Ben, Türkiyeli bir Laz’ım ...

Resim: Sadık Varer |
Türkiye’de, Artvin - Rize sahil şeridinde Pazar, Ardeşen, Fındıklı, Arhavi
ve Hopa’da yaşayan, Türkler Anadolu’ya girmeden çok önce kendi tarihini ve
kültürünü üreten Lazlar, benim atalarım… Altı yaşıma kadar Türkçe bilmiyordum. Bir dönem kayıtsız gittiğim köy
ilkokulunda bana Lazca’yı yasaklayıp Türkçe’yi ve Türkçe ile birlikte benim
Laz değil, bir Türk olduğumu öğrettiler.
İlkokullu yıllarımın her sabahında, yüksek sesle “Türk’üm, doğruyum,
çalışkanım”la başlayıp “ne mutlu Türk’üm diyene” ile biten “Andımız”ı
okurken Lazlığımı unutmaya, Türklüğü benimsemeye başladım.
Teki bile “Dünyaya bedel bir Türk” olarak liseyi ve yüksek okulu Türkçe
okudum. Bu arada “müfredat dışı Türkçe kitaplar” sayesinde dünyayı
yorumlamayı öğrendim.
Sonra, “Dünyayı yorumlamak yetmez, dünyayı değiştirmek lazım” dedim ve
olanlar oldu; artık ben bir komünisttim …
Bilen bilir; komünistlik ‘başa bela’ bir şey!... İşkence görmek,
tutuklanmak, öldürülmek bir yana, insanda ne Lazlık ne de Türklük bırakıyor;
bütün dünyayı ‘memleket’ ve Lazları, Türkleri, Kürtleri, Arapları, Acemleri,
Rusları, Fransızları, İspanyolları, Çinlileri.., velhasıl beyaz ırk, siyah
ırk ya da sarı ırk ayrımı yapmadan dünyanın bütün halklarını ‘kardeş’
saymaya başlıyorsunuz.
Doğal olarak, kardeşlerinizi ilgilendiren her şey sizi de ilgilendiriyor;
‘memleket’in herhangi bir yerinde kardeşlerinize uygulanan baskı, terör,
sömürü, aşağılama ya da insanlığın yakın geleceğini ciddi olarak tehdit eden
ekolojik tahribatlar, sizin ilgi alanınıza giriyor.
Hâl böyle olunca, Güney Afrika’da ırkçılık karşıtı mücadelede öldürülen
Biko, Gestapo işkencesinden geçirilip idam edildikten sonra ibret olsun diye
bir atın arkasında sürüklenen direnişçi genç kız Tanya, asker dipçikleriyle
başı ezilip bir kanala atılan Polonya doğumlu Alman teorisyen ve devrimci
Roza, Bolivya dağlarında esir alındıktan sonra katledilen Che, Niksar’ın
Kızıldere köyünde öldürülen Mahir ve Cihan.., sizi ilgilendiriyor. Dahası;
Che katledildiğinde “Ben Che’yim!.”ya da Ermeni kardeşiniz Hrant göz göre
göre öldürüldüğünde ise “Ben Hrant’ım – Ermeni’yim!.” diyorsunuz…
Ve ‘kaçınılmaz’ olarak, İsrail saldırganlığı altında acı çeken Filistin
halkıyla Filistinli; neredeyse bin yıldır birlikte yaşadığımız ama yüz küsur
yıl önce “Her ulus gibi ben de kendi kaderimi tayin etmek istiyorum” dediği
için başına gelmedik felaket kalmayan Kürt halkının acısını paylaşırken de
Kürt oluyorsunuz…
İşte, bir Laz böylece Kürt olabiliyor !..
Bitirirken; önce asimile edilip ulusal kimliğine yabancılaştırılan, sonra
kendi iradesiyle ‘dünyalılaşan’ bir Laz olarak belirtmem gerekir ki, kendi
kaderini tayin etmek isteyen bir ulusun başına gelenlerle ilgilenmek için
komünist olmak gerekmiyor…
Tarih bilincine sahip ortalama bir demokrat bile çok iyi bilir; “Her ulus
kendi kaderini özgürce tayin etmelidir ” sloganı, komünistlerden çok önce,
burjuva demokratların sloganı idi ve ulusların kendi kaderlerini tayin etme
hakkını savunmak, demokratlığın ölçüsü sayılıyordu. Resmi ideolojinin etkisi
altında bellek kaybına uğrayan demokratlara hatırlatırım!...
Sadık Varer
Lazuri.com / 06.04.2008
|