Uyari: Bu sayfada Lazca sözcükler için "Alboni Font"(yazı karakteri) kullanılmıştır.
"Windows \ Fonts" dizininde Alboni Font olmayanlar karakterleri yanlış görecektir. Bunun olmaması için
Windows\Fonts dizinine
[Alboni Font'u buradan yükleyebilirsiniz].
Ayrıntılı bilgi için Lazuri Font ya da LazuriPC sayfamızı okuyunuz.
Kitap İskender Tzitaşi’den Mektuplar
Lazuri.Com
İskender Tzitaşi’den Mektuplar:
Rusçadan Çeviren: Eren Mühürcü
Kitabın Orijinal Adı: İskender Tzitaşi’den Mektuplar/
Sovyet Dönemi - Kızıl Lazistan - Laz Okulları
Yayıma Hazırlayan: İsmail Bucaklişi
ISBN : 978-605-4567-20-1
Sayfa sayısı: 102
Ebat: 12.5 x 19.5 cm,
Kağıt: Enzo kitap kağıdı
İsteme adresi:
lazikayayinkollektifi@hotmail.com
Fitat: 10 Tl
Türkiye ve Gürcistan halklarına ve dünya kamuoyuna.:
Laz Halkı nezdinde Gürcistan'ın ve Gürcistan halklarının özel bir yeri vardır. Gerek kültürel, dilsel ve etnik akrabalığımız bulunan Megrel nüfusunu, gerekse de Laz tarihinin arkeolojik kalıntılarını barındırması bakımından Gürcistan'ın batısı, adeta Lazların anavatanı durumundadır.
Lazların geleneğinde, geçmişinin önemli bir parçasını barındıran Gürcistan'a yaklaşımları asla menfî olmamış, gerek Türkiye'de gerekse Gürcistan'da yaşayan Gürcülere Laz halkı daima dostane duygular beslemiştir.
Bununla birlikte, Lazların dilsel, tarihsel ve kültürel aidiyetine yönelik olarak Gürcistan'da bazı art niyetli, politik ve popülist söylemler Gürcü uluslaşma sürecinden itibaren sürekli dillendirilmiş ve Gürcistan'ın resmî politikası olarak benimsenmiştir. Bu söylemler son yıllarda daha da yoğunlaşarak Lazları rahatsız edici bir hal almış, kabul edilemez boyutlara ulaşmıştır.
Gürcistan'ın resmî söylemi Megrel-Laz halkını müstakil bir unsur olarak görmeyerek onu Gürcü (ya da Kartveli, Georgian) ulusunun bir parçası, Lazcayı da Gürcü (Kartveluri, Kartuli, Georgian) dilinin bir diyalekti saymaktadır.
Türkiyeli Lazlar, soğuk savaş döneminde yeterince bilgiye ve örgütlü yapıya sahip olmadıklarından dolayı Kartvelist söyleme tepkisiz kalmışlardır. Ancak, Kartvelist ideologlar bu suskunluğu “sükut ikrardan gelir” aforizmasına dayandırarak tacizlerini son 10 yılda sürekli arttırmışlar, özellikle konudan bihaber Lazlara kara propaganda, demagoji, kelime oyunları ve çarpıtmalarla bu akıl dışı iddiayı benimsetmeye çalışmışlardır. Gürcistan devletinin Kartvelist tezlerinden beslenen bu faaliyetler, bir bütün olarak Lazları son derece rahatsız etmekte, Gürcistan'a karşı antipati uyandırmaktadır.
Gürcistan'da bu görüşü yaymaya çalışan kişi ve kurumlara açık ve net olarak şunları söylemek istiyoruz:»»
HES'sizlige SES VER:
Hidroelektrik Santral (HES)projelerine karşı olduğunu her fırsatta dile getiren karadeniz müziğinin modern temsilcisi Marsis grubu, bu doğrultu da bir farkındalık videosu hazırlanmasına öncülük etti. Grubun solisti Korhan Özyıldız tarafından hazırlanan videonun hazırlanmasında bir çok insan gönüllülük esasına dayalı olarak yer aldı.
Korhan Özyıldız bu proje ve HES'lerle ilgili görüşlerini "Sürekli...olarak enerji ihtiyaçlarımızdan ve bölge halkına istihdam sağlanacağından bahsedilerek meşrulaştırılmak istenen HES projelerine karşı sesimizi her zamankinden daha fazla çıkartmamız gerekiyordu. Biz de bu bağlamda dostlarımızdan yardım istedik. Bizim böyle enerjilere ihtiyacımız yok. Doğayı ve yaşamı tahrip eden her projenin karşısında yer alacağız. Yaşadığımız coğrafyaya bu hızla zarar vermeye devam etmek kendi bindiğimiz dalı kesmekten farksız. O yüzden artık HES'lere ve yaşama zarar veren her şeye daha yüksek bir SES VER'menin zamanı geldi." şeklinde açıklıyor.
Projede yer alan isimler ise şu şekilde; Okan Bayülgen, Gülay ,Mert Fırat, Pelin Batu, Yaşar Kurt, Cengiz Bozkurt, Erkan Can, Leman Sam, Harun Tekin, Timur Acar, Hasibe Eren, Haluk Levent, İlkay Akkaya, Aylin Aslım, Bayar Şahin, Şebnem Sönmez, Cahit Berkay, Feryal Öney, Özcan Alper, Tansel Öngel, İnan Ulaş Torun, Toprak Sağlam, Korhan Özyıldız, Nejat Yavaşoğulları, ve Vedat Yıldırım. Ayrıca filme yöre halkından Fitnet Çervatoğlu ve Musa Hindistan de yer almakta. Başköy'ün güzel çocuklarının Pixala (Arılı) Deresi'nin berrak sularının sesi ise videonun finalini oluşturuyor.
İlk Lazca Roman Yayımlandı:
Lazca üzerine uzun süredir çalışmalar yapan ve Türkiye'nin ilk Lazca romanını yayımlayan Murat Ercan "Lazca'nın sadece konuşma dili olarak kalmasının haksızlık olduğunu düşündük" diyor.
Rize Ardeşen'de yaşayan 28 yaşındaki genç yazar Murat Ercan, 4 kişilik yazı grubuyla 3 yıl çalışarak Lazca bir roman çıkardı. Türkiye'nin ilk Lazca romanı unvanını taşıyan Daçxuri adlı kitap, Lazika Yayın Kolektifi tarafından haziran başında yayımlandı. Lazca "ateş" anlamına gelen 156 sayfalık Daçxuri, basit anlatımıyla farklı bölgelerde farklı aksanlara sahip Lazların da anlayacağı türden. Yazarın kendi köyü olan Timisvati'de geçen hikâye, geçirdikleri trafik kazası sonucu anne ve babasını kaybeden, Mustafa adında 7 yaşındaki bir çocuğun öyküsünü anlatıyor»»
İlk Lazca Roman Yayımlandı:
Lazca üzerine uzun süredir çalışmalar yapan ve Türkiye'nin ilk Lazca romanını yayımlayan Murat Ercan "Lazca'nın sadece konuşma dili olarak kalmasının haksızlık olduğunu düşündük" diyor.
Rize Ardeşen'de yaşayan 28 yaşındaki genç yazar Murat Ercan, 4 kişilik yazı grubuyla 3 yıl çalışarak Lazca bir roman çıkardı. Türkiye'nin ilk Lazca romanı unvanını taşıyan Daçxuri adlı kitap, Lazika Yayın Kolektifi tarafından haziran başında yayımlandı. Lazca "ateş" anlamına gelen 156 sayfalık Daçxuri, basit anlatımıyla farklı bölgelerde farklı aksanlara sahip Lazların da anlayacağı türden. Yazarın kendi köyü olan Timisvati'de geçen hikâye, geçirdikleri trafik kazası sonucu anne ve babasını kaybeden, Mustafa adında 7 yaşındaki bir çocuğun öyküsünü anlatıyor»»
Tanura, Laz kültürünü aydınlatacak :
Tanura ilk sayısıyla okurun karşısına çıkıyor ancak Türkiye'de Lazca ve Laz kültürüyle ilgili çalışmalar bundan yirmi yıl önce bir grup üniversite öğrencisinin gönüllü çabalarıyla başladı. İlk Lazca dergi bundan on sekiz yıl önce 1993 yılında OGNİ(anla, duy) adıyla yayınlandı. Lazca için milat kabul edilen Ogni dergisi, bugün de önemini koruyor. Ardından iki sayı MJORA(Güneş) dergisi çıktı. Bu arada Lazca kitaplar, sözlükler, araştırmalar, derlemeler, müzik albümleri, radyo programları, paneller, kurs ve atölye çalışmaları yapıldı. Laz dili ve Laz kültürünün yaşatılması adına ne gerekiyorsa yapmaya kararlı olan bu çekirdek kadro 2009 yılında SKANİ NENA'yı(Senin dilin, senin sesin) hazırladı.
Şimdi de Lazika Yayın Kolektifi TANURA ile geçmişte Laz dili ve kültürü adına yapılmış ne varsa hepsine sahip çıkıp kucaklıyor, ancak yüzünü geleceğe dönerek bir imece çağrısı yapıyor. Bu bir aydınlanma imecesi. Lazcayı yaşatma imecesi. Lazca karşılığıyla da Lazuri nenaşeni noderi…»»
25 yıldır ölüyoruz ( ... "Bizlerin nükleer karşıtı olmamız için, Fukuşima'da nükleer kaza olmasına gerek yoktu. Bizler 25 yıldır bu ülkede "Çernobil'in Çocukları" olarak her gün öldük. Sevdiklerimizi, dostlarımızı, yakınlarımızı toprağa koyduk. 25 yıldır her gün, her saat nükleere ve bunu başımıza bela eden sisteme lanet ettik" dedi, ÇOLAK "Ucuz, temiz, yenilenebilir enerji bahaneleri ile nükleere karşı alternatif sunmak iktidarın ve şirketlerin ekmeğine yağ sürmek demektir. Çünkü biliyoruz ki amaç enerji değil, amaç Karadeniz'i ve Akdeniz'i nükleer atık çöplüğüne döndürmek, kanlı savaşlarınız için silah elde etmektir. Amaç kar hırsıdır, amaç talandır, amaç doğayı ve yaşamı yok etmektir" ... )
Karadenizlinin HES İsyanı Ve Ekolojik Duyarlılık:
( ... Ne var ki ticarileştirilmiş sudan büyük kâr beklentisi içinde olan kapitalist
asalaklar olmazı oldurmaya çalışıyor. Derelerimizin suyuna el konulmuş ve
neredeyse bir kilometreye bir HES kurmaya karar verilmiştir. Karadeniz'de,
bilinen HES projesi sayısı yedi yüz ellidir. Bunun anlamı açık: Planlanan
HES'ler kurulursa dere yatakları susuz kalacak, kaçınılmaz olarak da ekosistem
bozulacak, Karadeniz halkı ekmekten ve sudan mahrum bırakılacaktır. Bilim
insanlarının yaptığı bir araştırmaya göre, HES'ler yüzünden Karadeniz halkı on
ila yirmi yıl içerisinde çaya bile veda etmek zorunda kalacaktır.
İşin en düşündürücü yanlarından biri de şudur: Şayet söz konusu HES'ler kurulur
ve elektrik üretimi gerçekleşirse, bütün bu santrallerin üreteceği elektrikle
Türkiye'nin elektrik ihtiyacının ancak yüzde ikilik bir bölümü karşılanmış
olacaktır. Yani Türkiye'nin elektrik ihtiyacının yüzde ikilik bir bölümü
karşılanacak diye Karadenizli "cehenneme" mahkûm edilmektedir. ...)
Laz Şairi Nurdoğan Abaşişi'nin Ardından...:
( ...Abaşişi Nurdoğan, modern Laz şiirine kimlik kazandırma, Laz edebiyatına katkı sunma bakımından Hasan Helimişi ile birlikte anılması gereken önemli bir değerdir. Helimişi Xasani gibi şiirlerinde toplumcu bakışı temel almıştır. Kendisi Nazım Hikmet hayranıdır ve şiirlerinde Nazım Hikmet'in etkisini görmek mümkündür. Ama hiçbir zaman bundan rahatsızlık duymamıştır. En güzel şiirlerinden biri Nazım Hikmet'e nazire yaptığı "Bizim Davetimiz" adlı şiiridir. Nazım'ın "Davet" şiirine cevap niteliğinde olan "Bizim Davetimiz" adlı şiiri, Abaşişi Nurdoğan'ı unutulmaz kılacak şiirlerinden biridir şüphesiz.
Nazım Hikmet, "Dört nala geldik uzak Asya'dan" diyordu...
Bir Laz şairi de hayran olduğu büyük şaire cevap veriyordu: "Biz buradaydık" ...)
HASTANEMİZİ GERİ İSTİYORUZ!:
Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığına, Konu: Kapatılan Ardeşen Devlet Hastanesi
58494 nüfuslu Ardeşen ilçemizin Devlet Hastanesi kapatılmıştır. İlçe
merkezinde acil sağlık hizmeti verecek başka bir sağlık kuruluşu
olmadığından hastanemizin 24 saat acil sağlık hizmeti
verecek şekilde hizmete girmesini saygılarımızla arz ve talep ediyoruz.
(Sağdaki logoyu tıklayarak siz de imza kampanyasına katılabilirsiniz!)
Skidalaşen ma na manöen kebzdi Man am dunyas em dunyaş derdi
var bzdi Yaşamdan payıma düşeni aldım Bu dünyada o dünyanın derdini çekmedim
"..Niye böyle
hiç bir şey istemeyen bir adam olarak ortaya çıkmıştım ve herkes benden istifade
ediyordu? Ya ben ne istiyordum bu dünyadan? Bu kadar acıyı niçin çekmiştim?
Evet, ben istiyordum ki her şeyi göreyim, her türlü zorluğu yaşayayım ve bunları
yazayım. Benden sonrakiler benim yaşadığım zorlukları, hatalarımı görsünler ve
onlar böyle zorlukları yaşamasınlar. Ben bunları anlamak istiyordum, bu yüzden
ben zor günlerimi; sürgünde geçirdiğim günlerimi, iyi yaşadığım zamanlardan daha
çok seviyorum…"
İkizdere Vadisi için tarihi karar: TRABZON Kültür ve Tabiat Varlıkları'nı Koruma Kurulu, bugün tarihi bir karara imza atarak
Rize'nin İkizdere Vadisi'ni Doğal SİT alanı ilan etti. Böylece İkizdere, Anzer ve Ovit yöresinde yapılması planlanan 22 Hidroelektrik Santrali(HES) Projesi rafa kalktı. Bölgenin SİT alanı ilan
edilmesi için 2008'den bu yana hukuk mücadelesi veren
eski İkizdere Derneği Başkanı Kadem Ekşi, "Bugün
HES'lerin pençesinden kurtulduğumuz, yeşili, doğayı
çocuklarımıza bırakacağımızın müjdelendiği gündür" dedi.
... "Bugün tarihi bir karar alındı. İkizdere ve
Türkiye kazandı. Bugün HES'lerin pençesinden
kurtulduğumuz, yeşili, doğayı çocuklarımıza
bırakacağımızın müjdelendiği gündür. Uygarlık, medeniyet
ve canlı yaşamı kazanmıştır. Kültür Bakanımıza, kurul
üyelerine, bize destek olan herkese teşekkür ediyoruz.
Bu kararla bölge yeniden ayağa kalkacak turizm yönünden
gelişecek" ...
Vahim bir durumdur ve gerçektir; Lazca ölüm döşeğindedir!.. Almanya'da yaşayan Türklerin anadilde eğitim hakkı üzerine fikir beyanında
bulunan Başvekil Erdoğan, ilerici ve devrimci güçlerin her zaman ifade ettikleri
gibi "asimilasyon bir insanlık suçudur" demiş.
Elbette asimilasyon bir insanlık suçudur; çok uluslu ülkelerde, devletli egemen
ulusun diğer ulusları ve halkları "kendileştirmesini" sağlamak amacıyla işlenen
büyük bir insanlık suçu…
Başvekil de biliyor olmalı; bin yıllar boyunca pek çok halka yurt olmuş Anadolu
coğrafyasında 1924'ten bu yana aleni bir asimilasyon suçu işlenmektedir.
İçeriği açısından yapılan anlaşmalara "rüşvet protokolü" diyoruz. İçeriği açısından yapılan anlaşmalara 'rüşvet protokolü' diyoruz. HES
bölgesindeki insanlara iş vaadediliyor, araba alınıyor. HES bölgesindeki
insanlara, adına rüşvet dediğimiz protokoller imzalanarak, ekonomik yardım
çalışmaları yapılıyor. Bunlar bizim olduğu kadar hukukun da midesini
bulandırıyor. Bu çalışmalarda kamu yararı varsa neden bu şekilde protokoller düzenlenerek insanlara rüşvet teklif edilmektedir? Bu da dikkat çekici önemli bir noktadır. ÇED sürecinde yapılan çalışmalarda insanlara iş
vaadedilmekte. Bu da bu işlerde rant hesapları döndüğü gerçeğini ortaya
koymaktadır.
Düzen karşıtı siyaset ve Lazlar. Türkiye'de 'mektep medrese görmüş' aydın kesim dahil hemen herkes Samsun, Giresun, Ordu, Trabzon ve Rize halkını Laz sayar. Kanımca, bu yanlış algıyı düzeltmek için bıkmadan tekrar gerekiyor: Lazlar, Rize'ye bağlı Pazar, Ardeşen, Fındıklı ve Artvin'e bağlı Arhavi ile Hopa ilçelerinde yaşıyorlar. Binlerce yıldır aynı topraklarda yaşayan Laz halkı, tarihi ve kültürel değerleriyle Karadeniz'in diğer halklarından farklı özelliklere sahiptir. Ve bu durum Lazların siyasal tercihlerine de yansımaktadır. Örneğin, Osmanlı'nın 'kılıçla ikna' faaliyetleri sonucu zaman içinde Müslümanlaşan Lazlar, özellikle de 12 Eylül öncesinde İslamcı siyasete mesafeli duruyorlardı. Lazona'daki yerel seçimleri de kendini "sol" sayan CHP kazanırdı. Sonra, 12 Eylül faşizminin uygulamaya koyduğu "Türk İslam Sentezi" ile İslamcı ve sağ partilerin yolu açıldı, fakat son yıllarda ibre yeniden "sol"a dönme eğilimindedir. Lazona'daki düzen içi siyasetin hal ve gidişi kısaca böyledir. Şimdi, asıl konuya girebiliriz:
Türkiye'de 30'a yakın dil konuşuluyor Demokratik açılım çerçevesinde RTÜK’ün,
farklı dil ve lehçelerde televizyon ve radyo
yayınlara izin vermesi, Türkiye’de gündelik yaşamda
kaç farklı dilin konuşulduğu sorusunu da gündeme
taşıdı. ANKA'nın edindiği bilgilere göre, Türkiye’deki
dil haritası hakkında resmi kurumların elinde net
bir rakam bulunmuyor. Ancak dilbilim uzmanları,
Türkiye'de 3'ü azınlık (Ermenice, Rumca, Modern İbranice) olmak üzere müstakil dil olarak en azından
28 kadar dil konuşulduğunu bildiriyor. Azınlık
dilleri dışındaki Kürtçe, Arapça, Gürcüce ile Lazca,
Abaza gibi Kafkas diller yerel diller sınıfına
girerken, Boşnakça, Kazakça gibi diğer diller ise
toplu göçler sonucunda Türkiye'de konuşulan diller
arasında yer alıyor. Bu da Türkiye’de en azından 28
farklı dilde televizyon ve radyo yayını
yapılabileceği anlamına geliyor.
Bir dil yok olmaktan nasıl korunabilir?: UNESCO kılavuzunda bu sorunun yanıtı şöyle: "Bir dili yok olmaktan koruyabilmek için yapılabilecek en önemli şey insanların o dili konuşabilmesi ve çocuklarına öğretebilmesi için uygun koşulları yaratmaktır. Bu genellikle, azınlık dillerini tanıyan ve koruyan ulusal politikaların, anadili eğitimini destekleyen eğitim sistemlerinin, o dili konuşan toplulukla dilbilimciler arasında bir yazı sistemi ve biçimsel yapı kazandırmak için yaratıcı bir işbirliğinin varolmasını gerektirir. "En belirleyici etken dili konuşan topluluğun dile yönelik tutumu olduğundan, çok dilliliği ve azınlık dillerine saygıyı yüreklendiren, bir dili konuşmanın ödev değil, zenginlik olduğunu hissettiren toplumsal ve siyasi bir ortam oluşturmak esastır.
"Bugün bazı diller çok az konuşanı kaldığı için sürdürülemez durumda, ama dilbilimciler, dili konuşan toplum da bunu sterse, hiçbir iz bırakmadan kaybolmasın diye dili olabildiğince kayda geçirebiliyorlar."
Bizler Kaybedenleriz! / Şüu Gondineri Vorert!
Hey çocuk! Yanlış zamanda ve yanlış yerde doğdun. Senden öncekiler gibi. Kayıp kuşağın bir üyesi olmak için büyüyeceksin, yaşlanacaksın ve günün birinde geberip gideceksin! Eğer kendi kaderin izin verirse. Ağlayanın olmayacak. Senin ardından kimse anmayacak . Sen koca bir hiçsin! Koca bir hiç!
Öe bere! Leûasuzi orasuzi dirini! Süani ogindepe sûeri. Si gondineri sûeri şuri şvanare, ibadare a ora moxûasen leûa dologoxvanen! Na ibgarasen va giyonurûasen Si mutu var ore. Si beûi méudi re.
Adresinize üyelik onay mesaji geleceği
için üye olmadan önce hesabınızın
boş olup olmadığını kontrol ediniz. Yandaki Forma E-Mail adresinizi yazıp onayladıktan
sonra, yazdığınız adrese "E-Mail
Onaylama Mesajı" Konu başlıklı
bir mesaj alacaksınız. Bu gönderilen E-Maildeki
linki(adresi) tıkladıktan sonra adresiniz aktif
edilmiş olacak Ayrıntıları
okumanızı tavsiye ederiz»»