Uyari: Bu sayfada Lazca sözcükler için "Alboni Font"(yazı karakteri) kullanılmıştır.
"Windows \ Fonts" dizininde Alboni Font olmayanlar karakterleri yanlış görecektir. Bunun olmaması için
Windows\Fonts dizinine
[Alboni Font'u buradan yükleyebilirsiniz].
Ayrıntılı bilgi için Lazuri Font ya da LazuriPC sayfamızı okuyunuz. |
Laz Destanları
BÖLÜM 2
Atma-karşılamanın (Oûrağodu *) asıl amacı eğlenmek, hoşça zaman geçirmek olup, zamana ve ortama göre bir çizgisi vardır ve farklıklar gösterebilir. İki atmacının düellosu şeklinde gelişir. Burada yenmek de vardır yenilmek de vardır. Sonuçtan atmacılar sorumlu olur.
Seansın sonucunu belirleyecek bir bilirkişi yoktur. Süreç içinde söylenen sözlerin, anlamına ve vurgusuna göre sonuç kendiliğinden ortaya çıkar. En son öyle bir yanıt verilmiştir ki artık karşıdan buna yanıt verilmez ve böylece rakibin üstünlüğü kabul edilmiş olur. Bu biraz da dinleyicilerin tepkisine, alkışlarına bağlıdır. Seanslarda müstehcen sözler de sarf edilebilir, ancak asla rakibini aşağılayan onun onuruna, ailesine yönelik sözler söylenmez. En önemli kural budur.
Hatta atmacı ustaları, seansın kırıcı noktalara varma olasılığını göz önünde bulundurarak atmaya ilk başlayan daha ilk baştan;
“ELİFTEN BAŞLAYALUM ELİŞMEYELUM CANA”
şeklinde rakibini uyarır. Böyle söylemekle önce, “Elif”, Arap alfabesinin ilk harfi olduğu gibi seansın da başlangıcı olduğuna işaret eder. Ayrıca “Elif” İslam inancında Allah kelimesinin ilk harfi olduğunu, kutsal olduğunu, seansa Allahın adı ile başladığını, bu yüzden kırıcı sözler sarf etmemesi gerektiğini rakibine hatırlatır. Böylece ilk başlayan, bir taşla birkaç kuş vurup seansı mistik bir havaya büründürerek olası olumsuz gelişmelere ket vurmuş olur.
Yine de buna rağmen çığırından çıkan, hatta kavgalara, ölümlere bile varan seanslar vardır ki ileride böyle örnekler de göreceksiniz.
Atma-kovalamalarda hece ve kafiye uyumu ayrıca önem taşır. İkide bir kafiye değiştiren atmacı da yenik sayılır.
DİKKAT: Bu çalışma, antik bir kültürün ufak tefek parçalarından oluşmaktadır. Asıl ana gövde Laz insanının belleğinde saklıdır. Her Lazın buna ilave edeceği bir şeyler hafızasında saklıdır ve parçalar birileştikçe bütünü oluşturacaktır. Benimle iletişim kurun. Anılarınızı, öykülerinizi duyduklarınızı, gördüklerinizi benimle paylaşın. Hep beraber bütünü oluşturalım, ne dersiniz?
Ayrıca bu çalışmada dil sorunu karşımda bir açmaz gibi duruyor. Tamamı Lazca söylenen türküler, Lazca Türkçe karışık olanlar veya tamamı Türkçe söylenenler vardır. Meramım bunları ortadan kaldırmak olmadığı için tüm parçaları orijinal olarak sunacağım. Çünkü özüne dokununca anlamı bozulup abuk sabuk bir şey ortaya çıkmaktadır. Bu yüzden özellikle Lazca veya Lazca-Türkçe karışık olanların sadece Türkçe açıklamasını yapacağım, o kadar.
Dil, bir toplumun tüm folklorik unsurlarının sesli halidir. Bu yüzden farklı diller konuşan toplumların birbirlerini birebir anlamaları, aynı hazzı duyumsamaları çok zordur.
Bununla ilgili size birkaç örnek sunmak istiyorum.
“HAMSERİ MECİ MİĞUN NTXİRİŞ OÜAÜALUŞİ”
Atma-kovalama anında söylenen bu mısranın Türkçe anlamı, (Bu akşam benim fındık ayıklama imecem var, gelin buyun) şeklindedir. Yani sanki imece sahibi insanları imeceye davet ediyormuş gibi bir durum vardır ve gelecek zamanı göstermektedir. Oysaki Lazcada bu mısra seans anında söylenir ve şimdiki zamanı yani eylem anını tarif eder.
“NOMÜAPULES NA BİKOMÛİT PUŞLUĞİ”
(Çakallık denilen yerde yaptığımız puştluklar) Bu mısra, bir delikanlının sevgilisine söylediği anımsatma sözüdür. Çakallık denilen yerde buluşup seviştiklerini hatırlatmaktadır. Ne ki mısrada sevişme yerine mecazi anlamda “puştluk” kelimesini kullanmıştır. Ancak Türkçe de puştluğun karşılığı ihanet olduğundan farklı bir yorum, Lazcadaki derinliğin dışında bir anlam ortaya çıkmaktadır.
Atma : “AR ANÛAMAS KEMOŞKVİ VAR GELAÔÛAXUM DALİ”
(Şeftali ağacına çıkmama izin ver, söz veririm dallarını kırmayacağım)
Karşılama: “ANÛAMAS GOBUSKURAM LALİ COĞORİ LALİ”
(Şeftaliyi saklıyorum sen köpek gibi havla)
Değerli sanatçı Fuat Saka’nın da çalışmalarına koyduğu bu mısralar, Kız ve oğlanın karşılıklı atıştığı bir süreci anlatır. Burada, şeftali cinselliği ifade etmektedir. Yani oğlan kıza laf atmaktadır. Kız ise, “onu saklıyorum sen boş konuşuyorsun senin konuşmaların soysuz köpek gibi havlamaktır” diyerek oğlanı reddetmektedir. Görüldüğü gibi Türkçe anlamı ile bir ilgisi yoktur.
İşte bu sebeple ve ileride Laz kültürü üzerine çalışma yapacak bir araştırmacıya sağlam kaynak sunabilmek için hiçbir şeyin aslına dokunmamaya özen gösteriyorum. Hatta Bölgede kançoba veya çançoba (muzır şeyler kelimeler) denilen açık saçık olguları da aynen aktaracağım.
Ayrıca Lazona’nın farklı bölgeleri aynı destanı veya öyküyü aslına dokunmadan farklı kelimelerle dillendirir. Uygun yerlere kendi bölgesinde kullanılan kelimeler bulup koyarak söyler. Bunun sebebi Lazcanın dört beş ayrı lehçede konuşulması ve yazılı bir kaynağın bulunmamasındandır. Aslında bu, farklı kültür tonlarını işaret eder ki bu da bölgedeki kültür zenginliklerinin ayrıntılarıdır ve ayrıntı da mükemmelliğin parçacıkları olduğunu biliyoruz.
Bütün bu özellikleri ile aslında Lazona folkloru, başlı başına bir destan niteliği taşıdığından bu çalışmamın başına (dosyasına) “Laz destanları” adını verdim.
Şimdi size, bazı kıtaları merhum Yaşar Turna tarafından plağa okunan ancak asıl kaynağı anonim olan birkaç kıta sunarak bu Pazar muhabbetini sonlandırmak istiyorum. Parçada, bir Laz delikanlısı sevgilisine serzenişte bulunmaktadır. Parçanın tamamı İbiüişi Yusufi ’den (Yusuf Erdoğan) alınmıştır.
Kale bozo ntomape skani şkaşa
Toüi eöopum do ulur dişkaşa
Ma nena domidvi ulur başkaşa
Var megomskun var megomskun kale boz
(E kız saçların bellerinde/ İp elinde oduna gidiyorsun / Bana söz verdin sen ele gidiyorsun/ Bu sana yakışmıyor sevgilim)
Axşami divu do mot gulur ğalis
Beşluğepe dologolasen alis
Mskva bore deyine gyowüeri yalis
Dido skva re dido sevgyuli çkimi
(Akşam vakti ırmaklarda gezmeyesin / Beşibiryerdelerin boynundan düşer kaybedersin/ Acaba güzelim diye aynalara bakar mısın/ Çok güzelsin sevgilim bana sor çok güzelsin)
Avlas elegidgin uçaşi mbuli
Kemoşkvana oôöüomaûi sevgyuli
Hawi gointxasen yazişi gyuli
Dido mskva re dido sevgyuli çkimi
(Kapının önünde kara kiraz var/ İzin versen yerdim (mecaz)/ Şimdi yaz gülleri de açacak/ Çok güzelsin sevgilim)
Ağustozi mulun atmacaş ora
Var môoromi kale bozo gyozgyora
Var môorom na miwvi başka dobgora
Yoyi yoyi yoyi sevgyuli çkimi
(Ağustos geliyor atmaca zamanı/ E kız beni gerçekten sevmiyor musun/ Sevmiyorsan söyle başkalarını arayayım/ Oy oy oy sevdiğim)
Yazi mulun dunya diven dadali
Si encami kçe forüas ko naûali
Var miüorems mot minöaram karûali
Yoyi yoyi yoyi sevgyuli çkimi
(Yaz gelir her taraf çiçeklenir/ Sende bugünlerde hep beyazlar giyiniyorsun/ Artık bana mektup yazma sana darıldım/ Oy oy oy sevdiğim)
Jin jin goxti üinçişi msva niçani
Ma var momçi si mis meçi koçani
Miş yeleğis mişi üopça gyoçani
Leûas kodomoxvi oropa çkimi
(Sen kanat tak, kuş gibi yükseklerde dolaş/ Bana vermedin de nüfus kağıdını kimlere verdin sen/ Şimdi kimin yeleğine kimin düğmesini dikiyorsun/ Beni toprağa gömdün sevgilim)
Üai guite a çkvaneyi bjaçxaşa (yürek güzelliği ile bir dahaki pazara)
ABAŞİ
*Oûrağodu: genelde türkü söylemek, özelde atma kovalama anlamına gelir. Lazuri.Com / 10.05.2007
Untitled Document
|