"KARADENİZ SATILIK DEĞİLDİR"
Devrim Şahinbaş
Pazar - Birgün
|
Doğu
Karadeniz Bölgesi'nde yaklaşık 15 yıldır Karadeniz'e sahip çıkmak isteyenlerle,
iktidar arasında bir kavga-mücadele sürüyor. Doğu Karadeniz Sahil Yolu ile
başlayan ve Fırtına Vadisi'nde yapılmak istenen hidro-elektrik santralları (HES)
ile devam eden Artvin'de siyanürlü altın arama çalışmaları ile hızlanan tartışma
bugünlerde doruğa çıktı. Artık bölgenin her noktasından tepki yükseliyor.
Rize'nin Pazar ilçesinde gerçekleştirilen "Yurttaş Buluşması" da bu tepkilerden
sadece biri. Buluşmayı organize eden "Karadeniz Satılık Değil Platformu" Sözcüsü
Yaşar Aydın'la bölgedeki gelişmeleri ve platformu konuştuk.
»Niçin bir
platform kurma gereği hissettiniz ve niçin "Karadeniz Satılık Değil" adını verdiniz? Yılardır
Doğu Karadeniz Bölgesi'nde gerek doğa tahribatı gerekse çay ve fındıkta yaşanan
olumsuzluklara karşı bir tepki ve bu tepkinin dile getirildiği platformlar ve
örgütlenmeler var. Ama bugün yaşamaya başladığımız süreç bunlardan çok daha
farklı ve kapsamlı. Bügün atılan adımlar gözü para hırsını bürümüş bir tüccarın
ya da yandaşlarına iş yaratma uğraşındaki politikacının attığı adımlar değil.
Düşünün aynı anda 500 civarında HES yapımı için ihale yapılıyor. Devlet bu
ihaleyi yaparken firmaya üreteceği enerjiyi 10 yıl boyunca satın alma garantisi
verirken 49 yıllığına da suyun kullanım hakkını veriyor. Kadastro geliyor ve
yüzlerce yıldır kullandığınız araziler orman diye elinizden alınıyor. Acaba
hükümet ormanları ve yeşili korumak için mi bunu yaptı derken gerçekleşen bir
yasa değişikliği süreci netleştiriyor. Yasaya göre konusu geçen arazilerde daha
önce Orman Bakanlığı'na ait olan yatırım izni Turizm Bakanlığı'na da veriliyor.
Yani orman diye elimizden alınan araziler, bir iki ay sonra orman vasfını
yitirdi diye yatırıma açılabilir.
Tüm bu
gelişmeler yetmezmiş gibi bölgenin en önemli kurumu olan ÇAYKUR'un
özelleştirilmesi iktidar partisi yetkilileri tarafından alıcıları ile birlikte
konuşulmaya başlıyor. Bunları yan yana koyduğunuzda ortaya çıkan fotoğraf,
bölgeyi satın almak için yanıp tutuşan uluslararası sermaye ve yerli
ortaklarıyla burayı satmak için uğraşan iktidardan başka bir şey değildir.
Fotoğraf böyle olunca bize düşen de hükümetin Karadeniz'in göbeğine diktiği "suyu, toprağı, çayı satılıktır" tabelasını söküp kocaman harflerle "satılık
değil" tabelasını çakmaktır.
»Platformun
geldiği aşamadan söz eder misiniz?
İlk
etkinliğimizi Pazar'da gerçekleştirdik. Burada su havzalarını koruyanlarla
ÇAYKUR'u bekleyen işçi temsilcilerini buluşturduk. Gelişmeden doğrudan
etkilenecek yerel yöneticilerle kadastro mağdurları yan yana geldi. Bu yan yana
gelişi hızla tüm bölgeye yaymak istiyoruz. Şavşat'ta yapılmaya çalışılan HES'le,
Ardeşen'in Işıklı köyündeki arazi kamulaştırılmasının ortak noktasının
sermayenin pervasız saldırısı olduğunun bilence çıkarılmasına uğraşıyoruz. Adı
ister platform ister başka bir şey olsun, önemli olan suyunu, toprağını ve
ekmeğini savunanların aynı cephede yer alması. Bu topyekûn saldırıya ancak böyle
karşılık verebiliriz.
»Başarı
şansı var mı?
Buralarda
toprak ve su hâlâ kutsaldır. Göç etmiş, yıllardır bölgeye uğramamış olsa bile
ata yurdunu satmaz bölge insanı. Satan ayıplanır. O yüzden "babalar gibi
satarım" diyeni sevmez. Analar gibi koruyanı makbuldur. Biz de bir ananın
çocuğunu koruduğu gibi toprağımızı, suyumuzu ve ekmeğimize sahip çıkacak
koruyacağız. Bu konuda bölgede yaşayanlardan yana hiçbir tereddüt taşımıyoruz.
Her etkinlikte söz alan yurttaşların tepkisi bunu gösteriyor.
Devrim Şahinbaş Pazar
***
Pazar
ilçesinde yurttaş buluşması
Karadeniz
Satılık Değil Platformu'nun organize Yurttaş Buluşması Pazar'da gerçekleşti.
Yaklaşık 200 kişinin katıldığı toplantı yapılan sunumlardan sonra müzik
dinletisi ve horonlarla son buldu. Toplantıda Platform adına Yaşar Aydın
konuşurken, Pazar Belediye Başkanı Hikmet Hatırnaz, Derelerin Kardeşliği
Platformundan Avni Ertaş ve Tek-Gıda İş Pazar Temsilcisi Metin Posta birer sunum
gerçekleştirdi.
"BİRLİKTE
MÜCADELE"
Başkan
Hikmet Hatırnaz yaşanan tüm gelişmelerin insana ve doğaya rağmen gerçekleştiğini
söyleyerek, "Ne kadastro çalışmalarında, ne HES'lerde ne de ÇAYKUR'da bölge ve
ülke insanının çıkarı gözetilmedi. Doğamız geri dönüşü olmayacak biçimde tahrip
edilirken, insanımız da kendi toprağında yaşayamaz hale getiriliyor" dedi.
Hatırnaz bu gelişmeler karşısında sessiz kalınamayacağının altını çizerek,
yöneticisinden, üreticisine, işçisine kadar birlikte mücadele etmesi gerektiğini
söyledi.
"Derelerin
Kardeşliği Platformu" adına konuşan Avni Ertaş ise su havzalarda başlayan
mücadele sürecini ve gelinen noktayı anlattı. Ertaş, "Her gün yeni bir HES
projesi ile karşı karşıya geliyoruz. Hiç atlamadan hepsinde yasal süreci
başlatıyoruz. Ama asıl olan bölge halkının mücadelesi. Duyarlılığın geliştiği
her yerde başarı kazanıyoruz" dedi.
"TAŞERON
SENDİKAYI PÜSKÜRTTÜK"
Tek-Gıda İş
adına konuşan Metin Posta ise bölgede yaşanan sendikal mücadelenin esas olarak
özelleştirme projesi olduğuna dikkat çekerek, "İşçilerimiz hiçbir dönem
karşılaşmadıklara kadar baskıyla karşılaştı. Sürgün, yer değiştirme gibi
tehditler yapıldı. İktidar partisi ve onun atadığı yöneticiler bu işin
öncülüğünü yaptı. Tüm bunlara rağmen taşeron sendikayı püskürtmeyi başardık.
Sırada ÇAYKUR'u satın almak için bölgeye gelecek olanlar" var şeklinde konuştu.
Etkinlik daha sonra genç müzisyenlerin ezgileri ve horonla son buldu.
Kaynak: Birgün Gazetesi»» - 07.10.2008 |