Türkiye, uzun bir
bekleyişin ardından bugün resmen Kyoto Protokolü'nün parçası oldu. Protokolün
hedefi sera gazı salımlarını azaltmak. Herkesin, bu kötü gidişe dur diyebilmek
için yapabileceği bir katkı var. Örneğin televizyonu kumandadan değil,
düğmesinden kapatın, bir yılda 32.91 kg daha az korbondioksit salımı olsun.
Türkiye bugün küresel iklim değişikliğiyle mücade için oluşturulan tek
uluslararası girişimin bir parçası oldu. Uzun bir bekleyişin ardından Türkiye
2009 başında Kyoto Protokolü’ne katılmaya karar vermiş, ilgili kanun
TBMM’de onaylanıp BM’ye yollanmıştı. Prosedürün tamamlanlaması için gereken
90 günlük süre bugün doldu.
KYOTO PROTOKOLÜ NEDİR?
Kyoto Protokolü, küresel iklim değişikliğiyle mücadele etmek için,
Birleşmiş Milletler'in 1997'de Japonya'nın Kyoto şehrinde düzenlediği çevre
toplantısında katılımcı hükümetler tarafından kabul edilen bir anlaşmadır.
Protokole göre gelişmiş ülkelerin sera etkisi yaratan gazların salınımını 2008 -
2012 yılları arasında yüzde 5.2 düşürmelerini öngörüyor.
Birleşmiş Milletler verilerine göre, 2001'den itibaren 84 ülke anlaşmayı
imzaladı, 34 ülke onayladı. En son
Rusya'nın 18 Kasım 2004'te katılmasıyla 90 gün sonra 16 Şubat 2005 tarihinde
protokol yürürlüğe girdi. Ancak bağlayıcılığı olmadığı için bu anlaşma
sonrasında gaz salınımlarında küresel bir düşüş gözlenmedi. Dünya'da tek başına
sera gazı salınımının yüzde 25'inden sorumlu olan Amerika, ve yüzde 1,5'undan
sorumlu olan Avustralya Kyoto Protokolü'nü imzalamayacağını duyurdu. Böylece
protokol işlemeye başlamadan büyük yara aldı. Çevreci Örgütler, başta Amerika
olmak üzere gelişmiş ülkelerin Kyoto Anlaşması'na imza atmasını ve kurallarına
uyması gerektiğini savunuyor.
TASARRUF ÖNERİLERİ
KÜÇÜK ÇÖZÜMLER, BÜYÜK ETKİLER:
Televizyonu kumandasından değil de düğmesinden kapatarak, bir yıl boyunca 32.91
kg daha az korbondioksit salımı elde edilebilir. Plazma TV lüksünden
vazgeçemeyenlere de öneri açık: ‘LCD kullan, CO2 salımı yüzde 25 azalsın’.
Masaüstü bilgisayarın, dizüstü bilgisayarına oranla beş kat daha fazla
korbondioksit salımına neden olduğu da raporda yer alırken, gaz salımı en
yüksek elektrikli ev aletleri ise çamaşır kurutma makinesi, fırın ve su ısıtıcı
olarak belirleniyor.
Enerji verimli ampul tercih edilirse salım, yüzde 70 oranında azalıyor. Klima
yerine tavan fanı kullanılması halinde ise yüzde 91’lik CO2 salımının azalışı
gözlemleniyor. Rapora göre kömür kullanan aileler ise doğalgaz kullanabilseydi,
binlerce kilogram daha az gaz salımına sebep olacaklardı.
EGE İLK SIRADA: Türkiye’nin
tüm coğrafi bölgelerinden 2 bin 422 kişiyle yüz yüze görüşülerek yapılan
ankette, ekonomik faaliyetlerin ve gelir düzeyinin yükseldiği yerlerde, örneğin
Ege Bölgesi’nde korbondioksit salımı en üst noktayı görürken, doğuya gidildikçe
rakam azalıyor. Ulaşım kaynaklı kişi başı yıllık salım miktarlarında da Ege,
yine başı çekiyor; Güneydoğu’da minimum rakamlara rastlanıyor. Ev yaşamı
kaynaklı salımlarda Akdeniz’de en düşük, İç Anadolu’da en yüksek rakamlara
rastlanıyor. İklimin etkisiyle güneyden kuzeye artış gözleniyor.
TÜRKİYE TERMİK SANTRALA SARILDI:
Raporda en çok göze çarpan noktalardan biri Türkiye’nin ‘enerjiyi üretim
biçimi’. Rapora göre Türkiye’de 1990 yılından 2006’ya kadar geçen 16 yılda
hidroelektrik enerji kurulu gücü iki kat arttı: 13086 megavata ulaştı. Bu artışa
rağmen Türkiye’nin toplam elektrik üretiminde hidroelektrik enerjinin payı yüzre
40’tan yüzde 25’e geriledi. Türkiye çığ gibi büyüyen enerji ihtiyacı için kömür
ve doğalgazlı termik santrallara yüklendi. Termik santrallarının Türkiye’deki
toplam enerji üretimindeki payı yüzde 75’e dayandı.
TARIMSAL ÜRETİM AZ, ATIK ÇOK:
Bir diğer dikkat çekiçi nokta: 1990-2006 yılları arasında tarım sektörü
kaynaklı sera gazı salımlarda ciddi bir düşüş yaşandı. Atık kaynaklı salımlarda
ise rekor miktarda artış yaşandı. Katı atıkların çürümesiyle atmosfere yüksek
oranda metan içeren ‘çöp gazı’ salınıyor. . Bir birim metan gazı,
karbondioksitten 24 kat daha etkili bir sera gazı.
AVRUPA’DA YEDİNCİYİZ:
Türkiye kişi başı korbondioksit salınımı düşük ancak nüfus gücü nedeniyle toplam
salım miktarı yüksek bir ülke. 2006 yılı korbondioksit salım değerleri
kıyaslandığında Türkiye toplam salım hacmi sıralamasında 30 Avrupa ülkesi
arasında yedinci sırada yer alırken kişi başı salım sıralamasında sondan bir
önceki sırada.
Kyoto ile neler değişecek?
Türkiye'nin durumu
Türkiye çerçeve sözleşmenin imzaya açıldığı Rio zirvesinde Başbakan
Süleyman Demirel tarafından üst düzeyde temsil edildiği halde sözleşmeye imza
atmadı. Bir OECD ülkesi olduğu için çerçeve sözleşmenin Ek-1 listesinde yer alan
Türkiye, sözleşmeyi imzalamak yerine listeden çıkmak için lobi yapmayı tercih
etti, ne var ki Ek-1 listesinden çıkarılmadı, ancak 2001 yılında Ek-2
listesinden çıkarıldı (Halbuki yükümlülük altına girmek için ek-1’de olmak
yeterlidir). Sözleşmeye imza atmadığı için Kyoto görüşmelerinde aktif olarak
müzakerelere katılmayan, bu yüzden de otomatik olarak Ek-B’ye girmediği için
Protokol dışı kalan Türkiye, bu şekilde Kyoto Protokolü’ne taraf olmadı ve
herhangi bir yükümlülük altına girmedi.
Türkiye küresel ısınma konusunda her zaman çok yavaş davranan, uluslararası
mekanizmaların çevresinden dolaşmaya ve zaman kazanmaya bir ülke oldu. İmzaya
açık olduğu süre içinde çerçeve sözleşmeyi imzalamamış, ancak 2004’de doğrudan
doğruya Meclis’ten geçirerek onaylandı. Sözleşmenin getirdiği en önemli
yükümlülük olan sera gazı envanterini ancak 2006 yılında, yani sözleşmenin
imzalanmasından 14 yıl sonra
Birleşmiş Milletler’e sunabilen Türkiye’nin, bu envanterle 1990-2004 yılları
arasında sera gazlarını 170 milyon tondan 357 milyon tona çıkardığı, yani yüzde
110 artışla rekor kırdığı ortaya çıktı. Bu rakamlarla yüzde 1,3’lük paya sahip
olduğu ve dünyanın en fazla sera gazı üreten 13. ülkesi olduğu ortaya çıkan
Türkiye sonunda bugün Kyoto Protokü'ne katıldı.
Haber Kaynak: Hurriyet.Com.Tr