Bu Bir Yol Hikayesidir!
Bu bir yol hikayesidir... Lazona'da bunun gibi yol ile ilgili belki de yüzlerce hikaye hemen her köyde yaşanmış, ama hiçbir zaman bir yazı konusu olamamış, unutulup gitmiştir.
Tarih boyunca D. Karadeniz'e yolu düşmüş gezginlerin pek çoğu, yolların elverişsizliğinden hatta olmayışından bahseder. Ruslar buraları işgal ettiğinde (1915) ilk olarak yerel halkın emek gücünden faydalanarak sahilde yol yapmaya çalışmışlar. Osmanlı'nın bunu devam ettirmeye zamanı yetmese de Cumhuriyet yönetimi 1950'lerden itibaren köy yollarının inşasına özel önem verir. Halkın “Teik bedeli” yani “Yol bedeli” dediği, belli nöbetler halinde erkeklerin başka köylere gidip kazma kürek yol yapımında çalıştıkları bir sistemdir bu. İş makinelerinin çıkışı ile (1970) bu iş hız kazandı ise de işler öyle sanıldığı gibi kolay yürümedi. Buna rağmen yolun kıymetini anlayan köylüler devletin de desteği ile köy içlerine kadar yol açmak için ciddi çaba gösterdiler.
Köyleri kasabalara bağlayan ana yolların açılması birçok açıdan sorunlu geçse de artık bir zorunluluk olarak insanların karşısında duruyordu. Zira, ortada devlet desteği vardı ve bireysel engellemeler genelin tepkisine maruz kalıyordu. İlk aşamada her köyün ana yola kavuşması yol sorununu çözer gibi göründü, ancak bunun yetersiz olduğu kısa zamanda anlaşıldı. Bu dönemde ana yollar üzerinde çay alımyerleri açıldı. Köyleri kasabalara bağlamaya yarayan yollar esas olarak toplanan yaş çayın fabrikalara ulaştırılması için gerekiyordu, yani köyler bu yollar sayesinde ulusal pazar ağına entegre ediliyordu.
Sıra mahalle yollarının açılmasına gelmiş, bireysel olarak yol yapımını engellemeye çalışanlar çoğalmıştı.
Daha sonraki süreçte devlet, tek tek haneleri ana yollara kavuşturacak mahalle yollarının açılmasını halkın insiyatifine bıraktı. Bu da işlerin aksamasını beraberinde getirdi. Çözüm “ergati” denen teleferik sistemiydi. Evlerden ana yollara çelik halatlarla teleferikler bağlanıyordu. Bu bile en başta kişisel problemler olmak üzere kimi başka sebeplerden dolayı engelleniyordu. Ne de olsa çelik halatlar bahçelerin üzerinden geçiyordu ve bahçe sahipleri aynı zamanda arazileri üzerindeki havanın da sahibi idiler (!). Herşeye rağmen bu sistem büyük bir hızla yaygınlaştı, evlerden sonra çay bahçelerine de teleferik sistemler kuruldu.
Teleferik ağları sayesinde denebilir ki kadınlar üzerinden gerçekleşen sırtla yük taşıma oranı iyice azaldı. Böylece kadınların üzerinden büyük bir yük ortadan kalkmış oldu. Ayrıca, göçten dolayı köylerde azalan iş gücü bu sistem sayesinde telafi edilebiliyordu. Öte yandan, mahallelere yol açma projeleri bir zorunluluk olmaktan çıktı, pek çoklarının gündeminden düştü.
Köyde Yol Yapmak
D. Karadeniz'de köy yollarını açmak başlı başına bir sorundur. Bu sorunun kaynağı ise orada yaşayan insanların en azından bir bölümünün tutumudur. Yol, bir medeniyet ya da insanlık projesi olarak algılanması gerekirken, akıl almaz engeller yüzünden çoğu zaman yapılamaz hatta yapılan yollar kesilir, kapatılır. Burada, herkesin aynı zamanda hem yolu istemesi hem de karşı olması gibi anlaşılması zor bir sorun vardır. Çocukluk ve gençlik yıllarını köyde geçirmeyenler ve yabancılar ne demek istediğimi anlayamamışlardır.
Yol istememek ne demek?
Yolu kesmek ne demek?
Yola geçit vermemek ne demek?
Basitçe anlatmaya çalışayım: Laz köylerinde, bir yerden bir yere yol açmak için, yolu geçireceğiniz güzergah üzerinde arazisi olan insanlardan izin alınması gerekir. Bu normal, ancak, arazi çok fazla bölündüğü için izin almanız gereken insanların sayısı öyle üçle beşle sınırlı değildir. Çoğu zaman insanlar projeyi olumlu bulur ve arazisinin kullanılmasına izin verir. Her zaman değil elbette, aradan bir ya da iki kişi kesinlikle arazisinden yol geçmesine izin vermeyecektir. Verse de bunu akıl almaz koşullara bağlayacak, olmadık isteklerde bulunacaktır ki, bunları yerine getirmek için değil bir şahıs, devlet bile yetersiz kalır.
Pazar ilçesine bağlı bir köyde, bir mahalleye yol yapılır. Köyün Pazar kasabasına bağlanan yolu zaten vardır, sıra mahalleye yol yapmaya gelmiştir. Neden? Çünkü, insanlar hastalarını, artık vasfını yitirmiş dik ve kaygan patika yollardan geçip, sırtında taşıyarak doktora götürmek istemiyor. İkincisi, cenaze taşımak bile burada ciddi bir sorundur; patika yolda cenazeyi omuzda taşımak cambazlık isteyen bir iştir... İşin özü insanın yola ihtiyacı vardır!
Biz mahalle yolumuza geri dönelim. Araziye dozer vurulur ve yol açılır. Herkes bu yolun olması konusunda hemfikirdir. Ama, vatandaşın biri feryadı basar; “tarlamı yırttınız”, “yolu kapatıyorum!” Uzun bir bekleme ve yalvarma dönemi sonuç vermez. Yolun o bölümünden vazgeçilir.
Derken, bir başkası çıkar, yolun girişini kapatır, hem de sudan bahanelerle. Ama istek ve şartları yerine getirilirse yolu açacağını da söylemeyi ihmal etmez. Peki nedir bu istekler? Falan tarlama yol götürün, falan yere de götürün, öbür yere de... Beni de muhtar yapın!... Yani tabir caizse güneşe yol yapın!... Kısaca, bu ve bunun gibi yol ile ilgili belki de yüzlerce hikaye hemen her köyde yaşanmıştır, ama hiçbir zaman bir yazı konusu olmamış, unutulup gitmiştir.
Peki insanlar neden yola karşı dururlar?
Birincisi: Laz insanının karakterini biçimlendiren temel sebeplerden biri arazinin ama özellikle tarıma elverişli arazilerin azlığı ya da darlığıdır. Bundan dolayı bu bölgede arazi gerçekte olduğunun çok çok üstünde bir değere sahiptir. Herkes için geçerli olmasa bile, arazinin zihinlerde sahip olduğu değer, medenileşmenin vazgeçilmezlerinden olan yolun önüne geçmiştir.
İkincisi: yola karşı durmak daha eski zamanlar için “arazinin sahip olduğu değerle” ilgili iken, zamanımızda komşuya duyulan kinin bir dışa vurumudur. Yol vermemek, açılmış yolu kapatmak komşuya karşı ciddi bir yaptırım, zorlama ve baskı aracı olarak karşımıza çıkar.
Üçüncüsü: Arazisinden yol yapılmasına rıza gösteremeyen ya da açılmış yolu kapatan kişi, birden bire toplumun ilgi odağı olmakta, “bütün topluma karşı” kendini güçlü hissetmektedir. Böylece, kendisini ifade etme, topluma kendi sözünü geçirme fırsatı doğmaktadır.
Sonuç olarak: Lazona'da onca kilometre yol yapılmış, işte bütün bu sebeplerden dolayı kimileri yolu kesmiş, çok sayıda köy, yayla ya da mahalle yolu senelerce kullanılamadan bekletilmiştir. Ama hiçbir zaman ve hiç kimse yolun, dolayısıyla medeniyetin önünde duramamıştır. Medeniyetin ana ayaklarını oluşturan yol , su ve elektriğin, aya turistik gezilerin düzenlendiği, atomun paramparça edildiği ve gen haritalarının çıkarıldığı bir dönemde Lazlar arasında aşılması zor bir problem olarak varlığını sürdürmesi, insanların hala bu tür minik ama sıkıntılı engellere takılması düşündürücü değil de nedir!
Untitled Document
|