Uyari: Bu sayfada Lazca sözcükler için "Alboni Font"(yazı karakteri) kullanılmıştır.
"Windows \ Fonts" dizininde Alboni Font olmayanlar karakterleri yanlış görecektir. Bunun olmaması için
Windows\Fonts dizinine
[Alboni Font'u buradan yükleyebilirsiniz].
Ayrıntılı bilgi için Lazuri Font ya da LazuriPC sayfamızı okuyunuz. |
Konular
Horona Devam : Ogni
Laz vakfı tartışmaları devam etmekte ancak bir sonuç alınamamaktadır. Gün geçtikçe katılımcılar eksilmektedir. 1993 yılı başında Bugün Gazetesi`nin vakıfla ilgili çarpıtılmış, provakatif bir haberi bu noktada amacına ulaşır.1 İnsanlar terörize olurlar ve geri çekilirler. Bir yanda bir geri çekilme yaşanırken öte yanda Özgür Gündem`de birer ay ara ile yayınlanan iki yazı2 gönüllere su serper. Vakıf kurulamaz ancak en az vakıf kadar önemli bir dergi doğar bu süreçten: Ogni3
Derginin ilk sayısı 1993 Kasımında yayınlanır. Yerli ve yabancı basından buyük ilgi gören Ogni, aynı ilgiyi Devlet Güvenlik Mahkemesi savcılarından da görür. Toplatma talebi yedek hakimlikçe reddedilen savcılık makamı, karara itiraz ederek derginin toplatılmasını sağlar. Ogni`nin toplatılması iki yönlü bir etkiyi açığa çıkarır. Toplatılma kararının duyulması ile dergi daha da popüler olur. Ama öte taraftan okur da terörize olur, dergiyi okumayı bırakın, elinde tutmaya çekinir. Öyle ki toplatılma kararına kadar dergiye gelip giden vakıf süreci katılımcıları dergiden ayaklarını keserler ve trajikomik davranışlar sergilerler.
Vakıf sürecine katılan avukatlardan bazıları vekalet almaktan bile imtina ederler.4 Dergide hazırlık soruşturmasının takipsizlik kararı ile neticelenebileceği düşüncesi de varken “sırası ile” ilk üç yazı5 gerekçe gösterilerek hakkımızda bölücük suçlaması ile dava açılır. Tarihi bir davadır bu. Yetmiş yıllık cumhuriyet tarihinde bir Laz ilk kez Laz`ım dediği için yargılanır. Savunmada şu husus vurgulanır:6 Kendisini Türkiye mozaiğinin bir unsuru olarak gören isim ve türkülerini söylemek, dilini kullanmak şeklinde somutlaştırılan üç hak için meşru zeminlerde mücadele edilmesini isteyen bir dergi “bölücülük” propagandası yapmaz, yapamaz. Davayı açan savcılık makamı, davanın sonunda beraat ister.
Mahkeme de beraate karar verir. Adeta Ogni`yi tasvip ederek: Sonuç olarak suça konu her üç yazıda Laz olarak adlandırılan vatandaşlarımızın ayrı bir ulus olarak ayrı bir devlet kurmaları gereğinin vurgulanmadığı, tam tersine Laz kökenli vatandaşların Türkiye mozaiğinin bir parçası olduğunun açıklandığı ancak bununla beraber, Laz kökenli vatandaşlarımızın da bir dili olduğu, bu vatandaşların dillerini özgürce kullanmaları, türkülerini söylemeleri ve atalarından kalan isimlerle çağrılmaları için meşru zeminlerde mücadele yapılması gerektiğinin anlatılmaya çalışıldığı ancak kanun unsurları 3713 sayılı kanunun 8/1. maddesinde yazılı Türkiye Cumhuriyeti devletinin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğünü bozmayı hedef alan propaganda yapmak suçunun kanuni unsurlarının oluşmadığı, bu düşünce babında yani bölünmek anlamında taraftar kazanmaya yönelik bir amaç içinde bulunulmadığı, yazının kültürel kimlik ile ilgili bir dileği dile getirdiği sonucuna varılmış ve açıklanan sebeplerle kanuni unsurları itibari oluşmayan suçtan sanığın beraatine karar vermek gerekmiştir.7
Buna rağmen dava süreci (Kasım 93 – Nisan 94) zor ve yıpratıcı bir süreçtir. Derginin iki ve üçüncü sayılarıtoplatılma endişesine rağmen çıkartılmıştır. Bu zorlu süreç beraatle birlikte atlatılmış derginin yayınında bir süreklilik sağlanmış ancak görev değişimi sırasında ve maddi konularda duyulan sıkıntı artmıştır. Bu sıkıntıları gidermeye yönelik yapılan toplantılarda beşinci sayıdan sonra görev değişimi kararı alınır.8 Bu karar altıncı sayıda yerine gelecektir. Ancak bu karar yerine getirilmez ve Ogni`nin altıncı sayısı (siz bunu 5+1 diye de okuyabilirsiniz) şekil ve içerik açısından değişmiş9bir şekilde, derginin yasal sorumlusundan habersiz çıkartılır. Bunun neden yapıldığını düşündüğümüzde aklımıza iki sebep geliyor. Birincisi, beşinci sayıdaki samimi bir dergi olma çabasına bir cevap verme düşüncesi, ikincisi de “dergi bir sayı daha çıksın da ne olursa olsun” anlayışı. Eh, abartılı bir benzetme olacak belki ama “devrim kendi çocuklarını yer” derler... Ve Ogni`nin yayın hayatı son bulur.
1- Bugün Gazetesi bu yalan haberi nedeni ile dava edilmiştir
2- Aksamaz, Lazlara Gülmenin Dayanılmaz Hafifliği, Özgür Gündem, 15 Haziran 1993;Yaşadıkları Coğrafyanın Otoktonları:Lazlar, 15 Temmuz 1993
3- Ogni`nin isim babası Mecit Çakırusta`dır
4- Burada Ahmet H. Kırım`ı tenzih ediyoruz
5- Çıkarken: Kendine / Kendin Olma Bilinci Üzerine Düşünceler, Sarigina Beşli:Dil,Kültür, Kimlik Sorununa Kısa Bir Giriş, Ç'ut'a Noxlams.
6- İstanbul 1 Nolu DGM`de yapılan savunmadan, Dosya No: 1993/415, daha fazla bilgi için bkz. Karar: Ogni Beraat Etti....Ogni, Sayı 5, Sayfa 45, İstanbul, Temmuz-Ağustos 1994
7- ags. Sayfa 46
8- ags. Sayfa 1
9- Mecburi uzunca bir dipnot: 5+1 . Ogni`deki şekli değişikliğe bir sözümüz yok. Ancak içerik düşündürücü.Her ne kadar Kemalist olsada Toktamış Ateş`in kısmi objektif yaklaşımlar sergileyebileceğini dolayısıyla konuk yazar olarak Ogni`de yazmasını anlayabiliriz.(Ogni, Sayı 6, Sayfa 5, Eylül-Ekim 1994). Fakat içinde '' Yüce Türk Milletine '' gibi şoven bir terminoloji`nin ürünü ibarelerinin kullanıldığı bir bildirinin Ogni`de yayınlanmasını Kafkasyalılık Bilinci`nin gelişmesine katkı olarakmı adlandıracağız ? (agz.Kafkasya Çeçen Dayanışma Komitesi Basın açıklaması, Sayfa 19) İşin daha ilginci bir yanda bu bildiriyi yayınlarken öte yanda yeltsin`in samimiyetten uzak riyakâr bir mesajı`nın yayınlanmasıdır.(ags.''yeltsin:Kafkas Halkları Kahramanca Mücadele Etmişlerdir....''Sayfa 14 ) Dikkati çeken bir ayrıntı`da Alboni`nin tıpkı basımı ile ilgili duyurudur. Duyuruda '' İskender 3itaşi 1938`de 'Sovyet' yönetimi tarafından katledildi.'' denilmekte iken tıpkıbasımda '' Stalın`nin direktifiyle katledildi'' denilmekte (ags.Sayfa 42). Aslında yukarıda, 3itaşi`den bahsederken sorulması gereken bir soruyu şimdi soruyoruz. 3itaşi`nin katledildiği bilgisi yukarıda bizimde ifade ettiğimiz gibi bir karineden yola çıkarak`mı veriliyor yoksa bir belgeye yada tanıklığa yada kamu`ya mal olmuş bir bilgiyemi dayanıyor ? Her halükârda bir ''Sovyet yönetimi'', bir ''Stalin'' denilerek neden kafa karışıklığı yaratılıyor ? Yoksa amaç Anti-Komünizm propagandası yapıp birilerine hoş görünmekmi oluyor ? Bilimsel bilginin peşine düşünce insan sorulardan kendini alıkoyamıyor.
- Konular
Skudas Maisindğa, 1994 Bir Mayısı: Tulum Ve Horonun Zaferi
1988'den beri Laz arkadaşlarla toplumsal mitinglere katıldığımızda Lazcanın sesini bu mitinglerde de duyururduk. 1994 1 Mayıs kutlamalarına ise Lazlar olarak katılmaya karar verdik. Pankart hazırlamamıza gerek kalmadı çünkü aramızda bir tulumcu da vardı ve tulum bizim için doğal olarak pankart vazifesi görüyordu. Sayımız fazla değildi. Buna rağmen tulumun dayanılmaz sesini duyan Lazlar, Hemşinliler kortejlerinden kopup, bizimle horon vurup kortejleri bir hayli uzaklaştıktan sonra kortejlerine geri dönüyorlardı.
- Diyebiliriz ki sayımızın az olmasına rağmen 1994 1 Mayısını renklilik açısından biz belirlemiştik.
- Konular
Radyoda Lazca Konuşulduğunu Duydum, Ölsem De Gam Yemem ! : Tanura Radyo Programı
İstanbul'dan yayın yapan Çevre Radyo'da Kasım 1995'de bir ilk gerçekleşir. Tanura adlı Lazlara yönelik bu program Bucaklişi ve Esat Sarı tarafından hazırlanır ve sunulur.* Lazlar ve diğer halklar tarafından büyük bir ilgi ile karşılanır. Programın en önemli özelliği programda bolca Lazca konuşulmasıdır. Yaşlı bir teyzenin yukarıya aktardığımız sözleri Lazların özellikle yaşlı kuşağın Lazcaya duyduğu bağlılığı göstermesi açısından önemlidir. Programın yayınına iradî olarak Haziran 1998'de son verilir. “Tanura” deneyimi Lazca radyo ve TV yayınlarının mümkünlüğünü bize göstermiştir.
- *Bu program Vi3e`li Hakan Sargın`ın önerisi ile başlamış ve ilk yayın 25 Kasım 1995`te Bucaklişi ve Hakan Sargın tarafından yapılmıştır.
- Konular
Agnostik Lazlardan Bir Vakıf : SİMA Vakfı
- Tam adı Doğu Karadenizliler Hizmet Vakfı-Sima olan vakıf 1996 yılında kurulur. Merkezi İzmit'dedir. Lazlığı farklı düzeylerde algılayanların kurduğu vakfın kurucu başkanı Orhan Bayramin'dir. Şimdiki başkan Vecdi Cihangir'in Mjora ile ilgili bir toplantıda “Siz vakıf kuramadınız ama biz kurduk” demesi bir şekilde 90'ların başından beri tartışılagelen Laz vakfı fikrine sahip çıktığının göstergesidir. Bununla birlikte, Bayramin'in 1999 yılı başlarında İzmit'te düzenlenen, askeri ve mülki erkanın ve ne yazık ki Meral Akşener'in de katıldığı yemekli bir toplantıda vakıf adına şunları söylemesi durumu özetlemektedir: “Sima, Türkçemizde güzel, hoş yüz anlamı uyandırır. Bizim konuştuğumuz Lazcada da sen ben anlamına gelir”. Vakıf ne yazık ki henüz vakıf senedine uygun kültürel bir adım atamamış, atmaya niyetlendiğinde de 17 Ağustos depremi buna izin vermemiştir. Sanırız Mjora ile birlikte vakıf da yeni ve sağlam adımlar atacaktır.
- Konular
Lazlarla İlgili Türkiye'de Türkçe Yayınlanan İkinci Kitap : Lazlar*
Saygıdeğer büyüğümüz M. Recai Özgün (Ar3'aşi-Arwaşi) tarafından kaleme alınan kitapta Lazlar tarihsel ve folklorik açıdan anlatılmaktadır. Özgün Arhavilidir. Çocukken ,”Lazca ile Mücadele Kolu Başkanı” olan yazar bügün Laz kültürünün önemli bir savunucusudur. Özgün, Sima Vakfı kurucu üyesi ve basın yayın sorumlusudur.
- *Özgün, M. Recai, Lazlar, Çiviyazıları, İstanbul 1996. Yazarın konuyla ilgili sayılabilecek iki kitabı daha vardır. Atmaca, Fatih Ofset, tarihsiz: Başladığımız yer, Mjora, İstanbul 1998
- Konular
Kafkasyalılar Birarada: Kafkasya Yazıları
- Kafkasya Yazıları Çiviyazıları'nın Kafkasya ile ilgili kitap dizisidir. İlk sayı 1997 ilkbaharında yayınlanmıştır. Bir şekilde Ogni`den sonra daha geniş bir konseptte Lazların da yayın ihtiyacını karşılamıştır. Bugüne kadar yedi sayı çıkmıştır. Dizi Özcan Sapan ve Hüseyin Demirel tarafından yayına hazırlanmaktadır.
- Konular
Murunéxi Steri A Oxorzaşa A Svara : Nena Murunéxi*
Nena Murun3xi - Nena Murunéxi Türkiye'de Lazca yayınlanan ilk şiir kitabıdır. Şair yazar Selma Koçiva 1960 Ardeşen doğumludur. 1979'dan beri Almanya'da yaşamaktadır. 1984 yılında Lazebura çalışma grubunda yer alır. Uluslararası Güney Kafkas Kültürleri ve Dilleri Derneği kurucularındandır. Ogni dergisinde de yazan Selma Koçiva Dutxe`lidir. Şiirlerini Dutxe Lazcasının müziği ile yazagelmiştir. Koçiva'nın Lazcaya hakimiyeti herkes tarafından takdir edilir. Uzun yıllardır memleketinden ayrı yaşamasına rağmen hala halkını çok iyi tanımakta ve şiirleri ile halkın nabzını tutmaktadır.
- *Koçiva Selma, Nena Murun3xi, Kurye, İstanbul 1997
- Konular
Beklenen Kitap: Kafkasya'dan Karadeniz'e Lazların Tarihsel Yolculuğu
Hepimizin ilgi ile izlediği Ardeşen-Şangul`lu Ali İhsan Aksamaz'ın (İslamoğlu) aynı adlı kitabı 1997 Kasımında Çiviyazıları'ndan çıkar. Yazımızda adı sıkça geçen Aksamaz üretkenliği ile herkesi etkilemiştir. Başarılı yazar Lazcayı sonradan öğrenmiştir. Ancak Kafkasya'dan Karadeniz'e Lazların Tarihsel Yolculuğu kitabı okurda hafif bir düş kırıklığı yaratır. Aksamaz'dan yeni bilgiler alacağını ümit eden okur kitapta Aksamaz'ın bir çok yerde yayınlanan makale ve çevirilerinin biraraya gelmiş halini bulur.1 Bununla birlikte Lazlarla ilgili yapılan çalışmalarda2özel bir yere sahip olan kitap yazarının da belirttiği gibi sağlam bir girizgah niteliği taşır. Çalışmalarını uluslararası boyutlara taşıyan yazar Abkhazya'ya da gitmiş, Temmuz 1994'de Dünya Abkhaz Kongresi'ne gözlemci olarak katılmıştır. Aksamaz'ın bize kazandırdığı son çeviri Doğu Karadeniz'de Efsane, Tarih Ve Kültür'dür.3
1- Yanlış anlaşılmasın, Aksamaz`ın makale ve çevirilerini okumamış okurlar için eser bulunmaz bir kaynaktır. Yazar kitabında 100 sayfaya yakın Lazca metine`de yer vermiştir.
2- Kitaptan öğrendiğimize göre Alboni adlı eseri de Aksamaz yayınlatmıştır.
3- Hann, Beller Ildiko, Doğu Karadeniz`de Efsane, Tarih ve Kültür, Çiviyazıları, İstanbul 1999
- Konular
Laz Müziğinin Yaratıcı Sesi : Birol Topaloğlu
1997 Kasımında yayınlanan ilk albümü “Lazuri Birabape / Heyamo”1ile Lazların ve müzik çevrelerinin dikkatini çeken sanatçı Atina-Apso doğumludur. Öğrendiği ilk dil doğal olarak anadili Lazcadır. Türkçeyi o dönemdeki hemen her Laz çocuğu gibi ilkokulda öğrenir. Topaloğlu'nun Türkiye'deki popüler kültürün de etkisi ile eline ilk aldığı müzik aleti bağlamadır. Ancak 90'lı yıllarda gelişen Laz hareketi sanatçıyı kendi kültürüne yönlendirmiştir. Müziğinde sadece otantik enstrümanlar kullanmaya çalışan Topaloğlu, Laz müziğine yeni bir vurmalı kazandırmak için ğuni kullanır. Gürcüstan'a iki kez gider, Laz ve Megrel müzik aletlerini inceler. Bu müzik aletlerinden Türkiye'ye örnekler getirir. Birçok Laz köyünü derleme amacıyla inceler. Grubunda yaratılan birikimi devralacak genç Laz müzisyenlere de yer vererek Laz müziğinin önünü açmaya ve devamını sağlamaya çalışır.
Topaloğlu'nun bu çalışmaları “ilgisiz” kalmaz 14 Ağustos 1999'da Ardeşen'den yayın yapan Gelişim TV'deki bir haber bülteninde yaptığı konuşmada “ırk farklılığı gözeterek halkı kin ve düşmanlığa tahrik ettiği” gerekçesi ile hakkında soruşturma açılır. Soruşturma “meçhul bir şahsın Ardeşen ilçe emniyetini telefonla arayıp ihbarda bulunması” üzerine başlatılır. Topaloğlu televizyonda yaptığı konuşmada “yörede yaşayan insanlara ait Laz kültürünün sahipsiz bırakıldığı ve bu kültürün özellikle müziğini ve dilini yaşatmak istediğini ve buna ilişkin çalışmalar yaptığını, Laz dilini bilen kişilerin çocuklarına Lazcayı öğretmelerini istediğini” söylemiştir. Savunmasında ise “Türkçe ve Lazca sözler ihtiva eden şarkı ve türküleri yorumladığını amacının hiçbir şekilde bölücülük olmadığını” vurgular. Soruşturma sonucunda hukuk galip gelir. Ve takipsizlik kararı verilir. Bu ikinci DGM karşılaşması da bize hukukun Lazların yanında olduğu gösterir.2
Topaloğlu'nun, sonucu takipsizlik de olsa böyle bir takibata uğraması devletin içinde bulunduğu çelişik durumu göstermesi açısından önemlidir. Devlet tarafından takibata maruz kalan Topaloğlu, aynı devletin cumhuriyetin 75. yılı dolayısıyla gerçekleştirdiği kutlamalar çerçevesinde, bir finans kurumunun organize ettiği Fahir Atakoğlu konserlerine konuk sanatçı olarak katılmıştır.3 Cumhuriyetin 75. yılının Başbakanının karşısında Lazca şarkılar söyleyen Topaloğlu'nun, Cumhuriyetin 76. yılının savcısına ifade vermesi, ve yine Cumhuriyetin 76. yılının Dışişleri Bakanı tarafından İsveç Dışişleri Bakanına albümünün hediye edilmesi4tarihin akışını algılamamız açısından öğreticidir.
Topaloğlu Almanya, Hollanda, Fransa, İsviçre, İngiltere ve Türkiye'de çeşitli konserler vermiştir.
1- Kalan Müzik İstanbul
2- Erzurum DGM Cumhuriyet Başsavcılığı, Hazırlık No: 1999 / 338, Karar No: 1999 / 66
3- Müzik ile Cumhuriyet Coskusu Radikal, 2 Eylül 1998
4- Milliyet`in yedi sütuna manşet verdiği ''özel'' habere göre İsmail Cem, İşveç Dışişleri Bakanı Lindh`e Kürt`çe, Ermenice ve Lazca Olmak üzere '' Anadoluda etnik farklılıklara gösterilen hoşgörüyü gözönüne sermek'' adına üç CD hediye etmiş. Lazuri Birapape`de yeralan Heyamo Lindh`i etkileyen eserler arasında yeralmış. Cem`in helsinki zirvesi öncesi vitrin düzenleme faliyetinin parçası olan bu girişim umarız vitrinde kalmaz. Tarih sadece bizim için değil, herkes için öğretici. 1998 yılında Harbiye Askeri Müze`de gerçekleştirilen İstanbul 2.Müzik Şenliği programında yer alan Knar konseri son anda askeriyenin müdahalesi ile iptal edilmişti. Habere göre`de Knar`a Polis konser izni vermiyormuş... Açıkça söylemek gerekirse Türkiye artık bir çifte standartlar ülkesi olmaktan kurtulmalıdır. Haber için bkz. Eyüpoğlu, Ali, Milliyet 26 Aralık 1999
- Konular
Almanya'da Bir Laz Kurumu: Laz Dili Ve Kültürünü Yaşatma Ve Koruma Birliği – Lazebura e.V.
Kısaca Lazebura olarak anılan kurum 1998 yılında Köln'de kuruldu. Lazların kendi öz örgütlenmelerine duyulan ihtiyacın doğurduğu birliğe Selma Koçiva başkanlık etmekte. Birlik Lazebura adında bir bülten yayınlamakta.1 Birlik Almanya'da yaşayan Lazların kültürel donanımını sağlamayı amaçlıyor. Bunun için çeşitli konserler, toplantılar, atölye çalışmaları yürütüyor ve şöyle diyor: Sadece ve sadece dilimizin ve kültürümüzün kaybolmaması, yaşatılması için çalışmak istiyoruz.
- 1-Şimdiye kadar 2 sayı yayınlanmıştır (Mjoradan İnternet`e aktarılan bu yazı yazılırken bu sayı 4`e çıktı)
- Konular
Lazca Diye Bir Dilin Olmadığını Söyleyenlere Bir Hediye: Lazuri – Turkuli Nenapuna
- Akyüz Yayıncılıktan Mart 1999'da çıkan sözlüğümüzde 9000 kelime, 500 civarında deyim ve atasözü var. Altı yıllık bir emeğin ürünü olan sözlük bugüne kadar Lazlarla ilgili olarak gerçekleştirilen çalışmalar arasında eksikliklerine rağmen çok önemli bir yerde duruyor. Yazarlardan İsmail Avcı Bucaklişi 1970 Atina-Noxlamsu doğumludur. Bucaklişi aynı zamanda usta bir horoncudur. Diğer yazarımız Hasan Uzunhasanoğlu 1973 Vi3e doğumludur. Halkımızın olumlu değerlerini üstünde taşıyan Uzunhasanoğlu, genç yaşına rağmen Laz kültürüne ciddi katkılarda bulunmaya devam etmektedir.
- Konular
Bir Lazca Ustasından: Şurimşine1
Öteden beri güzel Lazcası ile tanınan Yılmaz Avcı Azlağalıdır. Şurimşine'de çevirileri ile birlikte öğretici Lazca ve Türkçe şiirler, mizah öyküleri yer almakta. Avcı'nın şiirleri özellikle köylüleri tarafından iyi bilinmekte.2 Aynı zamanda Sima vakfı kurucu üyesi olan yazar kitabının önsözünde şöyle demektedir: Bu arada çok iyi bilinmesi gereken konu; bir veya birkaç çiçeğin kurumasıyla çiçek bahçesine birşey olmayacağı, bilakis bahçenin olmaması durumunda, tüm çiçeklerin de yok olacağının bilinmesidir.(?)
1-Avcı, Yılmaz, Şurimşine, Kurye Yayınları, İstanbul 1999
2-1994 yazında Zuğaşi Berepe olarak Hopa festivaline katıldığımızda, Azlağalıların daveti ile Azlağa`da bir konser vermiştik. Bu konserde Avcının Şurimşine Azlağa adlı şiiri okunmuştu.
- Konular
1999'un Son Kitabı: Lazona*
Koçiva'nın Almanya'da basılan bu kitabında öteden beri çeşitli yayın organlarında çıkan yazılarının biraraya geldiğini görüyoruz. Yazar 80'li yıllardan bugüne Laz hareketine tanıklık yapıyor. Kitapta yer yer zorlamalara rastlasak da Koçiva'nın birikimini önemsemek gerekiyor.
- *Koçiva, Selma, Lazona-Laz Halk Gerçekliği Üzerine, BDE Druck, Frankfurt / M 1999
- Konular
Son Söz
Geçmişte söyledikleri Lazca şarkılarla dilimize dinamizm getiren üstatlar Yaşar Turna ve Ahmet Güngör'un adlarını da anmalıyız burada. Farkında olarak veya olmayarak şu veya bu şekilde Lazca şarkılar söyleyerek dilimizin yaşamasına iyi kötü katkıda bulunanları da isim vermeden analım. Ayrıca ikisini birarada anmak garip ama çocuklarına ve işyerlerine Lazca adlar vererek Lazlıklarına sahip çıkanları da unutmamak gerekir.
İşte Mjora ile yeni bir başlangıç yapıyoruz. Laz hareketinin kazandığı bunca deneyimden sonra Mjora'nın uzun soluklu bir yayın olacağını söylemek kehanet sayılmasa gerek. Yazımızı romantizm ve gerçekliğin kesiştiği bir dilekle bitirelim: Gerçekten “özgür topraklarda, özgür halklarla durmak” için çaba sarfetmeliyiz. Ama aynadaki resmin sahte güzelliğine kapılmadan*
- *Çeçen, Mustafa, Lazepe so İdasen, Ogni, Sayı 5, İstanbul 1994
- Konular
Kaynak: Mjora 2000 / Kış, Bir- Sayfa 16-29 / Memedali Barıs Beşli
Sayfa: [1] [2]
Untitled Document
|