Grafik Ebru Koçak |
Lazurinena: Sadık Varer kimdir? Kendinizi nasıl
tanıtırsınız? Sadık Varer: Yaşamının merkezine özgürlük ve eşitlik
kavramlarını koymuş, insanın insan üzerinde kurduğu bütün iktidar, sömürü ve
istismar biçimlerinin ortadan kaldırılması için mücadele etmeyi kendine
görev edinmiş, yazan ve çizen bir Laz.
Lazurinena: Sizce resim nedir? Resmi nasıl tanımlıyorsunuz?
Sadık Varer’in resim yapmaktaki amacı nedir?
Sadık Varer: İnsanlığın, yazıdan çok önce keşfettiği, ilk
ifade araçlarından biri sayılan resim, benim için, düşünce ve duyguları
estetiğin dilini kullanarak dışa vurmaktır; insanlığın ortak kültürel
mirasına katkı sunmak, tabir uygunsa, fırça ile tarih yapmaktır! Bana göre,
kalıcı değer üretmek gibi ciddi bir işi meslek edinmiş ressam, estetik
kaygısının ötesine geçmeli; yalnızca "güzel" olanı değil, tanıklığını
yaptığı hayatın sorunlarını, açlığı, haksız savaşları, ekolojik felaketleri
ya da kadın – erkek eşitsizliğini de çizme sorumluluğunu göstermelidir.
Lazurinena: Sanat ve siyaset sizce birbirinden kopuk mudur?
Sanatçı kendini siyasetten soyutlamalı mıdır? Bu bağlamda siz kendinizi
nasıl tanımlarsınız?
Sadık Varer: Sanatsal üretim, aynı zamanda ideolojik
üretimdir. Her sanat yapıtının bir ideolojik okuması vardır. Sanat ve
siyaset ilişkisi böylece kurulabilir. Bu, dolaylı bir ilişkidir. Sanat,
siyaseti etkiler ve bu doğal bir şeydir ama siyasetin sanatı "etkilemesi" doğal ve doğru değildir; sanat, tıpkı bilim gibi siyasetten bağımsız
olmalıdır.
Lazurinena: Anadolu Sanatçılar Derneği kimler tarafından,
ne zaman kuruldu? Faaliyetleri ve amaçları hakkında bizi bilgilendirir
misiniz?
Sadık Varer: Anadolu Sanatçılar Derneği'ni bir düzine kadar
ressam, heykeltıraş ve karikatürist arkadaşımla birlikte kurduk. Anadolu
insanı, İslam'la tanıştıktan sonra, şeriatın "günah" saydığı resim ve heykel
sanatına yabancılaştırılmıştır. Bu tarihsel yabancılaşmaya "müdahale" etmek;
sanat, sanatçı ve toplum arasındaki yabancılaşmayı ortadan kaldırmak için
üzerimize düşeni yapmak ve isteyen her kesin sanatla doğrudan ilişki
kurabilmesini sağlamak gibi toplumsal ve insanı amaçlarla 2002 yılında
kurduğumuz ASD ile bugüne değin altısı yurt dışında toplam kırk bir sergi
gerçekleştirdik.
Lazurinena: Anadolu Sanatçılar Derneği’nin başarılarının
devamını diliyoruz. Bir ressam olarak, sizden, bir Laz portresi çizmenizi
istesek, kağıt üstünde değil de burada düşüncelerinizi bizimle paylaşır
mısınız?
Sadık Varer: Laz, bana Karadeniz'in deli dalgalarını
çağrıştırıyor; her an "patlamaya" hazır, hırçın, zapt edilemez, boyun
eğdirilemez… Ve hayatı dehşetli ciddiye alan ama aynı ölçüde hayatla dalga
geçmeyi bilen… Ve büyük tarihsel badireleri atlatıp binlerce yıldır kendi
toprağına kök salmayı başaran… Ve fakat, 1924 Anayasasıyla Lazlığına yasak
konulup Türkleştirilmeye çalışılan, "yağmurlar ülkesinin kadim halkı."
Lazurinena: Son dönemlerde Laz Dili ve Kültürü ile ilgili
yayın yapan sitelerde yazılarınızın yayınlandığını görmekteyiz.
Yazılarınızda Laz kültüründen çok genel konulara değiniyorsunuz. Bir Laz
olarak Laz Kültürüne bakış açınız nedir ve Laz kültürel hareketine
katkılarınız nelerdir?
Sadık Varer: Laz aydınları, son yıllarda, Laz tarihini ve
kültürünü araştırıp bilince çıkartan ciddi çalışmalar yapıyorlar. Onları ve
sözü geçen çalışmaları halkımızla paylaşma olanağı sağlayan lazebura.net, lazuri.com ve lazurinena.com gibi siteleri
gururla izliyor ve şimdilik arada bir katkı sunmaya çalışıyorum. Şimdilik,
diyorum, çünkü, "Laz'ın kendini arayışı" şeklinde nitelendirdiğim bu
çalışmanın şimdilerde bana ihtiyacı yok; kardeşlerimin Laz Kültür
çalışmasına yettiklerini düşünüyorum. Yazılarımda, Laz kültüründen çok genel
konulara değiniyor almamı de böylece açıklayabilirim. Evet, ben bir Laz'ım
ama aynı zamanda bir "dünya yurttaşı"yım; ilk gençlik yıllarımda edindiğim
komünist kimliğim, yalnızca Laz halkının sorunlarını değil, insanlığı
ilgilendiren bütün sorunları kendi sorunum saymamı gerektiriyor. Ama
elbette, bu durum, halkımın sorunlarıyla daha az ilgilenmemin gerekçesi
olamaz. İlgiliyim; Laz kardeşlerimin çalışmalarını ilgiyle izliyorum, bana
gerçekten ihtiyaç duyulduğunda,"orada" olacağım.
Lazurinena: Lazcanın ve Laz Kültürünün yok olmaması
konusunda neler yapılabilir? Bu alanda son yıllarda, müzik alanında olsun,
internet sitelerinde olsun, çeşitli çalışmalar var. Bu çalışmaları nasıl
değerlendiriyorsunuz?
Sadık Varer: Aslında bu sorunun yanıtını biraz önce verdim.
Ama Laz kültür hareketinde Laz müziğinin yeri hakkında söylemem gereken bir
şey var: Müzik, yazı ve resimden çok etkili. Kazım, Birol, Efkan ve diğer
kardeşlerimizin müzikle, Laz'ın kendini arama çalışmasına, Laz kültürüne ve
insanlığın ortak kültürel mirasına yaptıkları katkıyı önemsiyorum.
Lazurinena: Yok olmakta olan Laz Dili ve Kültürünü korumak,
geliştirmek ve geleceğe aktarmak amacı ile kurulan Laz Kültür Derneği'nin
çalışmalarını nasıl değerlendiriyorsunuz. Sizce yapılan çalışmalar yeterli
mi?
Sadık Varer: Bilindiği gibi, Büyük Millet Meclisi'nde,
Birinci Meclis'in önemli siyasal aktörlerinden sayılan Lazistan Mebusları,
İkinci Maclis'e alınmadılar, yani "tasfiye" edildiler. Ve 1924 Anayasası ile
hem "Lazistan" kavramı hem de Lazca yasaklandı. O gün bu gündür Laz sözcüğü "resmi" kayıtların dışında kaldı. Bu açıdan, resmi kimliğiyle Laz Kültür
Derneği bir ilk sayılır ve bu önemli bir gelişmedir. Derneğin çalışmaları
yeterli mi? Bu soruya, derneğe yüklediğiniz misyona göre değişik yanıtlar
verilebilir. Ayrıca bu sorunun bana değil, dernekle organik ilişkisi olan
Lazlara sorulması, daha anlamlıdır.
Lazurinena: Memleketinize çok sık gider misiniz?
Bulunduğunuz yerden baktığınızda, Lazona sizde ne çağrışımlar uyandırıyor?
Son yıllarda Lazona da meydana gelen olaylar hakkında neler düşünüyorsunuz?
(Sahil yolu, Hesler, toplumsal olaylar vs.)
Sadık Varer: Lazona'dan, 70'li yılların sonuna doğru,
siyasal nedenlerle ayrılmak zorunda kalmıştım. 11 yıl kadar siyasal
tutsaklık hayatım oldu. Velhasıl, yaklaşık 13 yıl sonra memleketime
döndüğümde ciddi bir düş kırıklığı yaşadım. Çok ama çok şey değişmişti; 12
Eylül generalleri ve aynı faşizan "ruha" sahip siyasetçiler halkımızı,
tanıyamayacağım kadar değiştirmişlerdi. Benim bıraktığım Ardeşen "Küçük
Moskova" şeklinde anılıyordu; sol ağırlıklıydı. 13 yıl sonda karşılaştığım
Ardeşen ise, 12 Eylül patentli "Türk İslam Sentezi"nin ürünü İslamcılar ve
sağcılarla doluydu. İtiraf etmeliyim ki, bu karşılaşma sonrası, memleketimi
artık eskisi kadar "özleyemez" oldum. Beki de bu yüzden, yılda bir veya iki
kez gidiyorum, yağmurlar ülkesine!
Lazurinena: Yerel değerlere, kültürlere sahip çıkmadan,
evrensel bir kültürün oluşması mümkün olamayacağına göre bir kültürün yok
olmamasının, geleceğe taşınabilmesinin, gelecekte yaratılacak evrensel
kültüre katkısı sizce neler olacaktır?
Sadık Varer: İnsanlık, yerel ya da evrensel, bütün kültürel
değerlerin ortağıdır! Laz kültürünün yok olması, yalnızca Laz'ın değil bütün
insanlığın kaybıdır. Laz kültürünü yok etmek isteyenleri, gerçekte,
insanlığın ortak kültürel mirasından bir şeyler çalmak gibi son derece ciddi
bir insanlık suçu işliyor saymak lazım.
Lazurinena: Günümüzde küreselleşme adı altında uygulanan
Neo-libaral politikaların, insanlığın ortak değerlerine, ne tür zararları
olduğunu düşünüyorsunuz?
Sadık Varer: Küresel sermayenin kutsalı sayılan neo
liberalizmin amentüsü, denetimsiz, sınırsız bir sömürü ve kardır. Paraya
tahvil edilebilecek bütün değerlerimizi bu yüzden hiçbir rahatsızlık
duymadan, pervasızca "satışa" çıkartıyor, çar çur ediyorlar. Neo liberal
soygunculara göre, şayet işin sonunda, örneğin turizm gelirleri falan
artmayacaksa, kültürel değerlerin korunması için kaynak ayırmak, akılcı bir "yatırım" değildir!
Kaynak: http://www.lazurinena.com
Lazuri.com / 08.11.2008