Papart Deresi´nde yapımı öngörülen Cüneyt 1-2-3-4
HES´leri için dava açılmış, HES´lerin bu vadiye büyük zararlar
vereceği vurgulanarak inşaatların durdurulması istenmişti. Rize
idare mahkemesi Papart Vadisi´nde kurulacak HES´lerin yasalara uygun
olmadığını vurgulayarak gerekçeli kararını önceki gün açıkladı.
Rize İdare Mahkemesi'nin vermiş olduğu karar üzerine bir
açıklama yapan Meydancık Belediye Başkanı Nihat ACAR şu
açıklamalarda bulundu; ”Biz başından beri Papart Vadisi'nde HES'e
karşı çıktık. Öncelikle Meydancık halkına birlik beraberlik
içerisinde mücadele ettikleri için, topraklarına, derelerine,
geleceklerine sahip çıktıkları için Meydancık Belediye Başkanı
olarak çok teşekkür ediyorum. Onlar böylesine dik durmasalar, karşı
çıkmasalar biz bu neticeyi alamazdık. Rize İdare Mahkemesi'nden
gelen karar ne kadar haklı olduğumuz bir kez daha gözler önüne
serdi. Bu karar Papart Vadisi'nin yeniden doğmasıdır.
Artvin'in vadileri Artvin'in damarlarıdır. Akan dereleri ise
kanıdır. Kanı olmayan insan nasıl yaşayamaz ise deresiz Artvin'de
yaşayamaz. Bu dereler bu vadiler olmasa Meydancık olur muydu? Papart
olur muydu? Bu güzelim yeşil ormanlar olur muydu? Bu cennet doğa
olur muydu? Onun için Papart Vadisi ve Deresi Meydancık yöresinin
temel direğidir. Deremizi aldıkları an biz burada yaşayamaz hale
geliriz. Suyumuzu kimseye vermeyeceğiz” dedi.
“Su Meclisi” adına Yönetim Kurul Üyesi Av. Bedrettin
Kalın, Meydancık Belediye Başkanı Nihat Acar ve Yeşil Artvin Derneği
Başkanı Nur Neşe Karahan ortak basın açıklamasında bulundu.
Cumartesi günü Yeşil Artvin Dernek Merkezi'nde yapılan basın
açıklamasında Hidroelektrik Santralleri (HES) ilgili yöre halkının
yasal hakları kullanarak açtıkları davada Rize İdare Mahkemesi'nin
verdiği gerekçeli yürütmeyi durdurma kararı kamuoyu ile paylaşıldı.
ÖZEL MÜTEŞBBİSLERİN DEĞİL, HALKIN HİZMETİNDE OLUNLAMALI!
Rize İdare Mahkemesin gerekçeli kararını okuyan Av.
Bedrettin Kalın Bu karar Türkiye'de çevreciler için emsal teşkil
edecektir bizim için çok önemlidir dedi.
Şavşat Meydancık Papart Deresi üzerinde yapılmak istenen
Cüneyt 1–2–3–4 HES'leri için Mahkemenin açıkladığı gerekçeli kararla
HES' lerin yapımı durdurulmuştur. A. Kalın doğadaki tahribatın
bölgede yaşayan halkın haklı itirazlarıyla da hukuk karşısında
haklılığı tespit edilmiştir. Bizler her zaman hukuktan yana
mücadelemizi devam ettireceğiz hukukun verdiği karara saygılıyız.
Yöre halkını HES lere karşı yapılan
direnişlere itirazlara karşı İlin valisi kaymakamı bürokratları
seçilmiş belediye başkanlarına halka baskı kurarak adeta özel
müteşebbisin adamları gibi tavır sergilemeleri çok üzücüdür. Onlar
devletin idarecileridir. Yasal olarak bulunduğu bölgenin yöre
halkının hizmetindedir bunu unutmasınlar.
Av Bedrettin Kalın açıklamasında Çevre ve Orman Bakanı
Sayın Veysel Eloğlu'nun Erzurum'daki bürokratlara toplantıda talimat
vererek HES konusunda kolaylaştırıcı tavır sergilenmeli HES'lerin
yapılmasındaki engellerin ortadan kaldırılması istemişti. Kamuoyunun
dikkatine sunmak istiyorum. Yargının vermiş olduğu karar valiyi de
kaymakamı da, Bakanı da bağlar konu bu kadar açıktır. Bizler
çevresel sorunlarda halkımızı bilinçlendirerek doğamızı koruyacağız”
dedi.
HES'LERDE HUKUKİ HAKLILIĞIMIZ TESCİL EDİLDİ!
Yoğun tartışma ve sivil toplum muhalefet ve mücadelesi
ile başlayan ve giderek, söz konusu mücadelenin ülkenin her tarafına
yayıldığı nehir tipi hidroelektrik santrallerle ilgili olarak,
Fırtına vadisi projesi, Fındıklı Paşalar Hes Projesi, Senoz Uzundere
I-II Hes Projeleri İkizdere Dereköy Regülâtörü ve Demirkapı Hes
Projesinden sonra Meydancık Beldemiz sınırları içinden akmakta olan
Papart Deresi üzerinde 2015 metre kotlarından başlayarak inşa
edilmek istenen Cüneyt-I-II-III-IV Hes Projeleri için de Rize İdare
Mahkemesi karar vermiş olup, verdiği gerekçeli yürütmeyi durdurma
kararını siz değerli kamuoyu ile paylaşıyoruz.
Mahkemenin verdiği bu karar ile daha önce açıklanan
projeler için verdiği kararlar birbiri ile de uyumludur. Bu yönü ile
HES'lerin ÇED raporlarının birbiri ile benzer hatta copy paste
olduğu da ortaya çıkmış olup, bu anlayışla hazırlanan Hes projelerin
tümünün de yargı kararları ile önüne geçilebileceği anlaşılmıştır.
Çünkü gerek Cüneyt I-II-III-IV HES'lere dair bu karar,
gerek diğer projelere dair verilen kararlarda ortak olarak ortaya
çıkan yürütmeyi durdurma gerekçelerinde dikkat çeken husus;
Nehir tipi Hidroelektrik Santralleri´nin planlama
aşamasında sürecin eksik işletildiğine vurgu yapması,
Uygulama sürecindeki yanlışlıkları değerlendirmesi,
Çevre Kanunu´nun temel ilkelerinden olan "Sürdürülebilir
Kalkınma İlkesi´nin ne olduğu ve ne şekilde uygulanması gerektiği
bildirmesi,
Mevcut HES uygulamalarıma dair ÇED raporları, hatta ÇED
Yönetmeliği ve eksik olan diğer mevzuat düzenlemelerini de içeren ve
değerlendiren bir karar olması yönü ile
Somut olarak Tüm Türkiye´deki HES projeleri açısından
diğer kararlar gibi emsal oluşturabilecek bir karardır. Çevre ve
Orman Bakanlığı´nın Çevre´ye olan yaklaşımını ve hemen her türlü
çevreye etkisi olabilecek yatırımlara getirdiği çok değerli
yaklaşımlarla, ülkedeki yargıya taşınmış tüm çevre sorunlarına
ilişkinde emsal olabilecek bir karar niteliğindedir.
Rize İdare Mahkemesinin bu kararlarından idarenin ders
çıkarması gerekmekte olup, bu kararları dikkate alarak derhal
bölgedeki HES uygulamalarının durdurulması, işleyen ÇED süreçlerini
durdurması ve önce su kaynaklarımızın havza bazında planlamasını
yapmak zorundadır. Mahkeme kararlarını görmezden, duymazdan gelerek
ÇED süreçlerini devam ettirmesi halinde idare hakkında, idarenin
ilgili kamu görevlileri hakkında tüm Karadenizliler suç duyurusunda
bulunacaktır.
Mahkeme kararlan ile ortaya çıkan husus, söz konusu HES
faaliyetlerin şeklen yasal olduğu ama meşru olmadığıdır. Mahkemenin
kararlarında öne çıkan başlıkları sıralarsak, Mahkeme;
Anayasanın 17.maddesi gereği herkesin yaşama, maddi ve
manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip
olduğunu,56.maddesi ile de herkesin sağlıklı ve dengeli bir çevrede
yaşama hakkına sahip olduğunun düzenlendiğini, Çevreyi korumak ve
geliştirmenin devletin ve vatandaşların ödevi olduğuna vurgu
yaparak;
4856 sayılı Çevre
ve Orman Bakanlığı Kuruluş ve Teşkilat Kanununda,
Çevre ve Orman Bakanlığı´nın çevrenin korunması,
kirliliğin önlenmesi ve iyileştirilmesi için prensip ve politikalar
tespit etmek, programlar yapmak, bunların uygulama esaslarını
belirleyip, gerekli önlemleri alarak sürdürülebilir kalkınma ilkesi
çerçevesinde çevreye olumsuz etki edecek her türlü
plan, program ve projenin/ayda ve maliyetleri ile
çevresel olguların ortak bir çerçevede değerlendirecek çevresel etki
değerlendirmesi ve stratejik çevresel etki değerlendirmesi
çalışmasını yapma, dengeli ve sürekli kalkınma amacına uygun
ekonomik kararlarla ekolojik kararların bir arada düşünüldüğü,
rasyonel kaynak kullanımını sağlamak üzere kalkınma planları, bölge
planları temel alınarak çevre düzeni planları hazırlamak, su
kaynakları için koruma ve kullanma planları yapmak, kıta içi su
kaynakları ile toprak kaynaklarının havza bazında bütüncül
yönetimini sağlamak görevleri olduğunu,
2872 sayılı Çevre
kanunu´nun 1. maddesinde;
Kanunun amacının bütün canlıların ortak varlığı olan
çevrenin, sürdürülebilir çevre ve sürdürülebilir kalkınma ilkeleri
doğrultusunda korunmasını sağlamak olduğu,
Aynı kanunun 3.maddesinde;
Çevre korumasında genel ilkelere yer verilmiş olduğu,
karar alma süreçlerinde sürdürülebilir kalkınma ilkesinin
gözetilmesi, yapılacak ekonomik faaliyetlerin faydası ile doğal
kaynaklar üzerindeki etkisinin sürdürülebilir kalkınma ilkesi
ışığında uzun süreli değerlendirilmesi ve çevre politikalarının
oluşmasında katılım hakkının esas tutularak, bakanlık ve yerel
yönetimler, meslek odaları, birlikler, sivil toplum kuruluşları ve
vatandaşların çevre hakkını kullanacakları katılım ortamının
yaratılmasının da genel ilkeler içerisinde yer aldığı,
Aynı kanunun
9.maddesinde ise;
Doğal çevreyi oluşturan biyolojik çeşitlilik, ve bu
çeşitliliği barındıran ekosistemin korunmasının, ülke fiziki
mekanında sürdürülebilir kalkınma ilkesi, koruma kullanma dengesi
gözetilerek bölge ve havza bazında çevre düzeni planlarının
yapılması (m gerektirdiği), ulusal mevzuat ve taraf olduğumuz
uluslar arası sözleşmelerle koruma altına alınmış, koruma statüsü
kazandırılmış alanlar ve ekolojik değeri olan hassas alanların her
türlü ölçekteki planlarda gösterilmesinin zorunlu olduğunu, Aynı kanunun
10.maddesinde ise;Gerçekleştirilmesi planlanan faaliyetler nedeni
ile çevre sorunlarına yol açabilecek faaliyetlerin; Çevre Etki
Değerlendirme Raporu(ÇED raporu) ya da Proje Tanıtım Raporu
hazırlamasını gerektirdiği, ÇED olumlu yada ÇED gerekli değildir
kararı alınmadıkça hiçbir izin teşvik onay ile yapı ve kullanım
ruhsatı verilemeyeceği, yatırıma başlanamayacağı ve ihale
edilemeyeceği... Denildikten sonra,
Sürdürülebilir
Kalkınma ilkesinden bahsedilmiştir: "Sürdürülebilir kalkınma" ile
"Sürdürülebilir Çevre" kavramlarının idareler tarafından sadece bir
temel ilke olarak kabul edilmesi yeterli olmayıp, bu ilkelerin
idareler tarafından özümsenerek, bütün faaliyetlerinde korunması
için önem ve özellik atfedilerek hayata da geçirilmesi, kamu
idareleri tarafından temel bir politika olarak kabul edilen bu
ilkelerin eylem ve işlemlerinde kendine yer bulamaması halinde ise
bir söylem olarak dile getirilen bu ilkeler esasında
özümsenmemiş,mevzuat hükümleri arasında kaybolmuş ilkeler olarak
kalmaya mahkum olacaklardır " denmiştir.
|
Devamla mahkeme; "Bu anlamda, her bir projenin nasıl bir
çevresel etki yaratacağının, hem yatırımların desteklenmesi hem de
sürdürülebilir kalkınmanın sağlanması ,hem de yaşanabilecek çevresel
sorunların kabul edilebilir bir sınır içinde tutulması gerek Çevre
Kanun´ nunda gerekse de ÇED Yönetmeliğinde bir sisteme
bağlanmıştır..." denilerek devamla; "ÇED Sürecine sadece uygulanması
gereken formatsal
bir süreç olarak bakılması ve yatırımcı şirket tarafından yerine
getirilmesi gereken bir prosedür olarak görülmesinin, Çevre Kanunu
ve ÇED Yönetmeliği ile belirlenen ve ulaşılmak istenen hedefe aykırı
olacağı" ifade edilmiştir.
Mahkeme; "ÇED Sürecinin formata bağlanmış, soyut
taahhütlere dayalı prosedür el bir işlem olmaktan çıkarılarak,
planlanan yatırım ile bu yatırımın hayata geçirileceği alanın gerçek
verilerine ulaşılması, süreci yönlendirici bilgilerin bizzat idare
tarafından arazi üzerinden alınarak güncel ,reel ve somut verilerin
toplanması,bu sürece ilgili kurumların konuda uzman elemanlarının
katılımının sağlanması,incelemelerin sadece proje dosyası üzerinden
yatırımcı şirketin sunumları ile değil,bizzat idare tarafından proje
sahası üzerinde yapılan verilerle yapılması,aynı vadi/su havzası
üzerinde benzer birden çok projenin planlanması durumunda,bunun
idare tarafından bir plana bağlanarak,çevresel zorlamanın ve kabul
edilebilir bir çevresel maliyetin hesaplanması,projelerin
sayısı,kurulma yer ve zamanı,doğanın diğer faydalı kullanımları ve
insan ve diğer canlıların yaşam alanlarının bundan ne düzeyde
etkileneceğine ilişkin kuvvetli tahminlerin yapıldığı bir
planlamanın yapılması gerektiği,söylenmiştir.