|
Uyari: Bu sayfada Lazca sözcükler için "Alboni Font"(yazı karakteri) kullanılmıştır.
"Windows \ Fonts" dizininde Alboni Font olmayanlar karakterleri yanlış görecektir. Bunun olmaması için
Windows\Fonts dizinine
[Alboni Font'u buradan yükleyebilirsiniz].
Ayrıntılı bilgi için Lazuri Font ya da LazuriPC sayfamızı okuyunuz. |
YAŞAR BAYRAKTAR Resim sadece hayatımın bir rengidir!...
16 Şubat 1952'de Viwenin Mzuğu köyünde hayata gözlerini açtığında herhalde hiç kimse gelecekte onun bir ressam olacağını aklına bile getirmemişti. O kimsenin aşına olmadığı bir alana ilgi duydu, yetenekleri onu güzel sanatlara yönlendirdi.
 Bayraktar der ki, "Bizim insanımızın bakış açısı yeterince gelişmiş değildir. Kendilerinden birinin, örneğin resim alanında başarı gösterebileceğine zor inanır. İnandırmak için önce başkalarının takdir etmesini beklemek gerekiyor.
Okula başlamadan evvel babamın yazı yazmam için aldığı kağıtlara resim yapmaya başladım ki ancak liseyi bitirdiğimde Güzel Sanatlar Akademisi'nin var olduğunu öğrenebilmiştim. O da şöyle oldu: Lisede din dersinden 1 aldığım için bütünlemelere kalmıştım. Sınav günü okulun camında akademinin öğrenci alacağına dair ilanını gördüm. Bu arada sınava 5 gün kalmıştı. İmtihana girdim ama o sene elemeleri bile geçemedim." Babasının özel mühendislik fakültesine gitmesi için gönderdiği parayı iade etmiş, hem de köye kadar götürerek. Ama güzel sanatlarda okuma isteği devam etmiş. İkinci yıl imtihanlara yeniden girmiş. İlk 7'ye girerek resim ve dekor bölümünü kazanmış. O zamanlar GSA'da (Güzel Sanatlar Akademisi) sınıfta kalmak bir başarıymış ama Yaşar Bayraktar okulun rekorunu kırıp 11 yılda mezun olabilmiş. Akademinin 1. sınıfında temel sanat eğitiminde gelmiş geçmiş en başarılı öğrenci olduğunu bizzat hocası söyler. Bayraktar'ın o dönem yaptığı çalışmalar sonraki yıllarda öğrencilere örnek olarak gösterilmiş. Ne var ki, Yaşar Bayraktar'ın düzenle uyuşmaz hali, eğitim sisteminin çarpıklığı ve yaşamın başka alanlarda daha sıcak akması Akademi'nin son 3 senesini 10 senede bitirmesine sebep olur. Yaşar Bayraktar'ın okul yıllarında sanat fotoğrafı alanında çalışmaları olmuş, bir de sergi açmış. Sonraki senelerde endüstriyel fotoğraf ve portre fotoğrafı konularında çalışmalarını devam ettirmiş. Ancak, kendi ifadesi ile "uyuşmaz kişiliği ve başarıyı yakaladıktan sonra heves ve coşkusunun çabuk tükenmesi" fotoğraf alanında yoğunlaşmasını engellemiş. Bayraktar, resimde ekol olarak Empresiyonizmi seçmiş. Nedenini ise şöyle anlatıyor: "Doğayı, daha doğrusu yitirilen doğayı, doğanın coşkulu renklerini ve içindeki coşkuyu yakalıyabiliyorum. Ayrıca, coşkulu çalışma ve sonuca çabuk ulaşma isteğime en uygun düşen teknik empresiyonist ekolde mevcut. Mesela çok modern bir resim yapabilirim. Ama bunu anlayabilecek ancak sanat eğitimi almış kişiler olabilirdi. Bu durumda resmimi anlayan az olurdu. Bu ekolde renklerin çoşkusu var. Empresiyonizm beni anlatıyor." İ.Bucaklişi: Çizdiğin resimlerin konusu nedir?
Resimlerimin konusu doğadır. Hangi doğadır dersen; "Tanrının bana ayırdığı yerlerin doğasıdır" cevabını veririm. Orası neresidir, dersen, orası mitolojide Kolkhis, günümüzde Doğu Karadeniz diye adlandırılan doğduğum ve soluduğum içimde tüten diyardır.
İ.Bucaklişi: Tanrı neden Kolkhis’i kendine ayırmış olsun?
Çünkü en güzel diyar orasıdır. Tanrı tabii ki kendine en güzelini ayıracak. Tanrı halklara toprak dağıtırken bizim Lazlar birine yardım ediyorlarmış. Bu yüzden pay almakta geç kalmışlar. Nihayet kendi paylarını istemek üzere tanrının huzuruna çıkmışlar. Ama tanrı her yeri başkalarına dağıtmış, en güzel yer olduğu için kendine ayırdığı sadece Kolkhis kalmış elinde. Şimdiye kadar neredeydiniz, neden geç kaldınız diye Lazlara sormuş. Lazlar da birine yardım etmek üzere imecede olduklarını söyleyince buna çok sevinmiş ve kendine ayırdığı toprakları Lazlara vermiş. İşte ben o yerleri resmediyorum, İsmail!... Yeni şeyler öğrenmek beni mutlu ediyor. Bu resim çizmekten de öte birşeydir benim için. Resim sadece hayatımın bir rengidir. Beni esas mutlu eden, beni esas ben yapan öğrenme isteğimdir. Öğrenme isteği beni en iyi karakterize eden şeydir.
İ.Bucaklişi: Yanında mitolojiye de ilgi duyduğunu biliyorum. Nereden çıktı bu merak?
Başka yaşamlar her zaman için beni cezbetmiştir. Bunu roman okuyarak gideriyorum. Bunun yanında geçmiş hayatlar da, geçmiş uygarlıklar da benim için kutsaldır. Genlerimde taşıdığım uygarlık bilgilerini mitoloji kitaplarında bulabilmek konuyu daha ilginç kıldı. Altın post efsanesindeki Medie ile tanışmam aslında beni alt üst etti. Yunan ve Pers mitolojilerini öğrenme isteği duydum. Son zamanlarda bu konuda okumalar yapıyorum. İ.Bucaklişi: Biraz da projelerinden bahsedelim mi?
Edelim ama hiçbir zaman bugünkü projem yarınınkine uymuyor. Bazen aşk romanı yazmayı, bazen de mitolojik kahramanları resmetmeyi düşünürüm. Bazen de aşık olmayı... İ.Bucaklişi: Aşktan bahsetmişken, resimlerinize aşklarınızı yansıttınız mı?
Evet, Bazen sonuç üzücü de olsa resmettim. Sevmediğim, aşık olamadığım bir şeyi resmetmeyi zaten düşünemem ki!... İ.Bucaklişi: da yaşamdan bahsetsek nasıl olur?
% 90 yalnız yaşıyorum. Geçmişim var, dolayısıyla bağlarım var. Yaşamam için yapmam gereken dekor işi var. Bu da % 10. İ.Bucaklişi: Nerde yaşıyorsun?
Tanrının bize bahşetiği yerde yaşıyorum. Bazen de hayatımı idame ettirmem için yani gerekli parayı kazanmak için İstanbul'da yaşıyorum. İ.Bucaklişi: Resim yapmaya...
Devam... Yaşadığım sürece devam... www.bayraktardekor.com Lazuri.Com / 08.05.2007
Untitled Document
|
