bitki örtüsüne, insanlarda bıraktığı
izlere sıkı sıkıya bağlı, somut, tarihi
izdüşümleri olan, hayatın içinden doğan adlardır.
Bütün yerleşik halkların dillerinde olduğu gibi Lazca
yer adları da hayatın sıcak soluğunu taşımakta,
somut yaşama ilişkin mesajlar içermektedir.
Biz bu yazımızda Doğu
Karadeniz’de (Rize/Çamlıhemşin) yer alan bir Laz köyündeki yer
adlarını ele aldık. Eğer bütün bir Karadeniz’in doğu
ucu, incelenecek olursa, çok ilginç sonuçlar ortaya çıkacaktır.
Karadeniz’in doğu ucu araştırılmayı beklemektedir. Bu
coğrafyada sadece yer adları bağlamında yapılacak bir
araştırma bile yılları alabilecek ölçektedir.
ĞVANDİ
KÖYÜ
Çalışma
alanımız olan Ğvandi köyü, Rize’nin Çamlıhemşin ilçesine
bağlı 350 haneli bir köydür. Fırtına Vadisi’nin sol
yamacında kurulmuş; 2000 dolayında nüfusu ile orta büyüklükte
bir köy özelliği göstermektedir. Köy tamamen Lazdır. Köyde, halk
arasında Lazca’dan başka dil kullanılmamaktadır.
Köyün tarihi hakkında
bilimsel bir çalışma yapılmadığı için geçmişle
ilgili bütün bilgiler rivayetlere dayanmaktadır.
Köydeki ilk yerleşimin
250-300 yıl öncesine dayandığı tahmin edilmektedir. Yerleşimin
ilkin 20-30 aile tarafından yapıldığı, bu ailelerin 40
kadar yük hayvanı ile köye girdiği söylentisi vardır.
Lazlar M.S 3. yüzyılda Hıristiyanlığı
kabul etmişler, Trabzon'un Osmanlı İmparatorluğu tarafından
alınmasına kadar Hıristiyan kalmışlardır.
XVII. Yüzyıldan sonra Lazistan’a (Bu bölgeye Osmanlı ödeminde
bu isim verilirdi.) gönderilen din adamları eliyle Lazların Müslümanlaşması
gündeme gelmiştir. Köyde Hıristiyanlık döneminden kalan bir
ibadethanenin kalıntısı mevcut değildir. Ancak, köyün güney
yamacında, sarp kayanın bulunduğu yere Oxvame (Dua yeri, tapınak)
adı verildiğine göre burada Hırıistiyanlık döneminden
kalma bir ibadethane kalıntısı bulunmalıdır. Bugün köyde
ibadethane olarak iki cami bulunmaktadır.
Yirminci yüzyılın başlarında köy halkının
yaşadığı sarsıcı olaylar, halkın belleğinde
hala yaşamaktadır. I. Dünya Savaşı'nda köy halkı,
Xandağı’nın arkasındaki ıssız, bakir arazilere sığınmıştır.
Köy, Rusların yerleşmelerini engellemek için, Türk askerleri tarafından
tamamen yakılmıştır. Köy, sekiz ay kadar boşaltılmış
vaziyette kalmış; halk, bu süre içinde göçmen hayatı yaşamıştır.
Hayat, görece normale dönünce, köye geri dönüş başlamış,
köyde karakol kuran Rus askerleri ile Ekim devrimine kadar iç içe yaşanmıştır.
Lazcası, Ğvandi olan
köyün adı, 1958?, yılında çıkarılan bir yasa gereği
"Çayırdüzü" biçiminde Türkçeleştirirlmişitr.
Bu tarihten önceki tüm resmi kaynaklarda köyün adı, "Ğvandi"
olarak geçmektedir. Önceleri (Atina) Pazar ilçesine bağlı olan köy,
1958 (?) yılında Çamlıhemşin'in ilçe olmasıyla buraya
bağlanmıştır.
1960’lar öncesi kapalı ekonomi hakimdi. Bu
gün, pazar için üretim söz konusudur.
Köyün temel geçim kaynağı çaydır. Çay tarımı öncesinde, Kaçkar dağlarının kuzey
yamaçlarında yaygın olarak yaylacılık yapılırdı.
Yaylacılık, çay tarımının yaygınlık kazanması,
çayın tek geçim kaynağı haline gelmesi ile birlikte tedrici
olarak azalmıştır. Bugün bu faaliyet, ekonomik değeri
olmayan yarı tursitik bir nitelik kazanmıştır.
Köydeki
üretim tekniklerinde küçük değişiklikler olsa da, üretilen
maddeler, yüzyıllar boyu aynı kalmıştır. Ürünler,
aile içinde tüketilirdi. Tüketimden arta kalanlar ise, aileler veya yakın
köyler arasında takas yoluyla pazarlanırdı. Yalnız, tuz ve
gaz gibi maddeler, balta, kazma vb. aletler pazardan satın alınırdı.
Aile içindeki ihtiyacı karşılayacak kadar, mısır,
arpa, fasülye, kara lahana, kabak, tütün, üzüm, meyve, kendir üretilen
yaygın tarımsal ürünlerdi.
Arıcılık
ve hayvancılık da, çay tarımı öncesinin temel tarımsal
faaliyetleri arasında başı çekiyordu. Hemen her ailede kıl,
yün ve kendirden dokumacılık faaliyeti mevcuttu. Her ailenin en az 20
kadar küçük baş, 5-6 tane büyük baş hayvanı bulunurdu. Köylü
kendi çorabını, kazağını, ceketini (çuha), gömleğini,
pantalonunu, ayakkabısını (çarık) kendisi üretirdi. Bugün
ise, çaydan elde edilen gelirle, yağ, yumurta, mısır, hayvan
yemi, mevye vb. pazardan satın alınmaktadır.
1960
sonrasında çay tarımına geçilmiş, bu geçiş,
geleneksel üretimi büyük oranda tasviye etmiştir. Bir endüstri
bitkisi olan çay, tamamen pazara yönelik bir üründür. Çayla birlikte pazar
ilişkilerinin hakim olmaya başlaması geleneksel davranış
ve yaşam biçimlerinin yok olmasına ve pazar koşullarına göre
yeniden biçimlenmesine neden olmuştur. Çay tarımının
Lazlar ve diğer yöre nüfusu üzerinde yarattığı sosyal, kültürel,
politik vs. etkiler başlı başına bir araştırma
konusudur.
Çay tarımının yaygınlaşmasından
sonradır ki gelenekksel üretim; hayvancılık, arıclık,
aile için üretim büyük oranda zarar görmüştür. Mısır,
kendir, kabak, meyve vb. üretimi, dilde-edebiyatta yansımasını
bulan kendi kültürünü yaratmıştı. Bu üretim biçiminin
bozulması, köyün kültürel, doğal
yapısında değişiklere neden olmuştur. Hayvancılığın
azalması, hayvan gübresinin azalması demekti. Hayvan gübresi yerine
suni gübrenin kullanımı, biyolojik dengenin bozulmasına neden
olmuş, bundan da en büyük zararı arıcılık görmüştür.
Suni gübre, dereleri kirletmiş, bu durum, doğal balık yaşamını
felce uğratmıştır. Bugün artık derelerde balık
yok denecek kadar azdır. 30-40 sene öncesine kadar, köyün çevresini kuşatan
gür ormanlarda, yaban domuzu, vaşak, ayı, kurt, dağ keçisi, tavşan,
gelincik, karaca, göç etmeyen 30'a yakın kuş türü yaşamaktaydı.
Tarlalardaki mısırdan, kabaktan, fasülyeden vb. bu vahşi
hayvanlar da nasiplenirlerdi. Bu hayvanlar, besin zincirindeki temel halkalar
kopunca, ağır kış şartlarında yiyecek sıkıntısından
dolayı yaşama savaşı vermektedirler.
Halkın bir başka geçim
kaynağı da gurbetçiliktir. Cumhuriyet öncesinde Rusya'ya gurbete
gidilirdi. Gurbetçilik, 1877-78 Osmanlı-Rus savaşı ile önem
kazanmış, Rusya'nın yöre halkına gösterdiği özel
ilgiden birkaç aile zengin olmuştur. (Kopidiler) 1939 yılında
eski Sovyetler Birliği ile sınır kapısı kapanınca
10 kadar insan, Sovyetler Birliği'nde kalmış, bu güne kadar bu
kişilerden hiçbir haber alınamamıştır.
Bugün beş aile yurt dışında olmak üzere yaklaşık
100 aile sürekli-geçici olarak köy dışında, esnaf, memur ya da
işçi olarak yaşamını sürdürmektedir.
Köyde marangozluk, taş
ustalığı, sepetçilik, değirmen yapımcılığı,
kiremit üretimi, ev dokumacılığı, boya üretimi, hızarcılık
vb. zanaatler mevcuttu. Ancak, değişen üretim biçiminden bu
zanaatler de zarar görmüşlerdir. Marangozluk, yeni araç ve tekniklerle
varlığını sürdürmekte, diğer zanaatler ölmüş
ya da ölmek üzeredir.
Rakamlar kesin olmamakla birlikte,
okuma yazma oranı 1949'a kadar %1, 1953'de köy ilkokulunun
açılmasıyla bu oran göreceli olarak % 90'lara kadar çıkmıştır.
Ancak, okuma-yazmadaki % 90’lık oran kağıt üzeridedir.
Gerçekte köye günlük gazete bile girmemektedir. Köyün bir kütüphanesi
yoktur. Okuma yazma, köy evlerinde en az yapılan faaliyetttir.
Köyde iki ilkokul mevcuttur. Üniversite ve yüksekokul mezunu kişi
sayısı 20-30 dolayındadır. [Devamı»]
[1]
[2] [3]
[4]
|