HELİMİŞİ XASANİ'NİN OTOBİYOGRAFİSİ
Yıllar böyle geçiyordu. Sadece yıllar değil, iki de emperyalist savaş başımdan geçmişti.1914 yılındaki 1. emperyalist savaşta yedi yaşında bir çocuktum, ama herşeyi hatırlıyorum; Hopa'dan Çarşamba'ya kimi denizden kimi yaya muhacirlik zulmünü yaşadım. Zaten bu yüzden yatalak kaldım ve üç yıl okula gidemedim.
1932 yılında Sovyet ülkesine geldim. Beni Laningrad'da bulunan Azınlık Milliyeler Enstitüsüne gönderdiler. Orada sağ ayağımı kaybettim ve sal-ayaklı Xasani olarak Batumiye geldim. Ama yetmiyormuş gibi 1938 yılında, yalandan, hiç kabahatim yokken yakalayıp sürgüne gönderdiler. Burada sıcakla, soğukla ve hastalıklarla boğuşup yarı canım çıktıktan sonra ‘' bir yanlışlık oldu‘' diyerek bir aylık çalışma ücretimi verip serbest bıraktılar. Ama karım, evim, neyim varsa; ev eşyalarım, yazılarım, herşeyim kaybolmuştu. Tek kelimeyle çırılçıplak sokağa atılmıştım. Oysa Batumi'den 45 kilometre ötede, Orta Hopa'da iki katlı ev tuğla ev, bağ, bahçe, portakal ve her çeşit meyve bahçeleri ve çarşı içinde iki katlı mağazayı bırakıp buraya gelmiştim. Şimdi Batumi sokaklarında aç ve çırılçıplak dolaşıyordum.
Orada bıraktıklarıma üzülmüyordum. Onları sadece ben yapmamıştım. Dedemden, babamdan kalan şeylerdi. Türkiye'de onca varlığı bıraktığıma ne o zaman üzüldüm ne de şimdi. Ama burada, fabrikada çekicimle çalışarak kendi ellerimle kazandığım şeyleri elimden almalarına çok üzülmüştüm. Acaba kimi soyuyorlardı. Ben milyoner veya büyük bir adamın oğlu ya da başka biri değildim. Ben her şeyi kendi ellerimle yapmıştım. Beni soyup nasıl sokağa atabilirlerdi!
Neyse, yaşama yeniten başlamak gerekiyordu. Ancak şimdi de Faşist Almanya 2.Emperyalist savaşı başlamıştı. Sağ ayağım olmamasından dolayı beni askerliğe almadılar. Yinede savaş savaştı ve savaşın bütün çilesini çekiyordum. Bunca şeyin üstüne bir de savaştı üstümden geçen.
Evlendim, ev kurdum, savaş bitti. Biraz nefes alayım derken çoluk çoçuğa karıştım. İki erkek çoçuğum oldu. Şimdi bunları büyütmek gerekiyordu. Biraz toparlanayım diye çırpınmaya başlamıştım ki bu seferde 1949 yılında çoluk çocukla birkilkte Sibirya'ya sürgüne gönderdiler. Sürgünde bir kız çocuğum oldu. Çocucuğun biri Batumi'de kalmıştı. Sibiryaya'da Tomskir vilayeti, Vasyugan kazasındaydım. Burada bazan soğuk -50° dereceye kadar düşüyordu. Bir kış yarı aç yarı tok geçirdik. Neyim varsa hepsini patatesle değiştirdim. Burada patatesten başka hiçbir şey yetişmiyordu. Zar zor, yarı canlı olarak yaza ulaştım. Sağ ayağım yoktu ama her işte çalışabiliyordum; kazma, balta, çapa elimde dolaşıyordum. Tırnaklarımla çam köklerini söküp tarla açıyordum ki gelecek yıl patates ekebilecektim. Eğer bunu yapmasam seneye çocuklarımla birlikte açlıktan ölebilirdim. Bir tarla hazırladım, ama ekebilmek için patates gerekiyordu. Patates yerlilerde vardı ve onlarda çok pahalı satıyorlardı. Gelde şimdi ekebilmek için patates bul! Nihayet onu da buldum. Şimdi de bir sorunla karşı karşıya kalmıştım, boş kumun içine patates ekersem hiçbir şeyin yetişmeyeceğini biliyordum. At ve inek pisliği gerekiyordu ki bu sadece yerlilerde vardı ve kendi tarlalarında kullanıyorlardı. Tek çare insan pisliği bulmaktı ama onu da bulmak çok zordu. 5 bin hane vardı ve herkes patates ekmek istiyordu. Bu yüzden tuvaletlerde insan pisliği kalmamıştı. Muhacirler tarafından bütün tuvaletler tertemiz yapılmıştı. Nihayetinde mübarek pisliği buldum, geç dahi olsa mutluluk içinde patatesleri ektim ve o kış çoluk çuğuğumu açlıktan kurtardım.
Şimdi patatesim de vardı. İkinci yıl çocuklarım biraz daha büyümüşlerdi. Ben de küreği, kazmayı, baltayı, bırakıp fotoğrafçılığa başlamıştım. Ve bir ev inşa ettim. Evin bir tarafını fotoğraf stüdyosuna çevirdim, diğer tarafını yaşamak için kullanıyordum. Şimdi iyice kendime gelmiştim. Ama sana kim reva görür iyi yaşamı! Hemen, Xasanın iyi yaşadığının farkına vardılar. HOOP!baktım ki tekrar Batumi'ye gönderiyorlar. Yapılan iş aynen böyleydi.
30 yıl boyunca, Leninin yoluna ve onun postunda duran O büyük devrimcimiz artık yoktu. Ben ondan sonra dünyanın altüst olacağına inanıyordum. İşte o yıllarda, Sovyet ülkesin de ‘''büyük Fruşçov adında bir domuz çobanı ‘'' belirmişti. O Stalinin yaptığı işleri bozmak için herşeyi yapıyordu. Stalin zamanında yapılan işleri düzeltiyorum diye... hapistekileri, sürgündekileri, muhalifleri serbest bırakıyordu. Zaman . ‘'' kızıl kapitalistlerin zamanıydı. Bunlar Sovyet milyonerleri gibi dolaşıyorlardı. Hükümet, kanun, herşey onların elindeydi. Bu altüst oluş günlerinde, beni yine Batumiye gönderdiler. Böylece ikinci hatta üçüncü evimi de yıkmış oluyorlardı.
Batumiye geldim ama Batumi artık eski ağa ve beylerin eline geçmişti. Her büyük işte o eski ağa ve beyler vardı ve işe girmek de kolay değildi. İki-üç bin (manat) rüşvet vermeden hiçbir işe girilemiyordu. Gelde bu durumdayken yeniden ev kur, çoluk çocuğu yetiştirmeye çalış.
Bu haldeyken bu zor günde, karım da beni babasının evinden attı. Ne yapsam; Soxumiye gittim. Orada, dayımın çocukları vardı. Onların yanında misafir olarak kalmaya başladım. Yine, çocuklarından ayrılmış, evini yitirmiş, yalnız bir adam olarak sokalarda dolanıyordum.
Misafirlikteydim ama misafirlik ne kadar sürebilirdi...! Canım boğazıma dayanmıştı ki zamanın Gürcüstan başkanı Mjevarnadzeye bir mektup gönderdim.'' 30 yıldır Sovyet Ülkesindeyim. Şimdiye kadar evim, hiçbir şeyim olmadı. Ben bir yazarım. Roman ve hikaye gibi bazı şeyler yazıyorum. Yazmak için bir tavan arası, başımı sokacak bir oda istiyorum'' diye yazarak Tibilisiye geldim. O sıralar ‘ Üoreas A Lazi Üulani© ' isimli romanı yazıyordum. O romanı yetkililere okuduğumda; ‘şimdiye kadar neredeydin, ne kadar güzel Türkçe biliyorsun, hele gel' diyerek beni Tibilisi Üniversitesinde Türkçe öğretmeni yaptılar ve bir oda tahsis ettiler. Bir yıl sabret, bir yıldan sonra sana ev vereceğiz diyerek işe başlattılar. Ne var ki, aradan üç yıl geçmesine rağmen ne ev ne de başka bir şey vermemişlerdi.
Burada ev para ile satılıyordu. Satın alanların hepsi de parti üyelik kartını cebinde taşıyan kapitalistlerdi. Ve onların, köylerde villaları ve evleri vardı ve daha ev satın almak istiyorlardı. Ama yoksul işçiler, ezilenler, su içindeki barakalarda yaşamaya çalışıyorlardı. Gazeteler ve radyolar ise her gün; şu kadar insanı barakadan çıkarttık, işçilere oda verdik diye propaganda yapıyorlardı.
Ben güremiyordum, neredeydi, gözlerim bunları niye göremiyordu? Konuşmaları duyuyordum ama ortada hiçbir şey yoktu. Gerçek şuydu ki kırk yıldır Sovyet Ülkesindeydim ve kimseye oda verildiği yoktu. Ne kadar yalancı olduklarını anlayıp Üniversiteyi bıraktım. Gerçek işime geri döndüm ve çekici tekrar elime aldım. Çekiç beni teselli ediyordu.
İşte bu sıralarda Annem turist olarak Türkiyeden geldi. Annemi öğrenci yurdundaki bir odada misafir ettim. Odaya göz gezdirip ağalayarak;'''bu yaşam için, bu oda için mi oradaki (Hopa) İki dükkanını, iki katlı evi, yerini, yurdunu bırakıp buralara geldin? Dedi. Annem haklıydı. Ama bende haklıydım. Ne lazımdı bana, neyi istiyordum ben! Şimdi orada bana on kat hatta daha çok ev de verseler İstemezdim. Niçin istemiyordum? Niye böyleydim ben? Niye böyle, hiç bir şey istemeyen bir adam olarak ortaya çıkmıştım ve herkes benden istifade ediyordu? Ya ben ne istiyordum bu dünyadan? Bu kadar acıyı niçin çekmiştim? Evet, ben istiyordumki herşeyi göreyim, her türlü zorluğu yaşayayım ve bunları yazayım. Benden sonrakiler benim yaşadığım zorlukları, hatalarımı görsünler ve onlar böyle zorlukları yaşamasınlar. Ben bunları anlamak istiyordum, bu yüzden ben zor günlerimi; sürgünde geçirdiğim günlerimi, iyi yaşadığım zamanlardan daha çok seviyorum. Ama annem bunları kavrayamıyordu, bu yüzden hiçbirşey anlamıyordu.
Annemin dediğine göre; babam tüm arazimizi(toprağımızı), evimizi satıp İstanbula gitmiş ve kadınlarla birlikte yamişti. Anneme de hiç para bırakmamaıştı. Annem de kendi parasını babama vermeyip bankaya yatırıp saklamıştı. Tüm bu konuşmaların üstüne ben çok iyi anlamıştım ki; kendi ellerimle yaptığım evin kapısına yarın, elimde değnek, sal ayağımla gitsem, evden çıkacak biri elime bir kuru ekmek parçası tutuşturup;''öteki eve git, başka verecek birşeyim yok'' diyecek ve beni dilenci olarak görecekti. O evi benim benim kurduğumu, temeline taş koyduğumu, orada bir zamanlar yaşadığımı, herşeyi orada(Hopada) bırakıp böyle sal-bacakla bir dilenci gibi dolaştığımı; sadece bir yerde değil Sibiryadan, Batumiden, Leningrad'dan beri dolaşıp durduruğumu bilmeyecek, bunların hiçbirinden haberi olmayacaktı. O, beni sadece bir dilenci olarak görecekti.
İşte bunun için benim bir yağlı boya tablom var; yeni yapılmış bir ev, eski bir ev ve Sibiryadaki evim, tümünü bu tabloya resmettim. Böyle bir haldeyken şimdi, düşünüyorum; Bunları neden yaptım, bunca şeye neden katlandım, bunca çektiğm çile neden? Bunlardan başka iyi tanıyan Hopalılar beni deli sanıyorlar, bir çoğu da bana acıyor, bazıları ise beni akılsız buluyor(buluyorlardı).
Benim yazdığım Hopalılara adlı şarkıyı bu kadar sözden sonra söylemek istiyorum. Benim felsefem bu parçanın içinde saklı.
-
XOPUREPES
XOPUREPE ŞENİ DOVİQVİ MÛÜURİ -°- HOPALILAR İÇİN YABANİ OLDUM
AMA(MARA) XOPAS ÂİN XOLO ÇKİMİ GURİ -°- FAKAT YÜREĞİM HOPADA DURUYOR(DIR)
GURİ EK ÂİNŞAKİTE VAR YULUN ŞURİ -°- YÜREK ORDA DURDUKÇA KADAR CAN ÇIKMAZ
XOPUREPES VİBİR XOLO LAZURİ -°- HOPALILARA YİNE LAZCA ŞARKI(TÜRKÜ) SÖYLÜYORUM
MU ÔA MUÖO ÔA -°- NE YAPAYIM NASIL EDEYİM
MİŞEN MEDİ ÔA -°- KİMDEN UMUT BEKLİYEYİM
ŞUR DO GURİ -°- CANIM YÜREĞİM(CİĞERİM)
VAR BZİRAREYİ XOPA -°- SENİ GÖREMEYECEKMİYİM HOPA
MU ÔA MUÖO ÔA -°- NE YAPAYIM NASIL EDEYİM
MİŞA MA VİDA -°- KİME GİDEYİM
ŞUR DO GURİ -°- CANIM YÜREĞİM(CİĞERİM)
VAR BZİRAREYİ XOPA -°- SENİ GÖREMEYECEKMİYİM HOPA
XOPAS NE DİXA MİĞUN NE ĞOBERİ -°- HOPADA NE TOPRAĞIM NEDE ÇEPERİM VAR (HOPADA DİKİLİ HİÇ BİR ŞEYİM YOK)
NE OXORİ NE TİS MOMATVEN NÖERİ -°- NE EV NEDE BAŞIMI ÖRTEN ÇATI
GOVULUR MA DELİ DERVİŞ STERİ -°- DELİ DERVİŞ GİBİ GEZİYORUM
SOGEVOMWÜUPAS VOTANAP EM SERİ -°- NEREDE KARANLIK ÜZERİME ÇÖKSE ORADA SABAHLARIM (NERDE AKŞAM OLURSA ORADA SABAHLARIM)
-
- MU ÔA MUÖO ÔA -°- NE YAPAYIM NASIL EDEYİM
MİŞEN MEDİ ÔA -°- KİMDEN UMUT BEKLİYEYİM
ŞUR DO GURİ -°- CANIM YÜREĞİM(CİĞERİM)
VAR BZİRAREYİ XOPA -°- SENİ GÖREMEYECEKMİYİM HOPA
MU ÔA MUÖO ÔA -°- NE YAPAYIM NASIL EDEYİM
MİŞA MA VİDA -°- KİME GİDEYİM
ŞUR DO GURİ -°- CANIM YÜREĞİM(CİĞERİM)
VAR BZİRAREYİ XOPA -°- SENİ GÖREMEYECEKMİYİM HOPA
-
NANAÇKİMİK EK MİBİRU ONWELİS -°- ANNEM BANA BEŞİKTE ORDA NİNİ SÖYLEDİ
E ÖALİMİ DİXAS GA'CİNÛU BELİS -°- O BALÇIKLI TOPRAĞA BELLE BASTIRIYORDU
E OXORİS KVA GEJOBDVİT TEMELİS -°- (O EVİN TEMELİNE TAŞ KOYDUK)
- XOPUREPES AYA UÇKİNAN MTELİS -°- HOPALILARIN HEPSİ BUNU BİLİYORLAR (HOPALILAR SADECE BUNU BİLİYORLAR)
MUBĞODA MALİ PSKİDUR XALALİ -°- HELALINDAN YAŞIYORUM NE YAPAYIM MALI
GİNON ÜOÇİ MŞİNİ GİNON ABDALİ -°- İSTER ADAM BİL(AN) İSTER ABDAL
-
-
MA LAZEPE ŞENİ DİDOPE MWİRİ -°- BEN LAZLAR İÇİN ÇOK ACILAR ÇEKTİM
MUNA VORÛİ KOVORE VAR VİKTİRİ -°- NASILDIYSAM ÖYLEYİM DEĞİŞMEDİM
DERDİ VAR DOSKİDU MANA VAR BÂİRİ -°- GÖRMEDİĞİM DERT KALMADI
XVALA DUDİS VAR YEMİXTU İNÖİRİ -°- BAŞIMDA SADECE İNCİR ÇIKMADIĞI KALDI
-
ETİ YEXTASEN ÜATA MİXTASEN -°- O DA ÇIKACAK BAŞIMA GELMEYEN KALMAYACAK
LEÛA ÇKİMİŞENTİ ÜVANWA İQVASEN -°- TOPRAĞIMDAN MEZAR TAŞI OLACAK
İRİ XOPURİK VAR MŞİNAPS NOSERİ -°- BÜTÜN HOPALILAR BENİ AKILLI SAYMIYORLAR(ANMIYORLAR
KİMİK MŞİNAPS M3İKA ELAPATXERİ -°- KİMİLERİ BENİ BİRAZ UÇUK ANIYORLAR
AŞO MİĞIN MA İGBALİ GOKTERİ -°- BEN BÖYLE BAHTI KARAYIM(ÇEVRİLMİŞİM
OÜRO XES YEBZDANA NİKTEN NOŞKERİ -°- ALTINI ELİME ALSAM KÖMÜRLEŞİR
MİTİS VAR UÇKİN MANTİ VAR MİÇKİN -°- KİMSE BİLMİYOR BENDE BİLMİYORUM
MOPSKİDUR MA UMUTELİ DİXAJ JİN -°- TOPRAĞIN ÜSTÜNDE UMUTSUZ YAŞIYORUM
DOBĞURAŞİ BİRAPA DOSKİDASEN -°- ÖLÜNCE TÜRKÜLER KALACAK
ÇKİMİŞ ÜULE COXOÇKİMİ SKİDASEN -°- BENDEN SONRA İSMİM YAŞAYACAK
KİMİ XOPURİ GURİ MEMİÖVASEN -°- KİMİ HOPALI YÜREĞİMİ YAKACAK
KİMİ KANÇA KİMİK DELİ MŞİNASEN -°- KİMİSİ KANÇA KİMİSİ DELİ DİYE ANACAK
NE MİĞUN MEDİ NE MİTİŞ MEDİ -°- NE UMUDUM VAR NEDE KİMSEDEN BİR BEKLENTİM
XOPAS ÂİNŞA GURİ ÇKİMİŞİ GVERDİ -°- HOPADADIR YÜREĞİMİN YARISI (HOPA DURDUKÇA YÜREĞİMİN YARISI ORADA OLACAKTIR)
KAYNAK: KAFKASYA YAZILARI 1999 Sonbahar 7. Sayı.
Mamöare: İsmail Bucaklişi bucakli@hotmail.com
-
Helimişi Xasani'nin şiirlerine [buradan] ulaşabilirsiniz.
Untitled Document
|