Uyari: Bu sayfada Lazca sözcükler için "Alboni Font"(yazı karakteri) kullanılmıştır.
"Windows \ Fonts" dizininde Alboni Font olmayanlar karakterleri yanlış görecektir. Bunun olmaması için
Windows\Fonts dizinine
[Alboni Font'u buradan yükleyebilirsiniz].
Ayrıntılı bilgi için Lazuri Font ya da LazuriPC sayfamızı okuyunuz. |
Mutfaklardan Taşan Öyküler
Sevgili Tijen İNALTONG "Mutfaklardan Taşan Öyküler"
kitabı için yazmamı istediğinde çok mutlu oldum. Tabii o güzel dilekleriyle
imzaladığı kitabı bana ulaştığında daha da çok... Aşağıda kitap için hazırlamış
olduğum yazıyı ve Paponi/ Bureği/ Laz Böreği tarifini bulacaksınız.
Dili Gibi, Yok Oluşa Direnen Bir Mutfak: Laz Mutfağı
Paluri Arzu Kal’la tanışmamız 2006 yılında Paponi: Laz
Yemekleri ve Laz Yemek Kültürü adlı kitabının yayımlanmasıyla oldu. O kadar
duygulanmıştım ki kitabı okudukça, Paluri’ye (Paluri, Lazca’da ‘alev’ anlamına
geliyor. Mahkeme kararıyla bu adı alışının hikâyesini
www.lazuri.com sitesinde anlatmıştı
diye hatırlıyorum) yazmadan edemedim. Sonra o bana yazdı, ben ona yazdım. Aradan
bir süre geçti. Aklıma düştü Paluri. Bu kitapta ille de olsun istedim ve bu
düşüncemi açtım. Dedi ki, yılbaşında Lazona’ya gideceğim ve orada, o ortamda
yazacağım bu yazıyı. Sonra dedi ki, gittim, rüya gibi bir hafta geçirdim ve bu
yazıyı yazdım. Yazının sonunda Lazona’daki yılbaşı günlerini okuyacaksınız
Paluri’nin. Ve tabii Lazlar için hayati önem taşıyan bir tarifi: Paluri’nin
kitabına adını veren ‘paponi’nin, diğer adıyla Laz böreğinin tarifini.
Lazlar tarihsel olarak Anadolu’nun kuzeydoğu ucunda yaşayan
yerli bir halktır. Yani yaşadıkları coğrafyanın otokton halkıdırlar. Kendilerini
Lazi, konuştukları dili de Lazuri olarak adlandırırlar. Lazca Güneybatı
Kafkas Dil Ailesi’nin bir üyesidir. Bu dil ailesinde Lazca ile birlikte
Megrelce, Svanca ve Gürcüce bulunur. Dilbilimcilere göre, Lazca ve Megrelce,
geçmişte aynı dil (Zanca) olmalarına rağmen günümüzde birbirine çok yakın iki
ayrı dil haline gelmişlerdir. Laz alfabesinde 35 harf bulunmaktadır. Türkçedeki | ı |, | ö |, | ü | fonemleri Lazca’da bulunmazken Lazcaya özgü | ö |, | ü |,
| ô |, | q |, | û |, | x |, | â |, | 3 |, | w | sesleri Türkçe’de yer
almamaktadır. Lazcanın yok olma tehlikesi ile karşı karşıya olduğu gerçeğinin
paralelinde Laz mutfağının da bu yok oluşa direndiğini görüyoruz.
Lazların yaşadığı bölge dağlık,
engebeli, çok yağış alan bir bölgedir. Türkiye’nin başka bir çok ilinde
yaşamlarını sürdüren Lazlar olmasına karşın bahsedeceğimiz bölge Türkiye’de
toplu olarak yaşadıkları en geniş coğrafya olan Rize ve Artvin illerinin bir
bölümünü kapsayan kıyı şerididir. Bu bölgenin batıdaki sınırı Rize’nin Pazar
ilçesi yakınındaki Melyat Irmağı, doğudaki sınırı ise Sarp sınır kapısıdır.
Bölgenin genel coğrafyası hem
bölge insanının yaşam tarzını belirlemiş hem de bitki örtüsü ve tarım
ürünlerini, aynı zamanda da yemek kültürünü şekillendirmiştir. Mısır bu
ürünlerin başında gelmekte ve yemek kültürünün de bir yerde esaslı unsurunu
oluşturmaktadır. Yörede daha önceleri buğday ve pirinç üretimi de mevcut
olmasına rağmen, 1960 sonrasında çay tarımının bölgeye gelişiyle bölge insanı
ağırlıklı olarak çaya yönelmiştir. Temel geçim kaynağı çaydır. Çay tarımı
öncesinde ihtiyacı karşılayacak kadar mısır, arpa, fasulye, karalahana, kabak,
tütün, üzüm, meyve, kendir üretilirdi. Günümüzde ise insanlar çaydan elde
ettikleri gelir ile bu ürünleri pazardan satın almaya başlamışlardır.
Laz kadınları zor coğrafi ve
ekonomik şartlarda bir mutfak yaratmıştır. Bu mutfağın en büyük özelliği normal
günlerde çarçabuk hazırlanabilen, enerji veren ve birden çok besin grubunu
içerir yemeklerden oluşmasıdır. Zahmetli, zaman alan yemekler ise ancak düğün,
bayram, ölüm gibi özel günlere ayrılmıştır.
Kadınlar şafak vakti kalkarlar,
gün ağarmadan, otlar sertleşmeden ot kesmeye uzak dağlık yerlere giderler. Ot
keser, büyükçe bir yük hazırlar, o yükü sırtlarında eve getirirler. Yolda
gelirken ekmek için değirmende buğday ya da mısır öğütürler. Eve geldiklerinde
ekmek yoğurur mayalanması için bir kenarda bekletirler. Bu arada odun kırar ve
ateşi yakarlar. İneğe giderler. İneğin yemini verir, sağarlar. Sonra ekmeği
pişirirler ve sabah yemeğini hazırlarlar. Yemekten sonra bahçede çalışmaya
giderler. Akşama kadar çalışır çay toplarlar. Çay toplarken Lazca şarkılar
söylerler. Karşı tepelerde çalışanlara seslenir, şakalaşırlar. Öğlen yiyecekleri
yemeklerini de yanlarında götürürler. Çünkü çalışmaya gittikleri bahçeler çoğu
zaman evlerinin çok uzağındadır. Akşam olunca topladıkları çayı alım evine
sepetle sırtlarında taşırlar ve satarlar. Sonra eve gelir ve çarçabuk akşam
yemeğini hazırlarlar. Kadınlar bahçede çok çalıştıkları için Laz yemekleri çabuk
ve kolay hazırlanabilen yemeklerden oluşur.
İmece, bayram ve düğünlerde çok
güzel yemekler hazırlanırdı. Eskiden imecelere insanlar güzel yemek yemek için
de giderlerdi. İmecelerde herkes birbirine yardım eder işler böylece daha çabuk
bitirilirdi. Güzel yemekler yenir, şarkılar söylenir, horonlar oynanırdı.
Şimdilerde imece de pek yapılmıyor. Herkes kendi işini tek başına yapıyor.
Düğünler de artık evlerde değil çarşıda, salonlarda yapılıyor. Yalnız
bayramlarda, baklava, paponi (bureği/Laz böreği), xavla hâlâ yapılıyor.
Düğünlerde tepsilerle baklava,
paponi, xurina (oklavaya büzülerek yapılan bir çeşit baklava) yapılır, lahana
sarılırdı. Herkes ne kadar lahana sardıysa sayardı. Sanırım kimin daha çabuk
sardığını gösterebilmek için minik bir oyundu bu. Annem hâlâ ne zaman lahana
sarsa tek tek sayar. Bir çeşit etli pilav olan üaplama düğünlerde yapılan
yemeklerdendir. Bıldırcından, et ve tavukla yapılır ama daha çok et kullanılır.
Düğünlerde ayrıca damada ve gelen misafirlere dağıtmak için sicaşi şeçerleme
yapılır, güzel ve süslü görünmesi için kırmızı kağıtlara sarılırdı. Un, şeker ve
yağdan yapılan bu şekerlemenin özelliği çok sert oluşudur. Taşla kırılarak
yenir. Acaba damadın dişlerinin ne kadar sağlam olduğunu anlamak için mi
yaparlardı bilmiyorum.
Bayramlarda xavla yapılırdı.
Xavla şeker, bal veya pekmez ve sütle yapılır. Evin babaannesi un ve tereyağı
uzun süre yakmadan kavurur. Evin gelini şerbet hazırlar ve kavrulan unu
süzgeçten geçirir. Daha sonra süzgeçten geçirilen un ve şerbet yoğrularak
tepsiye bastırılır ve kesilir. Bayramdan bir gece önce xavla hazırlanır, lahana
sarılır, baklava, paponi yapılır. Kurban bayramlarında yumurtalar haşlanır,
mendillerin içine bağlanır. Böylece bayramda gelen çocuklara verilir.
Bayramlarda herkes hangi evde ne verileceğini bilir. Çocuklar yumurta için hangi
eve, baklava yemek için hangi eve gideceklerini bilirler.
Ölü evinde bir hafta süreyle
yemek pişirilmez. Başka evlerden yemekler getirilir. Ses vermeye (nena
meçamu/baş sağlığı) gelen herkese yemek yedirilir. Bir sene sonra da ölü evinde
yemek verilir. Şimdi de aynı gelenek sürdürülmektedir.
Bebek dünyaya geldiği zaman,
gelenlere ikram etmek üzere xaviwi hazırlanır. Xaviwi, ipekle elenmiş mısır
ununun tereyağ ile kavrulmasının ardından kaymak ilavesi ile hazırlanır. Bir de
damatlara xaviwi yapılır. Damat Lazona’da çok kıymetlidir. Damat için çok özel
yemekler hazırlanır, tavuk pişirilir, xaviwi, 3onna (kyume) yapılır, ipe
dizilen fındıklar damadın boynuna asılırdı. İpe dizilen fındıklar üzüm suyundan
yapılan muhallebi kıvamında bir tatlının içine peş peşe üç kez batırılarak
kurutulur.
Lazlar tatlı yiyecekleri çok
severler. Makarnanın, bir çeşit krep olan ceöveşi’nin (mafuşi, wilexûa) üzerine şeker dökerek yerler. Düğünlerde pilavın üzerine baklava koyarak servis
yaparlar. Pekmez ve balı da bir çok yiyeceğin üzerine tatlı bir sos olarak
dökerler.
Eskiden babamın dedesi,
Derebeği Xasani derlermiş kendisine, evin önünde oturur yoldan inen çıkanları
yemek yemeğe çağırırmış. Evde yemek hazır olmasa da büyük babaannem hemen bir
tavalama yaparmış. Çünkü Lazlarda misafire yemek hazırlamak çok önemlidir.
Paponi'nin birincil amacı
yukarda kısaca anlatmaya çalıştığım, yok olma tehlikesi ile karşı karşıya bir
dil ve mutfak kültürünün kayıt altına alınması ve özellikle orijinal isimleri
ile yemeklerin tanınmasıdır.
Yemek kültürü yaşayan bir
kültürün ölmesi mümkün değildir. Bu amaçla yola çıkmıştık. Amacımız çok açıktı:
Yok olma tehlikesindeki bir dil ve kültür için yapabileceklerimiz ve yapmamız
gerekenler… Herkes en iyi bildiği şeyi yapmalıydı; yemekler ve yemek kültürü
üzerine çalışmak ve yazmak görevi de bana düştü.
Yemek kültürü zaman içinde,
çeşitli dış etkenlere göre şekillenir ve gelişir. Kıtlık zamanlarına özgü
yemekler vardır; düğün, bayram, imece yemekleri vardır. Bazı yemekler de bitki
örtüsünün ve ekolojinin bozulmasıyla kaybolurlar. Hayvan ya da bitki türünün
tükenmesi o yemeğin artık bir daha yapılamayacağı anlamına gelecektir. Bir de
teknolojinin köylere ulaşmasıyla kullanılan kap kacaklardaki değişim sonucu
yemek pişirme teknikleri değişecek ve geleneksel olanı zaman içinde eriyip
gidecektir. Yazılı ve görsel basınla yeni yemek kültürü ile tanışılacak ve bu
kaynaşma içinde yemeklerin geleneksel olanı korunamayabilecektir. İşte bu
sebepledir ki Paponi'de sadece yemeklerin orijinal dilinde isimleri yer
almaktadır.
Lazona'da her mevsim bir başka
güzeldir. Yeşilin binbir tonu, dağlara inen sis, bembeyaz karlarla kaplı çam
ağaçları, günlerce aralıksız yağabilen yağmurun kokusu... Ama ille de yağmurun
kokusu... Sanırım en çok yağmur yakışıyor bu coğrafyaya. Sevgili arkadaşım
benden bu yazıyı yazmamı istediğinde bunu o coğrafyada yazmanın daha güzel
olacağını düşünüp, her fırsatta gidebilmek için bahaneler yarattığım
memleketimde buldum kendimi. Henüz kar sahile inememiş ama yüksek dağlarda kar
var. Sanki tarihin içinde tutunmaya çalışan bir kültürün kokusu her yanı
sarıyor. Değirmenlerde un kokusu, ahırda inek kokusu, evlerde eski ahşap kokusu,
tavada tereyağı kokusu... Sanki arkamı dönsem babaannem otuz sene önceki gibi
bana minci tavalıyor olacak. Ya da her zamanki gibi her söze bir türkü atacak:
"Bir muxlama (muhlama) yapardum, tava deluk yağ da yok, değirmenun suyi
yok ella bilur un da yok".
Anılarla yüklü bu hikayenin
sonunda Lazların en olmazsa olmazı, en özel günlerinin baş tacı, sevenlerinin
aşkla bağlandıkları, bir aşk şarkısı tadında paponi tarifini sizlerle paylaşmak
istiyorum. Ortak hayallerimizi devam ettirmenin huzuruyla, Sevgili Kazım'ın
güzel anısına...
01 wanağani 2008/ Lazona
Paluri Arzu KAL
Paponi (Bureği, Laz Böreği)*
Malzemeler (Bir tepsi için) 250 gram tereyağı
2 su bardağı nişasta (yufkaları açmak için)
Hamur için:
3 su bardağı buğday unu
1 su bardağı süt
3 yemek kaşığı sıvı yağ
tuz
Muhallebi için:
10 su bardağı süt
2 1/2 su bardağı buğday unu
bir tutam tuz
2 1/2 su bardağı şeker
2 çorba kaşığı tereyağı
5 yumurta sarısı
1 çay kaşığı karabiber
Şerbeti için:
5 su bardağı şeker
5 su bardağı su
Hamuru hazırlamak için üç su bardağı un yoğurma kabına
konur. Tuz eklenir. Bir su bardağı süt ile üç çorba kaşığı sıvı yağ da ilave
edilir ve gerekirse su ilave edilerek hamur yoğrulur. Hamurun üzeri bir örtüyle
örtülür ve bu arada muhallebi pişirilir. Muhallebi için tencereye on su bardağı
süt ve iki buçuk su bardağı buğday unu konur, bir tutam tuz eklenir ve iyice
karıştırılır. Sürekli karıştırarak pişirilir. Kaynayınca iki buçuk su bardağı
şeker eklenir. Beş dakika daha pişirilir ve ateşten alınır. İki yemek kaşığı
tereyağı, bir çay kaşığı karabiber ve beş yumurta sarısı ilave edilerek çabuk
çabuk karıştırılır. Hamurdan 11 adet beze yapılır. Her bir beze oklavayla
açılarak yufkalar elde edilir. Yufkalar kuzinada pişirilir ve kurutulur. Bütün
yufkalar bitince tereyağı eritilir. Tepsiye tereyağı sürülür. Yufkalar suda
ıslatılarak yumuşatılır ve dizilir. Her yufkanın arasına tereyağı sürülür. Beş
yufkadan sonra muhallebi dökülür ve kalan yufkalar da aynı şekilde dizilir. En
üste de tereyağı, yufkada kuru yer kalmayacak şekilde, sürülür ve fırına
verilir. Üzeri iyice kızarana kadar pişirilir.
Şerbet için başka bir tencereye beş su bardağı şeker ve beş
su bardağı su konarak kaynatılır. Biraz koyulaşınca soğumaya bırakır. Şerbet
soğuk, paponi (bureği, Laz böreği) sıcakken şerbet dökülür.
*Derler ki!
Batum'da buğday unu yerine guri mçveri (ipekle elenmiş
mısır unu) kullanılır. Batum Lazları bu şekilde hazırlanan böreğe paponi derler.
Diğer bölgelerdeki Lazların verdiği isim bureğidir. Lazlar dışındakilerin
verdiği isim ise Laz böreğidir. Lazların Hristiyan olduğu dönemlerde paponi
(bureği, Laz böreği) kutsal günlerde tapınağa götürülen bir tatlıymış. paponi
(bureği, Laz böreği)'nin yufkaları kuzinada pişirilmezse de olur. Ama
pişirildiğinde daha lezzetlidir. Açılan yufkalar kuzinada pişirilmeden tepsiye
serilir ve aralarına tereyağı sürülür. Pişirme şekli aynıdır.
(Bu tarif, Paluri Arzu Kal’ın Paponi: Laz Yemekleri
ve Yemek Kültürü adlı kitabından alınmıştır.)
Mutfaklardan Taşan Öyküler/ Tijen İNALTONG – İletişim
Yayınları/ 2008
Tijen İnaltong bu sefer karşımıza farklı bir hikayeyle
çıkmak ve her yaşamın bir öyküsü olduğunu anlatmak istedi. Kimi mutfağımızı
dünyaya tanıtmış, kimi Anadolu’nun unutulmuş tariflerini derlemiş, kimi
atasından gördüğü yöntemlerle üretim yapmayı sürdüren, kimi ise hiçbir zaman
mutfaktan çıkamamış, alnından akan teri silip yaşamın içine dalamamış elli beş
kişinin mutfak öyküsü var bu kitapta.
Kimler yok ki aralarında: Biricik oğluna duyduğu özlemi
dile getiren Müjgan Şavkay, aşçıların piri Aydın Yılmaz’ı sevgiyle anan
meslektaşları Emrullah Gümüştaş ve Haşim Demirtaş, tatlı diliyle Ege’nin yemek
kültürünü anlatan Gökçen Adar, Türk mutfağını dünyaya tanıtmak için var gücüyle
çalışan Sevim Gökyıldız, koltuğunun altına pek çok karpuz sığdıran gazeteci
Nedim Atilla, Karslı gravyer üreticisi İlhan Koçulu, beş nesildir zeytinyağı
üreten Kürşat ailesi, İkinci Bahar dizisine ilham veren Gaziantepli kebap ustası
Ali Haydar, Atatürk’e kestane şekerini sevdiren Hacı Rasim Öztat, gastronomi
uzmanlarının buluşma noktası Çiya’nın kurucusu ve baş ustası Musa Dağdeviren...
Kemah’tan Bozcaada’ya, Tokat’tan, Kastamonu’ya, Niğde’den Burdur’a, Antakya’dan
Gölpazarı’na, kimi köhnemiş kimi yıkılmış onlarca mutfak, bu mutfaklarda
kullanılan araç gereçler; kilerleri dolduran sucuklar, çerezler, turşu ve
reçeller, binbir emekle pişirilen birbirinden leziz yemekler, börekler,
tatlılar. Belki de sizi kendi çocukluğunuza götürecek bu lezzetler... kurt gibi
acıkarak oturduğunuz yaz sofralarına, tadı damağınızda kalan tandırbaşı
sohbetlerine, baklava tepsilerini gizlice temizlediğiniz bayramlara...
İletişim adresi:
mutfaktazen@gmail.com
Websitesi:
www.mutfaktazen.blogspot.com (Türkçe) - www.zeninthekitchen.blogspot.com (İngilizce)
Lazuri.com / 28.07.2008
|