Uyari: Bu sayfada Lazca sözcükler için "Alboni Font"(yazı karakteri) kullanılmıştır.
"Windows \ Fonts" dizininde Alboni Font olmayanlar karakterleri yanlış görecektir. Bunun olmaması için
Windows\Fonts dizinine
[Alboni Font'u buradan yükleyebilirsiniz].
Ayrıntılı bilgi için Lazuri Font ya da LazuriPC sayfamızı okuyunuz. |
Genel Olarak Destanlar Ve Laz Destanları Hakkında Ön Giriş Bölüm 1
Destanlar; insanları, toplumu duygu ve düşünce yönünden sarsan bir olayı, bir kahramanlığı veya genellikle şu veya bu şekilde hüsranla bitmiş bir sevdayı abartılı bir duygusallıkla anlatan manzum eserlerdir.
Pek çoğunun yazarı belirsiz olup tarihin derinliklerinden zamandan zamana kapsamı genişleyerek akar gider, efsaneleşir. Kahramanları da efsaneleşmiş olmasına rağmen ait olduğu toplumun folklorik özelliklerini bünyelerinde taşırlar. Kendi alanlarında olağanüstü niteliklere sahip olup; mertlik, yiğitlik timsali; toplumun yönlendirilmesinde önemli işlevleri olan kişiliklerdir. Genellikle manzum eserlerdir destanlar. Oğuz, Uygur, Göktürk destanları, İliada, Odiyseia, Şehname, Nibelungen, Kalivela, gibi dünyanın değişik bölgelerinde literatüre geçmiş; operaları, tiyatroları, besteleri yapılmış destanlar vardır. Burada Nibelungen destanını biraz açarak örneklemek istiyorum. Bu destan VI. y.y.'da yaşanmış, XIII. y.y.'da kaleme alınmış olaylar zincirini anlatır. Burgond'ların, Hunlar (Atilla) tarafından kılıçtan geçirilmesine tanıklık eder ve Nibelungen öyküsünün eklenmesinden oluşur. Kaynağını daha çok eskilere dayanan efsaneler topluluğundan alır. Aslı, IX. y.y.'da Norveç'te oluşmuş, İskandinav mitolojisinin ünlü eseri Edda da anlatılmaktadır. (Bkz; İnanç sözlüğü, Orhan Hançerlioğlu)
Sonuç olarak destanlar, bir toplumun tarihi boyunca geçirmiş olduğu, toplumsal düşüncesine kazındığı olayları, geçmişinden de esinlenerek anlatılmaya çalışıldığı manzum eserlerdir. Yakın tarihte Anadolu insanının emperyalist istilaya karşı gösterdiği direniş de bir destansı süreçtir. Farklı kültürlerden oluşmuş Anadolu mozaiği, farklı sosyal ilişkilere ve kültürlere sahip olan topluluklar, egemenlik, istila amaçlı dış saldırılara karşı Türkü, Kürdü, Lazı, Çerkezi, Alevisi, Sünnisi, yani çeşitli dinsel ve ırksal farklılıklar gösteren topluluklar topyekün direnerek kendi yurtlarını kanları canları pahasına savunmuşlardır. Nice nice Türküler, şiirler, destanlar düzülmüştür;
"Çanakkale içinde aynalı çarşı, Ana ben gidiyom düşmana karşı" diye başlayıp Çanakkale savunmasını anlatan destanlar. "Erzincan ovası kışa kanar mı, Karların üstünde ateş yanar mı" deyip 40 bin insana mal olmuş Erzincan depremini anlatan dizeler. Nazım Hikmet'in ünlü "Kuva-i Milliye Destanı" ve içine serpiştirilmiş "Karayılan", "Arhaveli İsmail" gibi öyküler birer destandır. Laz destanlarına gelince; Doğu Karadeniz Bölgesi'nde kuşaktan kuşağa aktarılan ve halk tarafından destan olarak tarif edilen olaylar, öyküler, manzum eserler vardır. Toplumun belleğine kazınmış bir öykünün destan olabilmesi için ille de literatüre geçmesi gerekmiyorsa, bölgemizde destan olarak adlandırılmış manzum eserleri destan diye tanımlamamız yerindedir diye düşünüyorum. İleride de göreceğiniz gibi mesela bir "Arxal Dağı Destanı", "Nokta Ana Destanı", "Bodaloğlu Destanı" gibi manzum eserler gerçek birer destan niteliği taşırlar. Ama ne var ki bölge halkı, eğer trajik bir olayı anlatıyorsa, sekizlik, onbirlik, ondörtlük, onaltılık dizeleri kısa da olsa destan diye tanımlar. Oysaki uyaklı bir biçimde yazılmış ve söylenen eserleri birkaç gurupta toplamamız mümkündür.
- Destanlar:Bölgenin tümünü kapsayan veya bir yerleşim biriminin, bir ailenin başına gelmiş trajik olayı anlatır. Uzun havaya benzer bir tavırla söylenir (slow) eserlerdir.
- Maniler: Genellikle kemençe, tulum ve kaval eşliğinde, horon anında veya sohbet ortamlarında söylenen türkü formunda eserlerdir.
- Atma - Kovalamalar: Kemençe veya tulum eşliğinde düğünlerde halka horon esnasında, fındık, mısır imeceleri sürecinde, genellikle o anki durumun içeriği içinde kalınarak doğaçtan söylenir. Topluluk iki guruba ayrılır. Bir gurup sürekli doğaçlama yaparak dize üretir, ikinci gurup bu söylenen dizeyi aynen tekrar eder. Bir gurup söyleyip diğeri onu tekrar ettiğinden de adına "kovalama" denir.
- Atma - Karşılama: Yine tamamen doğaçtan söylenen bu tarz en keyifli olanıdır. Burada doğaçtan yanıt verecek ustalar çok önem taşır. Herkes böyle bir şeye cesaret edemez. İki gurup arasında geçen bu seans özünde karşılıklı iki atma ustasının atışmasıdır.
Mjoroni ndğalepe tkvani ûas (Güneşli aydınlık günler sizin olsun)
Lazuri.Com / 05.04.2007
Untitled Document
|