Lazlar Çayla Nasıl Tanıştı?
Sovyet Devrimi'nin ardından, Karadeniz'de ticaret imkanlarının ortadan kalkması yoksulluğu derinleştirmiş ve eşkıya gruplarının çoğalmasına neden olmuşu. “Bölgede otoriteyi sağlayıcı önlemlerin saptanması amacıyla Ankara'da 1921 Nisanında bakanlıklar temsilcilerinin katıldığı bir komisyon kurmuştu. Ardından dönemin Rize mebuslarının desteğiyle 1924 tarihinde, 407 sayıyla kanunlaşır ve “Rize Vilayeti ile Borçka Kazasında; Fındık, Portakal, Limon, Mandalina, Çay Yetiştirilmesi Hakkındaki Kanun” adıyla yürürlüğe girer.” Ancak bu kanun, kıyı şeridinde zaten XIX. yüzyıldan beri üretimi yapılan mandalina, portakal, elma gibi küçük çaplı üretim haricinde başarıya ulaşamaz. Ekonomik olarak asıl kalkındırılması gereken yerler köylerdi, ne var ki, Cumhuriyetin ilk dönemlerindeki bu çabalar köylerin iktisadi durumunu düzeltecek gelişkinliğe ulaşamadı. Yine de Gürcistan'ın Batum bölgesinde başarıyla yapılan çay ve portakal tarımı gözlemlenmiş, bu ürünlerin sınırın Türkiye tarafında yetiştirilmesi için koşulların yeterince uygun olduğu sonucuna varılmıştır. Bu doğrultuda Rize'de bir araştırma istasyonu kurulmuş ve 1930'ların sonlarında Sovyetler Birliğinden büyük miktarda tohum ithal edilmesi için kaynak sağlanarak daha planlı çabalar gösterilmiştir.
Devletin bölgeye gösterdiği ilgi 1935'ten sonra da devam etti. “Bizzat İsmet İnönü Rize'ye giderek yetkililerden bilgi alır. Ankara'ya dönüşünde çay meselesi ile ilgilenilmesi için direktif verir.” Ardından çayla ilgili ilk zirai teşkilat 1938'de Rize merkez kazada kurulur.
“İlk açılan çay bahçeleri, mısır tarlalarında değil, çalılık, fundalık ve kızılağaçlık halindeki arazilerde kurulmuştur.” Böylece halkın temel besin maddesi olan ve henüz ikame edilemeyen mısırla çay bahçeleri yan yana bulunacak ve çay tarımı mısır tarlalarına ek bir tarım kolu olarak bölgede yerleştirilecekti. 1938 yılında işe başlayan Rize'deki Çay Teşkilatına başlangıçta güven duymayan halk çay ekimine yanaşmamıştır. Ancak devletin teşvik ve özendirmeleri ve “çay tarımının kazançlı bir sektör olarak gelişmeye başlamasıyla birlikte güvensizlik ortadan kalkmış ve Rize merkez kaza civarında geniş çay tarlaları kurulmaya başlanmıştır.”
Türk çay endüstrisinin ortaya çıkmasında en önemli adım sayılabilecek yasa, 29 Mart 1940'ta çıkarılan 3788 sayılı yasadır. Bu yasada çay endüstrisinin gelişimi için detaylı bir plan çizilmektedir.
1950 sonrası Demokrat Partinin iktidara gelmesinin ardından uygulanan politikalarla köylüler iktisadi yaşama katılmaya başladılar. Kıyı yerleşimlerinde daha önceden de belli düzeylerde görülen ekonomik hareketlilik yavaş da olsa köylere doğru yayılacağının sinyallerini veriyordu. Bu tarihlerde, taşımacılıkta kullanılabilecek araç ve yük taşımaya elverişli yollar olmamasına rağmen, köylüler çok uzak mesafelerden ürünlerini (hayvansal) pazara götürecek düzeyde yeni döneme istekle katılıyorlardı. Bu aynı zamanda, ağır yaşam koşullarından ve yoksulluktan kurtulma isteğinin de bir sonucuydu. Bu dönemde, iç kesimlerde çay tarımının gelişmeye başlaması ile köy yollarının açılması zorunlu hale gelmiştir. Bu doğrultuda gösterilen çabaların sonucunda, köylülerin de zorunlu katılımı ile çok sayıda köy yolu merkezi bir yere kadar açılabilmiştir.
Tek parti yönetiminde, özellikle II. dünya savaşı sırasında büyük bir kıtlık yaşayan bölge halkı, sorumlu tuttuğu Halk Partisi (CHP) iktidarına karşı oylarını DP lehine kullanarak siyasi yönelimini de belli ortaya koyar. Kıtlık, o dönemi yaşayan kuşak üzerinde ciddi yaralar açmış, daha sonraki süreçte CHP, kıtlık ve yoksullukla özdeş olarak algılanmış, bölgede oylar, uzun bir dönem boyunca DP ve geleneğini sürdürdüğünü iddia eden partilere gitmiştir.
DP'nin vizyonu ve amaçlarının, 1950'lerde Rize bölgesinde nasıl gerçekleştiğini değerlendirirken Lazların öteden beri süregelen durumu göz önünde bulundurulmalıdır: ... yarım hektarlık küçük bir bahçenin bile özellikle de en azından bir geçici ücretli iş geliri ile birleştiğinde, ortalama bir aileyi yıl boyu geçindireceği anlaşılmıştı.” Diğer ürünlerin tersine özellikle de fındıkla karşılaştırıldığında, çay bitkisi her yıl iyi bir hasadı sağlamak için, gübreleme ve budama için çok az ilgi ister. Bu yüzden bu yeni “geçim ürünü”, bölge halkı tarafından kolayca ve memnuniyetle benimsenmiştir.
1950'lerin başında çay tarımı ve üretimi hala, ek işleme fabrikasının bulunduğu Rize kenti çevresinde yoğunlaşmıştı. Ama 1950'ler döneminde çay yetiştirilen alan kıyı boyunca genişlemeye başlamış ve Çayeli, Pazar gibi daha küçük yerlerde yeni fabrikalar açılmıştır. Rize bölgesinde çay üretimini yoğunlaştırma kararları, Türkiye genelinde 1955 sonrası dönemde değişen tüketim alışkanlıklarıyla yakından bağlantılıydı. 1955'de Rize iç çay pazarının 1/3'ünü karşılayabilmekteydi. 1960'da bu oran neredeyse 2/3'e yükselmiş tüketim düzeyi önemli miktarda artmıştı. Türkiye'de çay pazarının genişlemesi, çay üretim alanlarının, dolaysıyla üretim miktarının ve çay fabrika kapasitelerinin geliştirme kararlarını etkilemiştir.
1950-60 arası dönemde çay tarımına geçiş hızlanmasına rağmen tarımsal istatistikler bölgede nüfusun hızla arttığı 1950'lerde mısır ekilen alanların genişlediğini göstermektedir. “1947'de 175 bin olan Rize nüfusu 1965'de 279 bine yükselmiştir (bkz. Tablo 7). Çay tarımında yaygınlaşma, Çay Teşkilatı'nın etkinlik gösterebildiği sahil yerleşimlerinde gerçekleşebiliyordu. Oysa bölgede yoğun nüfus köylerde barınıyordu ve artan nüfusa karşılık mısır ekiminde artması gerekiyordu. “Yine de 1960-70'lerde daha fazla bütün verimli arazilerini çay yetiştirmeye ayırmanın avantajlarını fark ettikçe mısır ekili alanlarda hızlı bir azalma olmuştur.”
Bölge ekonomisi için daha da önemli olan çay bahçelerinin genişlemesiydi. 1951'den sonraki hükümetin yaş çay için yüksek destek vadettiği düşüncesi, daha önce pazar için önemli ölçekte üretim yapmamış olan çoğunluk da dahil, pek çok çiftçinin kazandıkları parayı arttırmak için çay ekmeye başlamaya ikna olmasına yetmiştir.
Ziraat bankasından alınabilen cömert kredilerin yanı sıra, hiçbir şekilde ilerleye dönük vergilendirmenin olmayışı pek çok yetiştiriciyi, bahçe alanını en geniş düzeye çıkararak kazançlarını arttırmaları için teşvik etmiştir. 1956'dan sonra üreticilere cömert krediler sağlamış, çayın daha geniş alanlara yayılmasını teşvik etmeyi amaçlamıştır.
Çay tarımı başlangıçta Rize ve çevresinde tarımı yapılmakta iken 1960'lardan sonra Rize'nin doğusundaki kıyı şeridine genişlemeye başlamıştır. Fındıklı'daki çay fabrikası 1965'de, Arhavi'deki 1963'de açılmıştır. Ancak bu, çayın yüksek köylere kadar yayıldığı anlamına gelmiyordu. Özellikle Rize'nin doğusunda kalan köy yerleşimlerinde çay tarımına geçilmesi 1975'lere kadar devam eden bir süreçte gerçekleşebilmiştir.” 1970'lere gelindiğinde, çay bölgesel ekonominin dayanak noktası haline gelmiştir. “Bu, çayın bütün sosyal gruplar arasında, hızla ve neredeyse tamamen kahvenin yerini alarak, her durum için bir içecek olarak ülke çapında benimsenmesindeki yüksek oran sayesinde mümkün olmuştur.” Günümüzde halen ekonomik yapı yönünden, bölgenin en büyük gelir kaynağı çay üretimidir.
Çayın Rize'ye getiriliş biçimi, 40 yıldan azla bir süre için, Atatürk'ün mirası olan devletçi politikalardan, Özal'ın 1980'lerdeki seçim kampanyasında kullandığı serbest piyasa söylemine kadar, bu dönemdeki Türk ekonomi politikasının ana eğilimlerini örnekliyor. “D. Karadeniz, DP'nin 1950'lerdeki kırsal kesim politikalarının genel ideolojik hamlesini göstermektedir. Amaç, bağımsız aile çiftliklerinin ticari faaliyetlerini geliştirmek ve böylece maddi eşitsizliklerin eski biçimlerini zayıflatmaktı.
Başlangıçta çayın üretim maliyetinin diğer ürünlere göre daha az olması, katma değerin yüksek olması, iç pazar sorununun bulunmaması, çayın ekim alanlarını genişletmiş, çay il ekonomisinin lokomotifi haline gelmiştir. 1984'de Anavatan Partisinin iktidara gelmesi ile çayda yeni bir dönem açılarak serbest piyasa ekonomisine göre devlet tekelinden çıkarılarak özel sektörün bu alanda yatırım yapmasının önü açılmıştır. Bu uygulamanın çay sektöründe rekabet yaratarak yeni bir açılım getireceği ve ürün fiyatının değerleneceği söylemlerinin aksine, ilk kurulan özel çay fabrikalarının çoğu iflas etmiş, halktan aldıkları yaş çayın karşılığını ödemeden piyasadan çekilmişlerdir. Ayrıca, özel sektör yatırımları, beklenenin aksine kuru çay üretiminde devlet kuruluşu Çaykur teşkilatının ürün kalitesini yakalayamamışlardır. Halen bölgede, irili ufaklı onlarca özel çay fabrikası faaliyet göstermektedir.
Bugün ise, çaya uygulanan fiyat ve alım politikaları, bölgede arazilerin bölünmesi ve daha iyi yaşama özlemi, çay üreticisi için çayı bir geçim kaynağı olmaktan çıkarmıştır.
Untitled Document
|