Bir süredir ülkemiz kamuoyunun gündeminde ilk sırada yerini
alan“demokratik açılım” tartışmaları
farklı kesimleri olduğu gibi Lazları da yakından
ilgilendiriyor. Demokratik açılım ile ilgili olarak bu
ülkede varlığını sürdüren farklı etnik grupların
temsilcilerinin ve Laz aydınlarının görüşlerini sitemiz
üzerinden sizlerle paylaşmak istedik. Bu bağlamda
görüşlerine başvurduğumuz bu kişiler ve bu konu
üzerindeki düşüncelerini sırasıyla sizlere aktaracağız.
İlk olarak bir Laz sanatçı, Sadık Varer’in görüşleri ile
başlıyoruz.
Gerçekten de hükümetin açılım
konusunda ne kadar samimi olduğu ve neler yapabileceği
merakla bekleniyor. Böyle bir açılımın demokratik
olabilmesi, bu konudaki taleplerinin dikkate alınmasına
ve bu topraklarda var olan dillere, kültürlere,
kimliklere de eşit haklar sunulup gerçekten yaşam alanı
açılabilmesine bağlı. Biz demokratik açılımın ülkede
konuşulan tüm anadilleri, kültürleri ve farklı kökenden
gelen tüm yurttaşları kapsaması gerektiğini düşünüyoruz.
Ancak böyle bir yaklaşım ülkemizde ve dünyada sevgi ve
barışı egemen kılacaktır.
Bu konuda siz neler
düşünüyorsunuz?
Demokratik açılım konusunda beklentileriniz ve çözüme
yönelik önerileriniz nelerdir?
Demokratik Açılım ya da Kürt
Açılımı
“Biz demokratik açılımın ülkede
konuşulan tüm anadilleri, kültürleri ve farklı kökenden
gelen tüm yurttaşları kapsaması gerektiğini düşünüyoruz.
Ancak böyle bir yaklaşım ülkemizde ve dünyada sevgi ve
barışı egemen kılacaktır.”
Elbette, bu düşünceye ve de temenniye
katılıyorum. Bundan başka, bir çift söz daha edip Lazuri
Nena’nın sorusunu yanıtlamaya çalışacağım:
Biliniyor, Demokratik Açılım
hikayesi, önce, Kürt Açılımı başlığıyla ‘yazılmaya’
başlanmıştı. Ne var ki, Kürt Açılımı başlığı, geleneksel
Kemalist ve milliyetçi çevrelerin sert tepkisiyle
karşılandı. CHP ve MHP’den, Kürt Açılımı ile ‘memleketin
bölüneceği uyarısı’ yapıldı ve MHP, Kürt Açılımı’nın
yolunu kesmek için gerekirse “dağa çıkacağını” ilan
etti. Askerin tepkisi ise daha sertti. Bunun üzerine
AKP, hikayenin başlığını değiştirdi; Kürt Açılımı,
Demokratik Açılım oldu!.
Ben, bu gelişmelere rağmen,
‘hikayeyi’, Kürt Açılımı şeklinde okumayı sürdüreceğim.
Sanırım önceliği, memleketin en
yakıcı sorunlarından biri olan Kürt sorununun çözümünü
merkeze alan Kürt Açılımının mimarına vermek lazım.
Evet, sahada AKP var, ama ‘açılım’ın mimarı AKP değil, ABD’dir. Bu işte
AKP, ‘taşeron’ işlevi görmektedir. Fakat Şayet,
İktidarda AKP değil de CHP veya MHP olsaydı,
‘taşeronluk’ işi bunlara ihale edilirdi!.
Bu konuda birkaç makale yazdım.
Bunlardan birini ‘Kürdün Hal ve Gidişi’ başlığıyla
yayınlamıştım. Meseleye açıklık getirebileceğini
düşündüğüm ilgili bir bölümü buraya alıyorum:
“ ( …. )
ABD, Irak’tan, ilan edilmiş bir
tarihte çıkmak istiyor. Ama elbette, işgal nedeni olan
zengin petrol rezervleri üzerindeki ‘sahipliğini’
garanti altına almadan çıkmayacaktır.
Diğer yandan, Irak Kürdünün işgal
sürecindeki işbirliğini, iyi kötü bir ‘Kürt devleti’
kurarak yanıtlayan ABD, bölgedeki çıkarlarını, Arap ve
Acem düşmanlarının karşısında çok zayıf kalan bu
devletle koruyamayacağının da farkındadır.
ABD’nin Irak’tan çıkmasından sonra,
Güney’den İslamcı Arapların, Doğu’dan da Acemlerin
zengin petrol kaynakları üzerinde kurulmuş bulunan Kürt
devletine saldırmaları, dolayısıyla ABD’nin zarar
görmesi mümkündür. Arapların ve Acemlerin kolayca
saldırmayı göze alamayacakları bir güç olarak
Türkiye’nin Irak Kürtlerinin hamiliğine hazırlanması
siyaseti böylece kurulmuş oldu.
Türkiye’nin de ‘çıkarına’ olduğu
sanılan bu siyaset ise, öncelikle Türkiye’deki Kürt
meselesinin, artık hiç zaman kaybetmeden çözülmesini
gerektiriyordu.
ABD Başkanı Hüseyin’in, TBMM’de,
Demokratik Toplum Partisi Eşbaşkanı Ahmet Türk’le
oturup “Ne olacak bu Kürdün hali?..” muhabbetine
girmesiyle ‘çözüm süreci’ başlatıldı.
Prezident Hüseyin’in, Kürt
meselesinin ‘çözümü’ için start vermesinden sonra,
ABD’li diplomatlar, izlenebilir bir açıklıkla,
Ankara’dan Erbil’e, Erbil’den Kandil’e, Kandil’den
Diyarbakır’a koşturuyorlar!
Ergenekon davalarıyla ulusalcı -
Kemalist reflekslerin adamakıllı zayıflatıldığı Türkiye
siyasetine aleni bir şekilde ağırlığını koyan Amerika,
AKP’yi, Kürt meselesinin çözümünde inisiyatif almaya ve
aktif olmaya zorluyor.
Ve Kürt Açılımı söylemiyle ‘riskli
bir işe’ girdiğini düşünen, fakat bu durumdan vazife
çıkarmayı ihmal etmeyen AKP, Kürt oylarıyla siyasi
ömrünü uzatma hesapları yapıyor…
Öyle anlaşılıyor ki, bir ‘aksilik’
çıkmaz da ‘açılım’ devam ederse, büyük bir olasılıkla,
bugüne değin sürdürdükleri mücadele ile bazı ulusal ve
demokratik hakların teslimini sağlayan PKK’li Kürt
hareketi, Amerika’nın da Türkiye’yi ‘itmesiyle’ birkaç
hak daha alıp, savaş yorgunu Kürdü onurlandıracak ve
‘kravatlı siyaset’le, Irak Kürdünün hamiliğini de
üstlenen ‘memleket idaresine’ katılmayı deneyecek.”
Burada sözünü ettiğim, “bir ‘aksilik’
çıkmaz da ‘açılım’ devam ederse” cümlesinin altını
çizmekte yarar var; evet, ‘açılım’ bir kazaya uğramaz
ise, asırlık mücadelesiyle hatırı sayılır bir siyasal ve
maddi güç biriktiren Kürdün kimi tarihsel hakları teslim
edilecektir.
Ve bu arada, tıpkı İspanya’da olduğu
gibi, Kürtlerle birlikte, diğer halkların hakları da verilecektir.
Devlet iktidarının ‘akıllı
adamları’ da çok iyi bilirler ki, Kürtlerin hakları
teslim edilirken, diğer halkları ‘görmemek’, örneğin
yirmi yıldan fazla bir süredir, barışçıl - demokratik
yöntemler ve araçlarla kültürel hakları için mücadele
eden Lazları yok saymak, vahim sonuçlar üretmeye aday
ciddi bir hata olur!..
Sadık Varer
Kaynak: LazuriNena.Com
Lazuri.com / 03.10.2009