Uyari: Bu sayfada Lazca sözcükler için "Alboni Font"(yazı karakteri) kullanılmıştır.
"Windows \ Fonts" dizininde Alboni Font olmayanlar karakterleri yanlış görecektir. Bunun olmaması için
Windows\Fonts dizinine
[Alboni Font'u buradan yükleyebilirsiniz].
Ayrıntılı bilgi için Lazuri Font ya da LazuriPC sayfamızı okuyunuz. |
OXVAME -1-
Esat Sarı Lazların yaşadıkları yerleşim birimlerinde "Oxvame" olarak adlandırılan birçok yer vardır.
Eskiden dua etme yeri, tapınma yeri olarak kullanılan "Oxvameler" , bugün fonksiyonları unutulmuş ve değişmiş olsa da bazıları hala insanlar üzerinde bir kutsallık ifade etmektedir.
"Oxvameler" genellikle yerleşim yerlerinin yakınlarındaki hakim tepelerin düz yerlerinde oluşturulurdu. Burada, insanları kötülüklerden koruduğuna inanılan büyük bir meşe ağacı "Mçüoni"[1] bulunurdu. Belli günlerde bu ağacın etrafında toplanan insanlar toplu ayinler yaparak tanrıları yardıma davet ederlerdi.
"Oxvameler" eski insanların toplumsal yaşamında önemli yer tutmakta idi. Günlük hayatı ilgilendiren önemli konularda burada yapılan toplantılarla ve tanrılardan gelecek işaretlere göre yaşama yön verilmekteydi. İlkbaharda toprağın ekilmesi sırasında, balık tutmak için denize açılmadan önce, hasat zamanı ürünün bol ve bereketli olması için v.b. gibi durumlarda ya da ibadet için ayrılan özel günlerde buralarda yapılan toplu ayinlerle, tanrıların rızası alınır, onlardan gelecek işaretlere göre sorunlara çözümler bulunmaktaydı.
Burada yapılan ayinlere "Oxvamu" denmekteydi. Oxvamu tanrılara kurbanların sunulması "Tisya meçamu" ile başlar ve çeşitli ilahiler eşliğinde yapılan danslarla "Oxoronu" devam ederdi.
Buradaki amaç, gökyüzünde yaşadığına inanılan tanrıları yere indirmek ve kendileriyle bütünleşmelerini sağlamaktı. Bunun için de; çeşitli dualar eşliğinde tanrılara kurbanlar sunulduktan sonra da el ele tutuşup bir halka oluşturarak horon oynarlardı. Eller gök yüzüne doğru kaldırılır, bugün anlamını bilemediğimiz "3i éi, méa méa" gibi efsunlu sözleri hep bir ağızdan söyleyerek meşe ağacının etrafında dönerlerdi. Bu tapınmalar bazen saatlerce, tanrıları yere indirene kadar sürebiliyordu. Tanrıların yere indiğini ancak özel yetenekleri olduğuna inanılan insanlar hissedebiliyorlardı. Tapınmalar esnasında bu kişilerin söylediklerine titizlikle uyulup, hareketleri dikkatle izlenerek, onların yaptıkları hep birlikte yapılmaya çalışılırdı. Hareketler ve tempo onun vereceği komutlara göre hızlanır ya da yavaşlardı. Böylece kendi aralarında bütünleşerek ortak bir ruh hali oluştururlardı. Ortamın mistik havasından fazla etkilenen bazı insanlar tanrıların biran önce gelip kendileriyle bütünleşmeleri için sabırsızlanır ve ayini yönetenlere yüksek sesle " Komoxûuyi?, Komoxûuyi?" "Geldi mi? geldi mi?" diye seslenerek durumu öğrenmeye çalışırlardı. Ayini yönetenler de duruma göre, gelmedi ise "Vamoxûu, vamoxûu" der ayin devam ederlerdi. Tanrıların yere indiği hissedildiğinde ise ayini yöneten kişi "Geldi" manasındaki " Komoxûu, komoxûu" diye yüksek sesle bağırarak herkesi harekete geçirirdi. Tanrıların yere indiğini öğrenenler "i i i i i i hu hu hu hu " diye bir haykırmayla (Gamayoxinu) coşar ve çılgınca tepinirlerdi. Bu coşku sarhoşluğu anında sevinçten kendinden geçenler, üstlerini yırtarlar, ellerine ne geçerse sağa sola savururlar. Bazıları da ellerini bırakarak halkadan çıkarlar ve ağaç dallarına tutunarak tepinmeye devam ederlerdi.
Lazlar, bugün hareketli yaramaz çocuklarına atalarının yaptıklarını hatırlar gibi "Ham bere tamli moklimeri ixoronams" "Bu çocuk ağaç dallarına tutunarak oynuyor" diyerek kendi aralarında espri yapmaktadırlar.
İşlevleri değişmiş olsa da bölgemizde oxvame olarak bilinen bir çok yer mevcuttur. Farklı kutsallıklar ifade eden bu oxvame lerin daha sonradan bölgede egemen olan dinlerin etkisiyle değiştiğini görmekteyiz.
Bina yapımına elverişli konumdaki bazı "Oxvame" yerlerine kilise , cami yada mezarlık gibi bölgede sonradan egemen olan dinlerin kutsal mekanlarına dönüştürüldüğünü görmekteyiz.
Bunlardan Pazar'ın Elmalık- Üuziüa Köyü'ndeki "oxvame" nin yerine önce kilisenin yapıldığı, İslamiyet'in kabul edilmesiyle kilise yıkılarak yerine mezarlık yapıldığı burada yaşayan insanlar tarafından anlatılmaktadır. Bugün orası kilise mezarlığı olarak anılmaktadır.
Ardeşen'in Şenyurt -Mexeniti Köyü'nde "Oüomöirada" olarak bilinen yerde yakın tarihlere kadar bayramlarda çeşitli şenliklerin yapıldığı anlatılmaktadır.[2]
Ardeşenin Salonöur Köyü'nde bulunan, dua tepe olarak anılan "Oxvamede" yakın tarihe kadar hocaların, yağmur duası yaptıkları köylüler tarafından anlatılmaktadır.[3] Yağmurun hiç yağmadığı yada sürekli yağmurların yağıp dinmediği zamanlarda buraya gelen insanlar, önce bir öküz kurban keserler, pişirip yedikten sonra yağmur duasına çıkarlardı. Eğer yağmur yağdırmak isteniyorsa, kollar kafa hizasına gelecek şekilde öne doğru uzatılır ve parmaklar aşağıya doğru sallandırılarak garip sesler çıkarılarak yağmurun yağışı taklit edilir; yağmurun dinmesi isteniyorsa avuçlar açık olacak şekilde eller, aşağıdan yukarıya doğru sallanırken "Eğali, eğali" diye topluca tempo tutarak yağmurun kesilmesi istenirdi.
Arhavi'nin Lome Köyü'nde ki "Oxvame" olarak anılan yerde bir kilisenin olduğunu görmekteyiz. Hopa'nın Azlağa Köyü'nde "Oxvame" olarak anılan yerde de bir kilisenin olduğu fakat bu kutsal mekânda Paganizim dönemine ait olduğu muhtemel olan tapınmaların yapıldığını görmekteyiz. Laz kadınları her yıl bahar başlangıcında burayı ziyaret etmektedirler. Hastalara şifa, yoksullara rızık, evlenemeyenlere koca, yürüyemeyen çocukların basıldığı düşünülerek yürümeleri için, sütü kesilen ineklerin sütünün geri gelmesi için, eşyalarını kaybedenler eşyalarının bulunması, çocukları olmayan eşler çocuklarının olması için v.b. gibi sorunları olanların şifa bulmak için ziyaret ettikleri anlatılmaktadır. Azlağa halkı özellikle dışardan şifa aramaya gelen, evlenemeyen bayanlara ; "Azlağuyi oxvame ar şiras cur noğame", Azlağa'daki oxvameden dilekte bulunan dullara, "Bir koca isteyene iki tane veriyor" diye iğneleyici sözler söyledikleri halk tarafından anlatılmaktadır.
Fındıklı'nın Arılı köyü ( Piéxala) içinde de "oxvame" olarak bilinen yüksek bir tepe mevcuttur.
[1] - İsmet Zeki Eyuboğlu. Tanrı Yaratan Toprak Anadolu, s.166, Der Yayınları ikinci baskı 1990
[2] - Mehmet Bodur, Niyazi Bodur, Kişisel aktarımları
[3] - Fatma AKKABA, Ali GÜLTEKİN' İN kişisel aktarımları
Devam edecek ... Lazuri.com / 04.05.2007 |