Uyari: Bu sayfada Lazca sözcükler için "Alboni Font"(yazı karakteri) kullanılmıştır.
"Windows \ Fonts" dizininde Alboni Font olmayanlar karakterleri yanlış görecektir. Bunun olmaması için
Windows\Fonts dizinine
[Alboni Font'u buradan yükleyebilirsiniz].
Ayrıntılı bilgi için Lazuri Font ya da LazuriPC sayfamızı okuyunuz. |
Yemek Kültürü Yaşayan Bir Kültürün Ölmesi Mümkün Değildir...
16 Mayıs 2007 tarihinde Sabah Gazetesinin Kültür Sanat ekinde Sayın Ahmet Örs'ün Paponi ile ilgili yazmış olduğu yazıda da yer alan, kitabın yayınlanmasının ardından çokça karşılaştığım, bir soru ve eleştiri üzerine genel bir yanıt vermek gerektiğine karar verdim. Çünkü birebir aldığım bu soru ve eleştirilere yanıtlarımı verdiğimde hak verildiğini gördüm. Soru ve eleştirilerini ulaştıramayanlar için de genel bir yanıt vermek en iyi çözüm olacaktı.
Öncelikle bu vesile ile sevgili arkadaşım Özge Öztekin'e (Lazuri.com), Hatice Tuncer'e (Cumhuriyet Gazetesi), Tijen İnaltog'a (Lezzet Dergisi), Demet Çaput'a (Radikal Gazetesi) ve Ahmet Örs'e (Sabah Gazetesi) Paponi ile ilgili yazıları için teşekkürlerimi sunuyorum. Tijen Hanım'ın sıcacık mailleri, Paponi ile ilgili sordukları ve dostluğu için sevgilerimi yolluyorum. Gerek imza günlerimde, gerekse maillerde ve son olarak da Sayın Ahmet Örs'ün yazısında sürekli duyduğum eleştiri ya da soru ise şöyle: Neden kitaptaki yemeklerin Türkçe adı yok? Yemek kültürü yaşayan bir kültürün ölmesi mümkün değildir. Bu amaçla yola çıkmıştık. Amacımız çok açıktı: Yok olma tehlikesindeki bir dil ve kültür için yapabileceklerimiz ve yapmamız gerekenler… Herkes en iyi bildiği şeyi yapmalıydı; yemekler ve yemek kültürü üzerine çalışmak ve yazmak görevi de bana düştü. Yemek kültürü zaman içinde, çeşitli dış etkenlere göre şekillenir ve gelişir. Kıtlık zamanlarına özgü yemekler vardır; düğün, bayram, imece yemekleri vardır. Bazı yemekler de bitki örtüsünün ve ekolojinin bozulmasıyla kaybolurlar. Hayvan ya da bitkinin türünün tükenmesi o yemeğin artık bir daha yapılamayacağı anlamına gelecektir. Bir de teknolojinin köylere ulaşmasıyla kullanılan kap kacaklardaki değişim sonucu yemek pişirme teknikleri değişecek ve geleneksel olanı zaman içinde eriyip gidecektir. Yazılı ve görsel basınla yeni yemek kültürü ile tanışılacak ve bu kaynaşma içinde yemeklerin geleneksel olanı korunamayabilecektir. Dil için de yapılabileceklerin başında, bu dil ve kültüre ait yemeklerin dünya çapında yaygınlaşmasını sağlamak ve kayıt altına alabilmek gelir. Bu sebeple çalışmalarıma başladığım andan itibaren yemeklere orijinal dilin dışında isim vermedim. Zaten yok olma tehlikesi altındaki bir dille ilgili yapılacak çalışmada en önemli hassasiyet o dille ilgili mücadeleye destek olmak ve konumuzda olduğu gibi yemeklerin orijinal dilindeki adıyla yer edinmesini ve kabul görmesini sağlamaktır. Adı Türkçe olmasa da günlük hayatımızda sıklıkla kullandığımız ve kabul ettiğimiz o kadar çok yabancı dilde yemek adı var ki, bunun Lazca gibi kritik bir dilde yapılması garip karşılanmamalı. Bu bir zarurettir. Çünkü o yemeklere verilebilecek Türkçe isimlerle kolay olan seçilecek, o yemekler artık tarihe Türkçe isimleriyle geçecek ve yemeğin Laz yemeği olduğu gerçeği bile zaman içinde eriyip yok olacaktır. Bu da tarihe karşı göze alınmayacak bir sorumluluktur. Nasıl ki "Şnitsel", "Hamburger", "Spagetti Bolones" kabul görüp günlük hayatımızda yer edindiyse, bunu "Paponi", "Minci", ve Kapçoni Cari" de hak etmektedir. Sayın Örs'ün sözünü ettiği "Mıhlama" ise Türkçe söylenişi aslında mıhlama değil "Muhlama", orijinal adı "Muxlama" olan bir Laz yemeğine sonradan verilmiş ve orijinal adına benzetilmiş bir isimdir. Kitapta yemek kategorileri Lazca, Türkçe ve İngilizce olarak verilmiştir. Buna göre o kategorideki yemeğin çorba, ekmek, tavalama, pilav/ makarna, ana yemek, tatlı olduğu kolayca anlaşılabilmektedir. Bundan sonrası arzu edilirse, o kategorideki yemeği, yine üç dilde yazılmış olan, malzemelerine bakarak ve yapılışını okuyarak öğrenmek ya da pişirip denemektir. Paponi öncelikle Lazlar için kaleme alınmış değildir. Öncelikli amacı yok olma tehlikesindeki bir dile ve kültüre ait yemeklerin kayıt altına alınmasıdır. Sonrasında ulaşacağı kitle için bir öncelik düşünülmemiştir ki bu sebeple üç dilde yayına hazırlanmıştır. Gelecekte farklı dillerde de yayınlanması düşünülmektedir.
Lazcada 35 harf bulunduğundan ve Türkçe'de olan bazı harfler bulunmadığından, farklı olan harflerin telaffuzunun dili bilmeyenler tarafından bilinemeyeceği bir gerçektir. Bu konudaki eksiklik, kitabın 2. ve 3. basımlarında, Lazca telaffuzun dinlenebileceği internet adresi (http://www.lazuri.com/nenapuna/telaffuz.html) verilerek giderilmeye çalışılmıştır. Bazıları endemik (yerli/ yöreye özgü) olan bitkilerin Türkçe adları bilinmediğinde, varsa Latincelerine de yer verilmeye çalışılmıştır.
Laz yemeklerine Türkçe isimler verilmesi anadilimize en büyük haksızlık olacağı için orijinal isimlerine yer verilmiştir. Bu unutulmuş ya da atlanmış bir konu değildir. Buna özellikle dikkat edilmiştir. Önerilerini, eleştirilerini, iyi dileklerini ve sorularını ulaştıran herkesin ilgisine teşekkür ederim.
Lazuri.com / 19.06.2007
|